DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 34096200.06493%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

236 okunma

Uyuşmazlığın Çözülmeyeni

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Ortaya atıldığım günlerde ‘Ülkesinde güneş batmayan bir devlete nasıl karşı konulabilir korkusu içinde olanlar beni ikaz ediyordu.” Kazancın, huzurun yerinde sana ne bu işlerden? Sen İngilizlerle uğraşmayı kolay bir iş mi zannediyorsun’ Yarın senin ananı ağlatır da o zaman Hanya’yı Konya’yı anlarsın! diye samimi nasihatlerde bulunanlar vardı. Kararımı almış, bütün mesuliyeti omuzlamıştım; geriye dönüş yoktu. Nelerle karşılaşabileceğimi birer birer kağıt üzerine yazmış, onların hesabını çıkarmıştım. İşin nereye kadar uzanabileceğini, en kötü ihtimalleri göze almıştım. Yıllarca esir ve köle gibi yaşayan halkın kısa süre içinde başarı sağlayabilmesini düşünemiyordum. Ancak yıllar boyu devam edecek çalışmalar, beklenilen semereyi verebilirdi.”1983

 

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

AB içinde başlayan ekonomik açmaz, birliğin geleceğini tehdit eder noktaya doğru hızla yol alıyor. Açmazın temeli borç olarak ilan ediliyor olsa bile bu açıklamayı gerçeklerden uzak bir değerlendirme olarak okumak gerekiyor. Çünkü bölgenin ekonomileri küçülüyor. Euro bölgesinde ekonomi küçülürken ekonomik büyümenin motoru olarak görülen Almanya’nın gücünün de küçülmeyi engelleyemediği biliniyor. Önümüzdeki Ekim ayından itibaren durgunluk yaşayan Alman ekonomisinin de bu küçülmeye ayak uyduracağı kaçınılmazdır. Euro bölgesi ülkelerinin can alıcı sorunlarının yapısal olduğu biliniyor. Üye ülkelerin birbirleri ile daha fazla iç içe olmaları sonrasında açmazın sonunun geleceği bile konuşuluyor. Bu birliktelik bir anlamda federal yapının oluşmasını sağlayacaktır. Böyle bir yapının oluşmasını savunanlar, “daha fazla iç içe olmak federalizm anlamına geliyorsa, bunun adını koymak neden Avrupalılara bu denli zor geliyor? Bu tip bir politik ortaklık gerçekten utanç verici mi? diye soruyorlar. Birbirleri ile yıllarca kanlı savaşları yaşayanların federalizm adı altında bir araya gelmeleri gerçekten zordur. Ağa ile hizmetçisinin öyküsünü bilenler bilmeyenlere anlatabilir. Şu anda yapılmakta olan tartışmalar, bu öyküdeki anlatılanlarla bire bir örtüşmektedir. Bizden anımsatması. Üzerinde güneşin batmadığı imparatorluk olarak bilinen İngiltere’nin başı, şu sıralarda İskoçya’daki Bölgesel Yönetim ile sıkıntılar yaşamaktadır. Bölgesel Hükümetin Başbakanı Bay Alex Salmond’un önderliğinde “Birleşik Krallıktan Bağımsızlık” kampanyası başlatıldı. Bay Salmond aynı zamanda ayrılıkçı İskoç Ulusal Partisinin de genel başkanıdır. Edinburgh da 2012 yılı başlarında yaptığı konuşmasında “İskoçya’nın bağımsız olmasını istiyorum. Başka herhangi bir ülke kadar iyi olduğumuzu bildiğim için istiyorum.” diyordu. Bay Salmond, konuya ilişkin olarak referandum yapılması gerektiğine vurgu yapıyordu. Referandum gerekçesini İskoçların İngilizleri yendiğini Bannockburn Savaşı’nın 700. yıldönümüne gelen 2014 yılında yapılması gerektiğini açıklıyordu. İngiltere ile birlikteliğin devamını isteyenler ise referandumun ulusalcı eğilimleri tırmandıracak olmasından korkuyorlar.

 

İKİ ADET ÜS KONUSU

 

İngiltere’de yapılmakta olan bir diğer tartışma ise Kıbrıs’ta bulunan iki adet üslerine ilişkindir. Sunday Times gazetesinde yer alan bir haberde de, Suriye’deki yönetim karşıtlarına verdiği destekten söz ediliyor. Bunun yanı sıra bölgedeki gelişmelere müdahalede bulunmak için de bu üslerin kullanıldığı kaydediliyor. Yapıldığı açıklanan bu türden çalışmalar, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluş anlaşmalarına ve uluslararası hukuk kurallarına aykırıdır. İngiltere’nin mendil büyüklüğündeki ülke ile 05.06.2008’de imzaladıkları “Karşılıklı Anlayış Anlaşması”nın bu türden uygulamalara izin verdiği ortalık yerlere bırakılıyor.

Gazetenin değerlendirmesinin devamında ise “adadaki sorunun çözülememesi İngilizlerin işine geliyor” diye yazdıktan sonra, Kıbrıs sorununun çözülememesinin Londra’nın stratejik çıkarlarına uygun olduğu da kaydediliyor. “Tam bağımsız ve birleşmiş bir Kıbrıs dış meseleler açısından en kötü çözüm olurdu. Böyle bir devlet, üsleri tamamen tasfiye etmese de işlemesini olanaksız hale getirirdi” diye ekliyordu. Bu satırlar İngiliz Arşivlerindeki C 1015/1361 sayılı 04.04.1964 tarihli belgesinde yer alıyor. Yıllardır çözülemeyen Kıbrıs uyuşmazlığının neden çözülemediği bir kez daha kendiliğinden ortalık yerlere çıkmış oluyor. Bu gerçeklere koşut, ulusal çıkarlarımız yönünde yapmakta olduğumuz çalışmalara hız vermemiz gerekiyor mu ne…

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP