DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 0%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

06:24

SABAHA KALAN SÜRE

184 okunma

Kadınlar Günü mü Dediniz ?

ABONE OL
10/03/2013 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

 

Yazıma kadınlarımıza ithafen bir mesajla başlamak istiyorum; “Yaşamımızın doğumdan ölüme her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, eğiten, yetiştiren, bizi biz yapma yolunda yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedakâr kadınlarımızın yani ninemiz, annemiz, eşimiz, kızımız, teyzemiz, halamız, yengemiz, komşumuz olan değerli hanımefendilerin Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.” Adam olmadan önce insan olabilmenin en temel unsurudur kadın. Çoğu zaman değil, her zaman her gözün nuru, hayatın can damarıdır. İnsanlığın devamı için olmazsa olmazdır. En büyük dertlerin dertlisi, en büyük mutlulukların ardındaki kahramandır. Buna rağmen “bilgililerin bilgisizliği, ilgililerin ilgisizliği, yetkililerin yetkisizliği nedeniyle bu ülkede her gün kocası tarafından üç kadın öldürüldüğünü”, yine Türkiye Değerler Araştırması Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Yılmaz Esmer’in geçen yıl yaptığı “Türkiye Değerler Atlası” çalışmasında, bu ülkenin üç kadınından ikisinin kendi cinsine şiddeti hoş gördüğünü biliyor musunuz???
GÜÇ İLİŞKİSİ
Eşler arasındaki ya da ebeveynler ve çocuklar arasındaki güç ilişkisi genel toplumsal güç ilişkilerinin bir yansıması olarak görülebilir ve böyle bakıldığında da kocaların kadınlardan, ebeveynlerin de çocuklardan daha güçlü olduğu varsayılabilir. Şiddetin amacı bir başka kişi üzerinde denetim sağlamaktır. Şiddet uygulayan kişi beklentileri karşılanmadığında bilinçli olarak kurbanının kendisine boyun eğmesini sağlayacak taktikler kullanır. Kadınlarımızdan başlayıp tüm topluma yayılan kadına sakat bakışın zihinsel ve psikolojik kökenleri çözümlenmedikçe kadın cinayetlerini ve şiddeti önlemek zor olacaktır. Mağdur edebiyatı yapmalarına rağmen oğlunu gelinine karşı veya kocasını annesine karşı kışkırtan, kızının katline ortak veya seyirci olanlar da kadın değil mi? Kız çocuğu olduğunda üzülen ama oğlan çocuk dünyaya getirdiğinde sevinen erkekler kadar kadınlar yok mu?  Hatta ben bazılarının havalara girip yürüyüşlerinin dahi değiştiğine şahit olmuşumdur. Ee sen oğlunun egosunu bu kadar şişirip gaz verirsen sonunda başkalarının yaşadığı senin başına geldiğinde şaşmamalısın. İşin bir de toplumsal yanı var. Toplumun şiddeti bir sorun çözme yöntemi olarak benimsemesinin de aile içi şiddetin artmasında önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Bazı durumlarda ve belli kişilere karşı şiddet kullanımının kabul gördüğü ve kuşaktan kuşağa aktarıldığı düşünüldüğünde şiddet olağanlaşmaz mı? Ya “maçoluk” bazı çevrelerde meziyet haline getirilir ve bir sorun olarak ele alınmazsa!!! Uzmanlarca kadına yönelik şiddetin; kadını mal, köle, terbiye edilmesi gereken yaratık gibi gören toplumların erkek egemen yapısından kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Saldırganlığın erkeklerde cesaret, güçlü olma, enerji, ataklık anlamına geldiği, erkeğe başarı ve üstünlük sağladığına inanılmaktadır. Ayrıca, polis dahil dışarıdan kişiler şiddeti bir aile meselesi olarak görmekte ve müdahale etmemeyi tercih etmektedirler Kadın-erkek eşitliğinin olmadığı, kadının daha edilgen olduğunun kabul edildiği toplumlarda erkek şiddeti kültürel kurumlar, siyasi ve ekonomik düzen ve hatta hukuk tarafından pekiştirilmekte ve hoş görülmektedir. Bu konuda 26 yıl önce tanık olduğum bir olayı paylaşmak isterim. Kars’ta öğretmen olarak görev yapan üç bayanın birlikte kaldıkları eve zorla girip (yanlış hatırlamıyorsam kapıyı-camı kırıp) tecavüz etmeye çalışan şahıslara bir üsteğmenin eşinin hakim olduğu mahkeme takipsizlik kararı vermişti. Bunun üzerine üsteğmene neden böyle bir karar verdi eşin yanlış olmadı mı dediğimde hakimin takdiri deyip geçmişti.(O gün bu anlayışa içimden beddua etmiştim) Poliste, mahkemede, iş hayatında, idarede, bu örneklerin yüzlercesine günlük hayat içinde tanık olabilirsiniz.
Sosyo-ekonomik şartların yarattığı gerginlik ve kaygıyla işsizlik veya düşük gelir düzeyi ile beraberinde yaşanan stresin yol açtığı şiddet uygulama riski göz ardı edilmemelidir. Şiddete maruz kalan kadınların büyük bir bölümünün yaşamının tamamen erkeğin isteklerini yerine getirecek şekilde kontrol edildiğine işaret etmektedirler. Fiziksel şiddet, ekonomik bağımlılık, tehditler, yalnızlaştırılma gibi davranış denetimi taktikleri ile kadının bağımlılığı pekiştirilmektedir. Ayrıca insanlar anlaşmazlıklarını konuşarak çözme yeteneğinden yoksun oldukları için şiddete yönelmektedirler. Kişilerin, insanlar arası ilişkiler, etkin iletişim becerileri, kızgınlık kontrolü ve çatışma çözme becerileri konusunda eğitilmesi aile içi şiddetin önlenmesine katkıda bulunabileceği değerlendirilmektedir. Herkesin karşılıklı hoşgörü içinde sağlıklı, mutlu ve huzurlu yaşaması dileğiyle tüm hanımları saygıyla selamlıyorum.
Yazıma kadınlarımıza ithafen bir mesajla başlamak istiyorum; “Yaşamımızın doğumdan ölüme her anında varlıklarıyla onurlandığımız, ihtiyacımız olduğunda desteklerini esirgemeyen, eğiten, yetiştiren, bizi biz yapma yolunda yüreklerindeki sevgi ve şefkati karşılıksız veren fedakâr kadınlarımızın yani ninemiz, annemiz, eşimiz, kızımız, teyzemiz, halamız, yengemiz, komşumuz olan değerli hanımefendilerin Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyorum.” Adam olmadan önce insan olabilmenin en temel unsurudur kadın. Çoğu zaman değil, her zaman her gözün nuru, hayatın can damarıdır. İnsanlığın devamı için olmazsa olmazdır. En büyük dertlerin dertlisi, en büyük mutlulukların ardındaki kahramandır. Buna rağmen “bilgililerin bilgisizliği, ilgililerin ilgisizliği, yetkililerin yetkisizliği nedeniyle bu ülkede her gün kocası tarafından üç kadın öldürüldüğünü”, yine Türkiye Değerler Araştırması Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Yılmaz Esmer’in geçen yıl yaptığı “Türkiye Değerler Atlası” çalışmasında, bu ülkenin üç kadınından ikisinin kendi cinsine şiddeti hoş gördüğünü biliyor musunuz???
GÜÇ İLİŞKİSİ
Eşler arasındaki ya da ebeveynler ve çocuklar arasındaki güç ilişkisi genel toplumsal güç ilişkilerinin bir yansıması olarak görülebilir ve böyle bakıldığında da kocaların kadınlardan, ebeveynlerin de çocuklardan daha güçlü olduğu varsayılabilir. Şiddetin amacı bir başka kişi üzerinde denetim sağlamaktır. Şiddet uygulayan kişi beklentileri karşılanmadığında bilinçli olarak kurbanının kendisine boyun eğmesini sağlayacak taktikler kullanır. Kadınlarımızdan başlayıp tüm topluma yayılan kadına sakat bakışın zihinsel ve psikolojik kökenleri çözümlenmedikçe kadın cinayetlerini ve şiddeti önlemek zor olacaktır. Mağdur edebiyatı yapmalarına rağmen oğlunu gelinine karşı veya kocasını annesine karşı kışkırtan, kızının katline ortak veya seyirci olanlar da kadın değil mi? Kız çocuğu olduğunda üzülen ama oğlan çocuk dünyaya getirdiğinde sevinen erkekler kadar kadınlar yok mu?  Hatta ben bazılarının havalara girip yürüyüşlerinin dahi değiştiğine şahit olmuşumdur. Ee sen oğlunun egosunu bu kadar şişirip gaz verirsen sonunda başkalarının yaşadığı senin başına geldiğinde şaşmamalısın. İşin bir de toplumsal yanı var. Toplumun şiddeti bir sorun çözme yöntemi olarak benimsemesinin de aile içi şiddetin artmasında önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Bazı durumlarda ve belli kişilere karşı şiddet kullanımının kabul gördüğü ve kuşaktan kuşağa aktarıldığı düşünüldüğünde şiddet olağanlaşmaz mı? Ya “maçoluk” bazı çevrelerde meziyet haline getirilir ve bir sorun olarak ele alınmazsa!!! Uzmanlarca kadına yönelik şiddetin; kadını mal, köle, terbiye edilmesi gereken yaratık gibi gören toplumların erkek egemen yapısından kaynaklandığı değerlendirilmektedir. Saldırganlığın erkeklerde cesaret, güçlü olma, enerji, ataklık anlamına geldiği, erkeğe başarı ve üstünlük sağladığına inanılmaktadır. Ayrıca, polis dahil dışarıdan kişiler şiddeti bir aile meselesi olarak görmekte ve müdahale etmemeyi tercih etmektedirler Kadın-erkek eşitliğinin olmadığı, kadının daha edilgen olduğunun kabul edildiği toplumlarda erkek şiddeti kültürel kurumlar, siyasi ve ekonomik düzen ve hatta hukuk tarafından pekiştirilmekte ve hoş görülmektedir. Bu konuda 26 yıl önce tanık olduğum bir olayı paylaşmak isterim. Kars’ta öğretmen olarak görev yapan üç bayanın birlikte kaldıkları eve zorla girip (yanlış hatırlamıyorsam kapıyı-camı kırıp) tecavüz etmeye çalışan şahıslara bir üsteğmenin eşinin hakim olduğu mahkeme takipsizlik kararı vermişti. Bunun üzerine üsteğmene neden böyle bir karar verdi eşin yanlış olmadı mı dediğimde hakimin takdiri deyip geçmişti.(O gün bu anlayışa içimden beddua etmiştim) Poliste, mahkemede, iş hayatında, idarede, bu örneklerin yüzlercesine günlük hayat içinde tanık olabilirsiniz.
Sosyo-ekonomik şartların yarattığı gerginlik ve kaygıyla işsizlik veya düşük gelir düzeyi ile beraberinde yaşanan stresin yol açtığı şiddet uygulama riski göz ardı edilmemelidir. Şiddete maruz kalan kadınların büyük bir bölümünün yaşamının tamamen erkeğin isteklerini yerine getirecek şekilde kontrol edildiğine işaret etmektedirler. Fiziksel şiddet, ekonomik bağımlılık, tehditler, yalnızlaştırılma gibi davranış denetimi taktikleri ile kadının bağımlılığı pekiştirilmektedir. Ayrıca insanlar anlaşmazlıklarını konuşarak çözme yeteneğinden yoksun oldukları için şiddete yönelmektedirler. Kişilerin, insanlar arası ilişkiler, etkin iletişim becerileri, kızgınlık kontrolü ve çatışma çözme becerileri konusunda eğitilmesi aile içi şiddetin önlenmesine katkıda bulunabileceği değerlendirilmektedir. Herkesin karşılıklı hoşgörü içinde sağlıklı, mutlu ve huzurlu yaşaması dileğiyle tüm hanımları saygıyla selamlıyorum.

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP