Bir haftalik bir aradan sonra bizleri tekrardan yeni bir mevzuda bulusturduğu icin Rabbimize hamd ediyor, siz saygıdeğer okuyucularima selam ediyorum.
Geride biraktigimiz hafta icerisinde, Türkiyemiz dahilinde ve haricinde bircok hâdise vûkû bulmuşdur. Bu hadiselerin dikkate şayan olani ise NATO teşkilatinin sebebiyet verdiği elim bir vâkadir. Tahmin edildigi gibi NATO teşkilat bazinda resmi olarak Sayın Reis-i Cumhurdan özür beyân etmis ve Norveç makamlarida hadiseye sebebiyet verdiği tespit edilen Turkiye kokenli bir Norveç askerinin vazifesine son verildiğini belirtmişlerdir.
İmdi, mevzuya iki değişik açidan bakmaya çalisacağim. Evvelâ, her işde olduğu gibi buradada hâdiselere Allahin bizlere mesaji olan Kuran isiğinda bakacağim. Tâbiri câiz ise, son iki asirdir Islamin yayğin olduğu topraklar hiç istemediğimiz halde belaya düçar olmuş vaziyette kan ağliyor ve zavalli insanlar vatanlarından ve canlarindan oluyorlar. Bununla birlikde evvelki devletimiz Osmanlı cihan Devletinin akâbinde kurulan Turkiye Cumhuriyeti devletide yillardir ceşitli hârici ve dahili müdehalelere maruz kalmisdir. Türkiye Cumhuriyeti 94 yıllık tarihi boyunca demokrasinin sekteye uğradığı, darbe ve darbe girişimlerine maruz kalmışdır. Osmanlı’da da bunların “öncülüğu” niteliğinde darbeler yaşanmıştı. Darbelerin topluma maliyeti ise felaket boyutlarında oldu. Peki, başımıza gelen bunca felaketin sebebi nedir diyerekden hiç öz eleştiride bulunup, biz acaba nerede yanliş yaptik diyerek kendi kendimize suâl ettiğimiz oldumu? Olmadi. Her daim harici mihraklari suçladik, onlarin ne kadar zalim ve acimasız olduklarindan bahsettik yillarca hic usanmadan. Turkiye Devletinin Reis-î Cumhurunu hedef tahtasina koyan alçak NATO’ nun üst düzey bir yetkilisinin hâdisenin hemen ardından yaptiği açiklamada söylediği şu cümle beni hayretler içersinde bırakdı. Peki ne demisdi bu kisi, çok rahat bir biçimde söylediği şu oldu “NATO demek, İngiliz askerlerinin Turkler için canlarini vermesi kanlarini akitmasidir ve Turk askerlerininde İngilizler için canlarini fedâ etmesi ve kanlarini akitmasıdır, iste NATO budur”!. Bu hayretler uyandiran cumleyi tekrar tekrar zavalli aklimda evirdim çevirdim ve ne mânaya geldigini anlamaya çalisdim, zira bizim Mehmetçiklerimiz ne uğruna Ingilizler icin canlarini ve kanlarini akitacaklar? diyerekden suâl ettim. Bizler nicin Ingilizler icin canlarimizi fedâ edecekmîşîz, daha dûn cihan devleti Osmanlının tarihden silinmesine öncülük eden ve herdâim müslüman ülkeler arasında fitne ve fesat çıkartan ve bölgemizde sadece petrol ve siyasi çkarlar uğruna insan kanı akitan bir devlet içinmi? Halbuki Rabbimiz Bakara suresi 154. Ayetinde şoyle buyurmaktadir; “Allah yolunda öldürülenlere “ölü” demeyin: Hayır, onlar yaşıyor, ama siz farkında değilsiniz” Yani bu gibi müminlerin şehit olduğu açikca belli olmakla beraber Bakara süresinin 190. Ayetide hangi yol için savaşilacağini bildiriyor bizlere “Size savaş açanlara karşı Allah yolunda savaşın, ama (amacınızı aşıp) saldırganlık yapmayın; doğrusu Allah saldırganları sevmez” Yani savaşin yanlizca Allah için olduğu ve aynı zamanda savaşın zorunluluk hallerinde müminler üzerine farz kilindiği açikca belli iken, nasıl olurda NATO bizden İngilizler veyahutta diğer NATO üyesi askerleri uğruna ölmemizi isteyebilir? şahsimca bu çok vahim ve üzerinde düşünülmesi gerekli bir mevzudur.
Ne yazıkki, Tanzimat devrinden bugüne kadar cennet diyarı vatanımız herdâim düşmanlarin açik ve gizli saldırılarına mâruz kalmışdir ve bunu en-son 15 Temmuz vâkâsında tecrübe ettik. Bu hadisenin en aci veren kısmı ise, bu kahpe kalkişmanin hem harici ve hemde dahili yardimlaşma ile yapilmiş olmasidir’ki burada birçok sual karşimiza çikiyor. Misal olarak şu suali sorabiliriz, nasıl olduda onca MİT elemanimiza rağmen FETO terör örgütü ve incirlik uzerinde fââliyet gösteren yabancı ülkelerin ajanlari bu hain olaya kalkışabildiler? Uykumuz bu kadar derinmiydi ki uyanamadık? Evet, çok derin bir uykudayız müslümanlar olarakdan ve yıllardır uyutulduk ve halada uyanmamak için direniyoruz. Peki bizi bu şekilde derinden derine sanki bir uyku hapı verilmişcesine uyutan nedir? şahsi kanâtim biz müslümanların her nerede olursak olalım hiçbir şekilde ne siyasi nede hayati hiçbir felsefemizin olmayışıdır!. Nedir felsefe? Kuran ışığında incelendiğinde, felsefe hayatın tâ kendisidir ve hayati idâme ettiren belli başlı nizam ve devran-ı daim olan bir takım belli başli hadiseler silsilesidir felsefe, yani gerçeğin, Hakkin ta kendisi!.
Biz müslümanların elindeki en güçlü bu silah uzun zaman önce gene biz müslümanlar tarafindan çürumeye terk edildi ve o zamandan beri tüm coğrafyamızın ve diğer müsluman ülkelerin başi dertten kurtulmuyor. Birçok müslüüman üülkenin devlet başkanları veya yöneticileri gayri müslimler yani yabancılar tarafından atanıyor ve müslüman halkın hiçbir şekilde yönetime katkıda bulunması istenmiyor. Bizler bu hale Rabbimizin mesajını gerçek anlamda hayata uygulayamadığımız ve bunun neticesi olarakda İslam şiârı üzerine kurulu bir hayat ve siyasi felsefemizin olmayışın’dan dolayı bu duruma geldik. Misal, bir zamanlar Atlantik okyanusuna açilabilmek ve Kuzey Afrika kıyilarında gemi yüzdürebilmek icin cihan Devleti Osmanlıdan izin! almak durumunda olan vedâhi yuzbinlerce altın ödemeyi dâhi kâbul eden Amerika Birleşik Devletleri nasıl olduda gözümüzün içine baka baka dibimize kadar geldi ve bölgemize askerleri ve silahlari ile yerleşebildi? Osmanlının güçlü zamanlarinda yani 1700 ve 1800’lü yıllarda A.B.D ye diz çöktüren devlet ve hayat felsefesi neydi müslümanların? Bu suâlleri sormadığımız ve öz eleştiri yapmadiğımız müddetçe, Müslümanlar ne yazikki hertürlü zorluklar içersinde kalacaklardır ve öylede oluyor. Ekonomimiz güçlü, askerimiz çok donanİmlı olabilir, lâkin Kurân’dan çikarttığımız bir siyasi ve hayat felsefemiz olmadiği müddetçe biz müslümanlar güçlü olmuş sayılmayız. Eğer İslam felsefesi içersinde yaşayıp, Kuran’ı hayâta ve sîyasete tatbik etseydik şimdi cok farklı bir yerde olur, ne FETO’yle, ne NATOy’la nede İslam karşıtı diğer zalimlerle uğraşir olurduk.
Bu vesile ile tüm Müslümanları tekrardan buradan ikaz etmek istiyor ve bizlerin kurtuluşunun, hem dunyevi hemde ahiret olarak Kuran’ı hayâta geçirebilmekden ve herdaim yeni, diri ve canlı tutmakdan geçdiğini belirtmek isterim. Yoksa birçok müslümanın yaptığı gibi 1400 sene evvelki gibi yaşarız.
Selam ve dua ile
Yusuf Basaran
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
3 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce