DOLAR 34,5467 0.18%
EURO 36,0147 -0.62%
ALTIN 3.005,411,48
BITCOIN 3407134-0.31453%
İzmir
20°

HAFİF YAĞMUR

12:55

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

246 okunma

Gönül Telinden

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Ülkemizde ve dünyanın dört bir tarafında yaşanan tedhiş olaylarının asli sebebi sevgisizlik, şefkatsizliktir. Bir çok kişi sevgiden, sevginin neşvü nema bulduğu gönüllerinden sıkça söz etmekte. Bahsedilenlerin ekseriya sözde kaldığı, bugün yaşanan müessif olaylarla hiç olmadığı kadar gün ışığına çıkmıştır. Sindirilememiş duygular dilde  ifadesini bulsa bile yavandırlar. Yaşanmadıkları için de beş-on beden birden büyük dururlar. Sırıtırlar. Sosyal yaşamda karşılığını bulamazlar. Sosyal çatışmalar, terorist eylemler, devlete asi olmalar, devlet ve şahıs malına, devlet görevlileri ve sade vatandaşların can, mal ve namusuna zarar verme eylemleri çığ gibi artar. Bu işin müsebbipleride vicdanları ve gönüllerinde; hayırda yarışmak, paylaşmak, kul hakkını gözetmek, sevgi, merhamet, hak rızası ve hoşgörü duygusunu yeterince taşımayanlar olurlar. “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen, hayatından lezzet alır.” Malumumuz üzre yaşam, hiç bir anında boşluk kabul etmez. Gönüllerimize hayrı koyamazsak, şer gelir kendiliğinden oraları mesken tutar. Küfrü bedenimizden atamazsak, iman girecek yer bulamaz. Bunları başarabilmenin sırrı ise nefsi emmareyi raptu zabta almakla mümkündür. Ancak bu şekilde insanlar kötülük ve şerlerden  uzak kalabilirler. Geliniz, gönlümüzü bir kez de bir bilene, alim bir zat-ı muhtereme soralım. O, gönül konusunda ne söylemiş sözlerine kulak verelim.

 

ALVARLI EFE HAZRETLERİ

 

“Gönül; vicdanın dört temel unsurundan biri sayılan, bütün duygu, düşünce, şuur, sezgi, idrak ve mânevî âlemimizin merkezidir; “ruhanî ve ilâhî latîfe” olarak bilinen kalbin diğer adıdır ve bir yönüyle onun bir derinliğidir. Bu latîfe, insanî kemalâta uzanan bir merdiven, insan bünyesinde ruhanî âlemlere açık en geniş kapı ve hayrın da, şerrin de en önemli bir test merkezidir. Bizim ruhla münasebetlerimiz, aklımızı olumlu istikamette harekete geçirmemiz, beşerî temayüllerimizi kritik etmemiz hiç yalan söylemeyen ve insanı yanıltmayan bu merkeze bağlı cereyan eder. Gönül erlerinin konuşmaları harfsiz ve kelimesizdir; onlar hep ruhlarıyla söyleşirler.. Mevlâna’nın da dediği gibi, birbirlerine dilsiz-dudaksız laf ederler.. Güller gibi çehrelerine akseden kalblerinin renginden birbirlerine tebessümler yağdırır dururlar. Bütün bütün gönül rengine boyanmış bu ruhlar arasında “sen”, “ben” düşüncesi tamamen eriyip gitmiş ve ortada sadece “O’na” bağlı izafî bir “biz” kalmıştır. Bu itibarla da onlar kat’iyen birbirleriyle çekişmez.. Biri birinin ışığını söndürmeye çalışmaz ve “benim mumum”, “benim meş’alem” demezler. Alvarlı Efe Hazretleri ne hoş söylemiş: “Âşık der incitenden / İncinme incitenden / Kâmil değildir o kimse / İncinir incitenden.” Gönül dilini kullanma meselesi, sadece kalbin kendi fonksiyonlarına ve sevklerine bırakılmamalı; bu konuda irade ortaya konulmalı ve sevgi, şefkat, mülayemet hususlarında iradenin hakkı da verilmelidir.” Gönül dilde kalmamalı. Sevgi dilde kalmamalı. Gelin, bu kezde sevginin sözünü ağızlarına pelesenk etmişlerle, sevgiyi derinlerinde hissedip yaşayanlar arasındaki farkı bir kıssa ile fark edelim. Günün beherinde, ermişlerden birine sormuşlar; “Sevginin sadece sözünü edenlerle, onu yasayanlar arasında ne fark vardır?” “Bakınız göstereyim” demiş ermiş. Önce,  sevgiyi dilden gönül’e indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra  hazırlamış. Hepsi oturmuşlar sofradaki yerlerine. Derken, tabaklar içinde sıcak  çorbalar gelmiş ve arkasından da derviş kaşıkları denilen bir metre boyundaki tahta kaşıklar. Ermiş “Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz” diye bir de şart  koymuş. “Peki” demişler ve içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne?  Kaşıklar  uzun geldiğinden bir türlü döküp, saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En  sonunda bakmışlar ki beceremiyorlar, öylece aç kalkmışlar sofradan.
Bunun üzerine “şimdiii…” demiş ermiş. “Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım  yemeğe.” Yüzleri aydınlık, gözleri sevgi ile gülümseyen ışıltılı insanlar gelmiş bir bir bağdaşlarını kurarak bu defa onlar oturmuşlar sofraya. “Buyurun” deyince her biri besmele eşliğinde uzun boylu  kaşıklarını çorbaya daldırıp, karşısındaki kardeşine uzatarak birbirlerinin ellerinden içmişler çorbalarını. Böylelikle de her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar  sofradan. “İşteee” demiş ermiş. “Kim ki, hayat sofrasında yalnız kendini  görür ve doymamış düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim ki, kardeşini düşünür de doyurursa  o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz bunu da unutmayın.  Hayat pazarında alan değil veren kazançlıdır her zaman…” Döven- söven, yakıp-yıkıp, kıran-döken değil gönüller yapan, seven, paylaşan kazançlıdır. Vesselam.

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP