Osmanlı Devleti’nin gerileme dönemlerinde yaşanan bir olayı anımsayarak yazacaklarımı örneklemek istiyorum… Yeniçeriler ‘kazan kaldırmak’ olarak adlandırılan bir isyan çıkartırlar. Durumdan haberdar edilen Padişah, “Gidip bakın. Dertleri neymiş. Ne istiyorlar?” diyerek görevlendirdiklerini Yeniçerilere yollar. Başçeri ile görüşmeleri sonucu başkaldırının nedeni; verilen yemek olduğunu öğrenirler. Başçeri; ”Yemeklerimiz kötüleşti. Bize artık değer verilmiyor. Yemeklerimizin malzemeleri kötüleşti. Devletimiz bu kadar fukara mı ki? Hoşafımızın yağını kesti” der… Durum padişaha iletilir ve konunun aslını öğrenmek üzere padişah Yeniçerilere yemek hazırlamaktan sorumlu aşçıbaşını huzuruna çağırır; ”Siz ülke için savaşan, topraklarımızı genişletip koruyan Yeniçerileri nasıl beslemezsiniz, hoşaflarının yağını nasıl kesersiniz? Bre kâfirler!” diyerek azarlar. Bunun üzerine Aşçı başı; “Aman Padişahım ne dersiniz? Hoşafta yağ olur mu? Yeni çeriler ayaklanmak istemişler bahane üretirler” Padişah ikna olmaz ve konunun derinlemesine araştırılmasını ister. Araştırma emekli olmuş eski aşçıya kadar uzanır. Eski aşçı saraya çağrılarak Yeniçerilere hoşaf yapması emredilir. Hatayı bulmak üzere genç aşçılarında eski aşçıyı izlemesi sağlanır. Eski aşçının pilav yapmakta kullandığı kaşık ve kepçeyi hoşafı dağıtırken de kullanması, hoşafta ki yağın nedeni olduğu anlaşılır… Hoşafta gezinen yağa alışık olan yeniçeriler, yeni aşçının temiz kazan ve kepçe kullanmasını ‘hoşafın yağının’ kesilmesi olarak görmüş ve başkaldırmışlardır.
SİYASİ OTORİTELERİ ETKİLEME
Dünya para piyasalarında son zamanlarda yaşananlar, yukarıda örneklemeye çalıştığım olaya benziyor biraz da… Piyasalar taraflarından spekülatör diye tanımlanan kesim, derecelendirme kuruluşlarını, hatta bazen de bankaları yanlarına alarak, piyasaların diğer tarafında yer alan merkez bankaları ve siyasi otoriteleri etkileme amaçlı çalışmalar yapmaktalar. Bu etkileme elbette ki kendi yatırımlarının menfaatleri doğrultusunda olmakta. Bunun karşısında ise, ülkelerin ekonomiden sorumlu siyasetçi ve bürokratları, sürdürülebilir büyüme ve enflasyonla mücadeleye dönük para politikalarını ön planda tutmak zorundalar. Ancak ne acıdır ki, şimdiye kadar çözüm adına üretilen politikalar hep kazan kaldıran kesimin sesine kulak verildiğini göstermekte. Merkez Bankalarının parasal genişleme adı altında yürüttüğü politikalar spekülatörlere ucuz likidite sağlayacakları ortamları hazırlamaktan öteye geçememekte. Böyle olunca, tam da aradığı ortamı bulan bu kesimin reaksiyonları, tabiri caiz ise tam anlamıyla azgınlık boyutuna ulaşıyor. Merkez Bankaları, enflasyon endişesi ve yavaşlayan büyümeye karşı parasal sıkılaştırma uygulamalarını gündeme getirmek istedikleri her durumda “Hoşafın yağı kesildi” isyanıyla karşı karşıya kalmaktalar. Bu isyan bazen bir emtianın fiyatındaki dalgalanma, bazen de açılan bir ülke tahvili ihalesinde yükselen faizler ya da ülke tahvillerinin sigorta değerlerini ifade eden risk primlerinde (CDS) görülen yükselişlerle kendini göstermektedir. Hal böyle olunca; özellikle petrol ve emtia fiyatlarındaki oynaklık pek çok ülkenin girdi maliyetlerinde ciddi artışları beraberinde getirmekte. Bu durum ise yatırımlarda aksaklıkları ve kronik istihdam sorunlarını beraberinde getirmektedir. Likiditenin bu kadar bol ve ucuz olduğu bir durumda dahi, paranın sistemin kredi risklerinden kurtulup üretime yönlendirilememesi, daha ciddi yapısal sorunların ortaya çıkmasını kaçınılmaz kılacaktır.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce