Atatürk’ün 15-20 Ekim 1927 tarihinde Ulusumuza sunduğu NUTUK (SÖYLEV) “1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım” ifadesiyle başlar. 9’uncu Ordu Komutanı Mustafa Kemal Paşa, olağanüstü yetkilerle donatılmış olarak Samsun’a ulaştıktan sonra, 12 Haziran günü Amasya’ya geldi. Ankara’daki 20’nci Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa ile Hüseyin Rauf Bey ve Sivas’taki 3’üncü Kolordu Komutanı Albay Refet Bey de, Amasya’ya çağırılmıştı. Dört vatansever, Saraydüzü Kışlasında karargâh kurdular. Genel Sekreterlik görevini, Gazi Paşa’nın o günlerdeki başyaveri, Yüzbaşı Cevat Abbas Bey üstlenmişti. Yayınlanacak Genelge telgrafla Erzurum’daki Kâzım Karabekir Paşa’ya ve Konya’daki Mersinli Cemal Paşa’ya iletilerek, onların da onayı alındı. Böylece hazırlanan ve 21/22 Haziran 1919 gecesi bütün dünyaya ilan edilen Amasya Genelgesi’nin en önemli hükümleri şunlardır: Yurdun bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. İstanbul’daki Hükümet sorumluluğunu yerine getirememektedir. Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azim ve kararı kurtaracaktır.
ERZURUM VE SİVAS KONGRELERİ
Genelge’nin yayınlanmasından sonra, 23 Temmuz- 7 Ağustos tarihleri arasında toplanan Erzurum Kongresi ve 4/11 Eylül’de toplanan Sivas Kongresi kararları ile; Amasya Genelgesi ulusça benimsendi ve kapsamı genişletildi. 23 Nisan 1920 günü Ankara’da, Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) toplandı. Böylece, Amasya Genelgesinde vurgulanan “ulusun azim ve iradesi”, Meclis’in çatısı altında, “ulusal egemenliğe” dönüştü. “Ya İstiklal, ya ölüm!” parolası ile Kurtuluş Savaşımız başlatıldı. 1921 yılı başındaki Birinci ve İkinci İnönü Zaferlerinin ardından, 13 Eylül 1921’de Sakarya Zaferi kazanıldı. 26 Ağustos 1922 sabahı Afyon güneyinde başlatılan Büyük Taarruz, müthiş bir hızla başarıya ulaştı. İşgalci Yunan Ordusu’nun büyük çoğunluğu, 30 Ağustos günü, Dumlupınar’daki “Başkumandan Meydan Muharebesinde” imha edildi. Bozguna uğrayan düşman, panik halinde kaçarken, önüne ne gelirse yakıp, yıktı. Batı Anadolu’daki halkımıza insanlık dışı her türlü vahşeti uyguladı. Mehmetçik, tüm zorluklara rağmen düşmanı yakından takip ederek, 9 Eylül 1922 günü İzmir’i işgalden kurtardı. O gün orada, işgalci Yunan Ordusu’nun artıkları ile birlikte, onlara her türlü desteği sağlayan emperyalizm de denize döküldü. 11 Ekim 1922 tarihinde Mudanya’da; emperyalist İngiltere, Fransa ve İtalya’nın yetkili temsilcileriyle, Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa başkanlığındaki heyetimiz arasında Ateşkes (Mütareke) Anlaşması imzalandı. 1 Kasım 1922’de Saltanat kaldırıldı. Bunu İsviçre’nin Lozan kentinde başlatılan barış görüşmeleri izledi. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşmasının ardından, 29 Ekim 1923 günü TBMM’de kabul edilen bir yasa ile Çağdaş Türkiye Cumhuriyeti kuruldu ve Gazi Mustafa Kemal Paşa oy birliğiyle Cumhurbaşkanı seçildi. Yakın Çağda, Avrupa ve Asya’da üç tip devrim yaşanmıştır. Bunlar; 1789 Fransız burjuva devrimi, 1917 Sovyet Sosyalist (Bolşevik) devrimi ve 1919 Atatürk ün devrimidir. ATATÜRK’ ün önderliğinde belirlenen altı ilke; Milliyetçilik, Halkçılık, Cumhuriyetçilik, Devrimcilik, Devletçilik ve Laiklik’tir. Bugün dünyadaki 57 İslam ülkesinin pek çoğu petrol, doğalgaz ve diğer doğal kaynaklara sahip bulunmaktadır. Ancak hepsi de, bilim ve teknoloji yarışında, dünya sıralamasının gerisindedirler. Ülkemizde ise, zengin petrol ve doğalgaz yatakları henüz keşfedilmiş değil. Öyle olduğu halde ve de yükselişimizi engellemeye çalışan “dâhili ve harici bedhahlara” rağmen, dünyada mevcut 200’den fazla devlet arasında, ekonomik büyüklük açısından ilk 16-17’nci sırada bulunmakta isek, bunun sırrı nedir? Bizim üstünlüğümüz; demokratik ve hukuk devleti olmamızdan kaynaklanmaktadır. Yani Cumhuriyet ve Demokrasidir. Çağı yakalayıp, ilerisine geçebilmek için Akıl, Mantık, Bilim ve Değerlerimiz ilişkisi temeline dayanan bu ilkelere sımsıkı sarılarak; dürüstlük ve vatanseverlikle, çok çalışmamız gerekmektedir.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
4 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
6 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
6 gün önceHABERLER
9 gün önceHABERLER
13 gün önce