DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 34058180.1254%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

06:24

SABAHA KALAN SÜRE

168 okunma

Avrupa Kazandığı kadar Harcamayı Öğrenecek mi ?

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Bol para düşük büyüme”. Dünya ekonomisinde gelinen noktada genel tanımlama bundan böyle bu cümle ile yapılacak. Gelişmiş ülke ekonomileri başta olmak üzere dünya da açıklanan datalar gösteriyor ki; ekonomiler gün geçtikçe daralıyor. Merkez Bankalarının aldığı tedbirler piyasaları kısa vadeli rahatlatmaktan öteye gitmiyor. Bir de, ülkelerin siyasi otoritelerine zaman kazandırıyor,  o kadar. Yapısal sorunlara çözüm konusunda hükümetler yavaş hareket ettikçe yavaşlayan hatta bazı ülkelerde küçülen ekonomilerdeki sorunların kronikleşmesi ve sosyal boyut kazanması da kaçınılmaz olacaktır. Gelinen noktada sorunlu ülkelerde tüketimin azalması, dolayısıyla üretimin yavaşlaması ve artan işsizlik, birbirini tetikleyen reaksiyonlar olarak bu ekonomilerin başına musallat olmaya başladı. Bu yüzden her ülkenin bu kısır döngüden bir an evvel kurtulmak için, kendi bünyesine uygun bir mali disiplin programını hayata geçirmesi şart. Daha az üreten ekonomilerde,- buna küçülen ekonomiler de diyebiliriz-  eğitim, sağlık, sosyal güvenlik ve alt yapı harcamalarında bir küçülme görülmüyorsa, harcamalar borçlanma ile finanse ediliyorsa, her borçlanma bir öncekine göre daha yüksek bir faiz seviyesinden oluyorsa, bu ülkeler yukarıda belirttiğim resesyon canavarına bir taraflarını kaptırmışlar demektir. İşte bugün Avrupa Birliği ülkeleri başta olmak üzere, birçok gelişmiş ülke,  yukarıda tasvirini yapmaya çalıştığım ekonomik ortamı yaşamakta. Merkez bankaları, her türlü parasal programı kullanarak adeta ameliyat masasındaki hastaya ihtiyaç duyduğu kanı temin etmenin telaşıyla hareket ediyor. Hasta ekonomiler ameliyat masasında, her tür tıbbi malzeme ortamda hazır, sadece, hastaya neşteri vuracak olan cerrah, yani siyasi otoriteler operasyona nereden başlayacaklarına karar veremiyor ve zaman geçip gidiyor. Bu arada, zaman kaybettikçe masada kaderini bekleyen hastada kalıcı hasarlar oluşma ihtimali giderek artıyor.

KALICI HASAR

Kalıcı hasardan kasıt, hasta ekonomide üretim azlığı, bunun karşısında yüksek faiz ve artan girdi maliyetleri nedeniyle enflasyon gibi bir etkinin baş göstermesi mümkün. Bu nedenle mali politika yapıcıları ve siyasi otoritenin aldığı karalarla, piyasadaki paranın uygun faiz koşullarıyla üretime yönlendirilmesi, yani fiyatlar genel seviyesi ile paranın değerinin dengede tutulması büyük önem taşımaktadır. Zira son dönemlerde büyük merkez bankalarının tek taraflı parasal genişleme politikaları nedeniyle emtia fiyatlarında görülen yükseliş, enflasyon riskini de beraberinde getirmekte. Yukarıda genel tanımlama içerisinde bahsi geçen mali disiplin politikalarının en önemli aşaması olan uygulama aşamasında zorluklar oluşmakta. Şöyle ki, sorunlu ülkeler bu politikalar konusunda kendi karar mekanizmaları ile hareket ediyorlarsa zorluk derecesi bir nebze düşük oluyor. Çünkü para politikası yapıcıları ile siyasi otorite, tek; en fazla iki kanallı bir karar mekanizması kullanıyor ve uyguluyor. Ama Avrupa Birliği gibi mali birliği sağlamadan parasal birliğe geçme girişiminde bulunan on yedi ülke işler hiç kolay ilerlemiyor. Çözüm için tek bir program bulmak, bunun kararını almak ve uygulamak hiç de kolay değil. Her bir ülkenin farklı mali bünyesi ve uygulanacak programa farklı tepkiler verme ihtimali söz konusu.  Bu nedenle Almanya Başbakanı Merkel, “Avrupa kazandığı kadar harcamayı öğrenmek zorunda” dese de, Avrupa tarafında ameliyatın nereden başlayacağı bile henüz belli olmadığından, hastanın ameliyat masasında ne kadar kalacağı belli değil. Hastanın masada yatma süresi uzarsa kalıcı hasarların oluşması da kaçınılmaz olacaktır.

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP