0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Avrupa, ekonomisi ile gerçekten zor günler geçiriyor. Bunun ötesinde bu sorunların üstesinden geleceği çözümleri üretecek siyasi iradeden de yoksun durumda. Çünkü ekonomik sorunların etkiler siyasi çıkmaza çoktan dönüştü. Yangın bu kez Avrupa Birliği’ni de aşmak üzere, İzlanda, İspanya, İtalya, Portekiz, Yunanistan ve şimdi de Kıbrıs Rum Kesimi.  Avrupa Birliği’nin baştan beri her yönü ile sorunlu üyesinde bankalar neredeyse 10 gündür açılamıyor. Düştüğü borç çukurundan çıkmak için, yardım istediği birlik üyesi ağabeyleri tarafından mevduata vergi zorunluluğu getiren yasayı çıkarması şartı ile geri çevrilen Rumlar, İngiliz ve Rus mudilerin mevduatları ile ayakta tutmaya çalıştığı ekonomisi için başka kapılar çalmak zorunda kaldı. Hiçbir açıdan üye olmayı hak etmeyen Rumları üye kabul eden AB, KKTC ve Türkiye ile olan sorunlarına bakmadan, bu sorunları için Bileşmiş Milletler tarafından hazırlanan “Annan Planı”nı elinin tersi ile iten Rumları o günlerde Türkiye’nin ısrarlı karşı çıkışına rağmen üyeliğe kabul etti. Türkiye’nin yüzde birinden bile küçük bir alanda yaşayan Rumların Türkiye’den fersah fersah küçük bir ekonomik büyüklüğe sahip olmalarına rağmen nasıl oluyor da Türkiye’nin iki katına ulaşan bir yabancı mevduatı bankalarına çekebilmiş olmaları da üzerinde düşünülmesi gereken bir soru. Rum Kesimi’ni bugün kapalı tutulmak zorunda kaldıkları bankalarında en çok İngiliz ve Rus mudilerin mevduatları olduğu biliniyor. Hatta Rusların Rum bankalarında 50 milyar doları aşan bir mevduat bulundurdukları söyleniyor. Rum Kesimi’nin içine düştüğü ekonomik bunalımdan kurtulmak için AB’den istediği yardımın büyüklüğünün 10 milyar dolar olduğu düşünülürse, Rumların Ruslarla nasıl bir ekonomik ilişki içinde oldukları daha iyi anlaşılabilir. Rum Maliye Bakanı’nın AB yardım kapısı yüzlerine kapandıktan sora defalarca Rusya’ya gidip gelmesi, çözüm için taraflar arasında defalarca görüşmeler yapılması da bu ilişkinin bir banka-mudi ilişkisinin ötesinde olduğunu anlamak zor olmaz. Hatta görüşmelerin içeriğine dair detayların basına yansıyan bölümlerinde Rumların mevduatlarını bünyesinde tutan bankaların bir kısmına Rus Devleti’nin ortak olması türünden koşulların pazarlık konusu olduğu belirtiliyor.

AB AÇISINDAN UTANÇ VERİCİ

Bütün bu olup bitenler AB açısından utanç verici olsa da, için içinde başka işlerin olması da mümkün. Güya, ekonomik birlik olan AB’nin, en küçük üyesinin sorununu çözememesi gerçekten manidar buluyorum. Bu yüzden de “AB’nin Rum kesimindeki borç sorunu örneği üzerinden, daha büyük ekonomilere sahip sorunlu diğer üye ülkelere gözdağı mı vermeye çalışıyor?”  diye bir soru geliyor aklıma. Çünkü Rumların önüne yardıma karşılık konulan koşul, bu küçük toplumun tüm ekonomik faaliyetlerini tabir yerindeyse felç etti. Bankalarındaki paralarını çekmek için halk bankalara ve ATM cihazlarına hücum etti. Hatta bir çiftçinin bankadaki parasını alabilmek için kapalı olan banka şubesine dozerle girmeye çalıştığı, bu kapsamda yapılan haberler arasında yer aldı. Rum kesiminin siyasetçilerinin de bu koşulun çözümünü yasalaştıramaması işin daha da içinden çıkılmaz boyuta gelmesine neden oldu. Böylece AB’nin, diğer sorunlu ülkelerin mali disiplin adına bu güne kadar ortaya koydukları siyasi iradesizliğin başlarına nasıl yeni dertler açılacağını görmelerini sağlama bakımından Rumlara verdiği ders, diğer ülkelere de mini bir örnek olması bakımında da anlamlı. Bir de Rum kesiminin Akdeniz’de çıkarmayı planladığı petrol ve doğalgaz için Ruslarla ortaklığı bu borç sorununda pazarlığa dâhil etmesi, “Avrupa Birliği Rumları gözden mi çıkarıyor?” sorusunu akla getiriyor. Rusya’nın Akdeniz’deki askeri varlığını büyüterek artırma niyeti herkesçe biliniyorken ve Suriye’den bu yüzden vazgeçmediği, oradaki sorumu çözümsüzlüğe taşımaya çalıştığı ortadayken, Rum kesimiyle girdiği bu pazarlık “Rusya Akdeniz’de Suriye yerine kendine yeni bir partner mi buldu?” sorusu da akla geliyor?  “Ya da bütün bunlar Rumların yeni bir Bizans oyunu mu?“   Soru çok. Yanıtları da zaman içinde yaşayıp göreceğiz.