Onbir ayın sultanı Ramazan ayının ortalarına geldiğimiz şu günlerde, herkeste, heryerde bir telaş… Pazar fileleri dolup taşıyorken, esnaflar iyi satış yapmak, ev hanımları da en güzel iftar sofralarını hazırlamak için adeta birbirleriyle yarışıyorlar… Bu tatlı telaş, sadece ev hanımları ve esnaflar için değil elbette. Ramazanla televizyon ekranı, gazete, radyo hatta sosyal meydanında gündeminde yer almaya başladı. Reklamlarda iftar-sahur sofraları kurulurken, gazeteler dini yayınlar hediye ediyor. Köşe yazarları toplumsal gözlemlerde bulunuyor. TV ekranlarında iftar-sahur programları birbiriyle yarışıyor. Bu çeşitliliğin içerisinde bizi Ramazanlaştıracak bir hikaye paylaşayım; Hz. Eyüp sabrı…Hz. Eyüp’ün bir sürü çocuğu, yemyeşil bahçeleri, sayısız koyun sürüleri varmış. O, herkese yardım edermiş. Ama art niyetli insanlar bu yardımları karşısın da “Malı çok olduğundan veriyor… Sağlığı yerinde olduğu için Allah’a kulluk ediyor… Hasta ve fakir olsa Allah a kulluk eder mi bakalım?!” diyorlarmış. Allah çok sevdiği peygamberini bir sınavdan geçirmiş. Günlerden bir gün Eyüp Peygamber’in tüm hayvanları ölmüş, meyve ağaçları kurumuş. Herşeyini kaybeden Eyüp Peygamber yine de şükredermiş. Bir gün art niyetli insanlar onu ziyarete geldiklerinde “Artık ibadeti bırak. Bunca ibadetin karşılığı bu belalar mı?”demişler. Eyüp Peygamber onları doğru yola iletse de başaramamış. Daha sonra Hz Eyüp ün evi yıkılmış ve evlatları ölmüş. Eyüp Peygamber kayıplarının ardından aşırı hastalanmış. Halk hastalığından dolayı onu kovmuş. Hz Eyüp sabredip ibadete devam etmiş. Vücudundaki yaralar diline sıçradığında Allah’ı anamaz olmuş. Ellerini kaldırıp,”Sana kulluk görevimi en iyi şekilde yapabilmem için bana şifa ver Allahım!” deyince Allah duasını kabul etmiş. Hz. Eyüp ayağını yere vurmuş ve oradan çıkan suyla yıkanınca tüm yaraları dökülmüş ve eski sağlığına kavuşmuş. Kovulduğu yurduna geri döndüğünde yeniden mal mülk sahibi olmuş. Değerli okuyucular yaz günü oruç tutmak bir sınav ama Hz Eyüp’ünkü kadar zor bir sınav değil. Oruçla birlikte akşama kadar aç kalan insan, bir parça kuru ekmeğin, bir yudum suyun bile ne büyük nimet olduğunu idrak ediyor anlıyor. Bunun yanında var iken yememek suretiyle, olmadığı için yiyemeyenin durumunu bir nebze olsun anlatıyor. Muhtaca şefkatle yaklaşmayı ve bir gün bizim de o hale düşebileceğimizi hatırlatır.
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce