Medeniyet, insan hayatını kolaylaştıran şehirler kurmak, yani insana hizmettir. Onların fende, sanatta ve ahlakta ileri olmasına ortam hazırlamak medeni ülkelerin yöneticilerine düşer. Tersi bir durum vahşettir. Medeni insan, dürüst ve çalışkan olur. Bildiklerini, imkânlarını insanların hizmetinde kullanır. Tarihte inananların ortaya koyduğu bir medeniyet ve bir de inançsızların uygarlığı vardır. Eski Hint, Asur, Mısır, Yunan ve Roma uygarlıkları putperest toplumların dünya hayat anlayışlarını ortaya koymaktadır. Firavun, Promethe ve Afrodit gibi, tanrılaştırılmış krallar vardır. O günlük hayatta ise, asiller, aristokratlar, köylüler ve köleler gibi sınıflandırılmış insanlar vardır. Hâkim olan sınıflar, diğerlerini, dini, ekonomik ve beşeri açıdan sömürür, zulmeder. Köleler arenalarda aç bırakılmış aslanlara yem edilerek vahşet sergilenirdi.
Batının medeniyetinde bozulan Hıristiyanlıkla, inançsızların uygarlığı karışmış, Orta Çağ Avrupa’sında da vahşet hüküm sürmüştür. Müslümanların İspanya’ya uzanan fethinden sonra, Avrupalılar uyanarak Endülüs üniversitelerinde ilim tahsil etmiş ve gördükleri teknikleri uygulayarak medeniyeti yakalarken, kilisenin aforoz baskısı devam etmiş ancak, Hıristiyan dininde reformlar ve Rönesans’la yeni bir yol tutturmuşlardır. Zamanla, süs haline gelen bir kilisenin ruhi açlık boşluğu resim, heykel ve müzikle doldurulmaya çalışılmış, ama sanayi ve teknolojide ilerleme devam etmiştir. O zamanlarda Fransızların övündükleri Versailles sarayında bir hamam dahi yoktu. Su ve temizlik hayatlarında önemli bir yer tutmuyordu. Özellikle Osmanlılar’dan görüp ve öğrendikleri ile bilim ve teknolojiye, ihtilallerle yerleştirilen rejimlere ulaştılar. Ama ahlaki çöküntüye hala çözüm bulamamaktan yakınıyorlar. Uyuşturucunun bu kadar yaygınlaşması buna örnektir.
İLİM VE TEKNOLOJİ İTHALİ
Bugün bizim insanımızın, Batı’nın batıl inanışlarını, moda ve ahlaksızlıklarını taklit etmesi bir medeniyet değildir. Onun, insan hayatını kolaylaştıran ilmini, teknolojisini alması için de çok çalışması, tembel oturmaması lazımdır.
Zamanında, Engizisyon zulümleri ve Sent Bartelemi faciaları ile vahşetin en çirkin örneklerini sergileyen Batı, bugün fendeki medeniyetleri ile değişik yöntemlerle zulümlerini devam ettirmektedirler. Dünyanın değişik yörelerinde, özellikle Müslümanlara yapılanlara sessiz kalmakta ya da el altından teşvik ederek kan ve gözyaşı dökülmesine sebep olmaktadırlar.
Mısır’da idamlara sessiz kalan, Somali’de açlara yardım eli uzatmayan ama ülkemizde Soma ve gezi olayları üzerinden zulüm devşirmeye çalışan Batı, Türkiye’nin uyanışı karşısında paniğe kapılmıştır. Bir ülkenin Başbakanı’na ‘Katil, diktatör, cehenneme git’ başlıkları atan içerdeki yandaşlarının manşetlerini gazetelerinde sergileyerek, ‘ Erdoğan seni istemiyoruz’ diyen Batı medyası, Türkiye’nin bu coğrafyada yer almasından rahatsız olmaktadır. IMF’ ye olan borcunu ödeyen değil, borç altında ezilen bir Türkiye görmekten hoşlanan Batı, ülkesinde polisini korurken, bizim polisimiz üzerinden demokrasi, özgürlük, hukuk diyemez. Benim ülkemin insanı demokrasi ile bu iktidarı işbaşına getirmiştir. İsterse sandıkla gönderir. Geçmişin çok iyi bildiğimiz ve hala bilinç altında haçlı zihniyetini taşıyan bu Batı’dan demokrasi öğrenecek değiliz. Bir taraftan teröre destek verecekler öte taraftan, özgürlük diyecekler. Yok öyle. Onlar havaalanı istemez, üçüncü köprü istemez. Dertleri bu. Bıraksınlar biz kendi içimizde doğruları buluruz. Süratle da yaparız. Fakat, şu yabancı hayranlığı olmasa!..
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce