Kosova Cumhuriyeti, 2008 yılında kurulan genç bir ülke olmasına rağmen hâlâ kendi ayakları üzerinde tek başına durabilecek güce sahip değil.
1997-99 yılları arasında, yaklaşık bir buçuk yıl süren savaş 24 Mart’ta NATO’nun müdahalesiyle 1999 Haziran ayında sona ermişti.
Türkiye, Kosova savaşı döneminde Kosova halkına elinden gelen tüm çaba ve desteği göstermişti. Kosova’nın bugün yaklaşık 1 milyon 600 bin nüfusu var.
Ayrıca Kosova’da Prizren, Priştine, Mamuşa, Gilan, Dobırçan ve Mitrovitsa şehirlerinde resmi istatistiklere göre 17 binin üzerinde Türk yaşıyor.
Bir Türk kasabası olan Mamuşa’nın yaklaşık 6 bin nüfusu var. Burada Türkçe konuşuluyor ve eğitim görülüyor. Kosova nüfusunun yüzde 93’ü Müslüman Arnavut, yüzde 2’si Hristiyan Arnavut ve azınlık Sırplar ile Goralı, Boşnak, Torbeş, Aşkali gibi topluluklardan oluşuyor. Hâlâ Sırpların yaşadığı belediyeler ve köyler de mevcut.
Ülkede siyasi ve ekonomik istikrar tam olarak hâlâ sağlanabilmiş değil. Seçimler maalesef sürekli 3-5 partiden oluşan koalisyonlarla sonuçlanırken, halk 2-3 yılda bir sandığa gitmekten yorgun düşmüş vaziyette.
Devletin yapılanma modelinde Avrupa’nın etkisini görüyoruz, Kosova’da Almanya, Amerika, Fransa ve Avusturya gibi ülkeler çok baskın bir durumda.
Ciddi ekonomik sıkıntıların sürmesiyle son 3 yılda yaklaşık 300 bin Kosovalı Avrupa’ya göç etmek zorunda kaldı.
Bu çok büyük bir göç. Kosova’nın işsizlik oranına baktığımızda yüzde 35-37 gibi bir rakam görüyoruz. Bu sebeplerden dolayı yaklaşık 2 milyon olan Kosova nüfusu 1 milyon 600 bine düşmüş durumda.
Nüfusun önemli kısmını oluşturan gençler üniversiteyi bitirdiğinde ya da çalışma hayatına atıldığında çareyi Avrupa’ya gitmekte buluyor. Kosova’nın bazı akademisyen, siyaset ve devlet adamları Avrupa Birliği’ne girişin geciktirilmesini bu sebeplerden istemiyor.
Bu şartlar altında AB’ye girilirse serbest dolaşım sonucunda ülkede genç insan nüfusunun kalmayacağından çekiniyorlar.
Kosova’nın Türkiye ile akrabalık ilişkileri çok güçlü. Hâlâ Türkiye’den Kosova’ya, Kosova’dan Türkiye’ye çok ciddi gidiş gelişler var. Akrabalık ve kültürel ilişkiler canlılığını koruyor.
Fakat Kosova-Türkiye ilişkileri bir türlü istediğimiz seviyeye getirilemedi, bunun birçok sebepleri var.
Özellikle Arnavutlar arasında Türkiye’nin Bosna ilişkileri ile Kosova ilişkileri sürekli kıyaslanan bir eleştiri konusudur.
Bosna’ya gösterilen ilginin Kosova’ya gösterilemeyişinin uluslararası siyasette, bölgesel rekabet içerisinde ABD ve Almanya eksenli düşünmekte fayda var.
Kosova-Türkiye ilişkilerinde sivil, kurumsal sorunlarımızda yaklaşık 20 yıllık FETÖ alt yapısının maalesef negatifliğini bugün açıkça görmek mümkün.
Kosova ile Türkiye ilişkilerini bugün yeniden kurgulamalıyız. Türkiye’nin yıllardır Kosova politikasında en çok eleştirilen yanı Türkleri önceleyen bir tutum içerisinde olmasıdır.
Bu yeni kurulan genç devlete Türkiye’nin her zaman ekonomik, siyasi, kültürel anlamda destekleri oldu.
Büyükelçiliğimiz, TİKA, Yunus Emre, Anadolu Ajansı, Maarif Vakfı Koleji, YTB ve Ziraat Bankası şubeleri şu an aktif durumdadır.
Aşağı yukarı 7 tane resmi kurumumuz var Kosova’da. Bu kurumlar sosyal, kültürel ve ekonomik manada çok güçlü köprüler oluşturabilir.
Bunun yanında sivil toplum örgütlerimiz var. Bu kurumlar senede iki defa (Ramazan ve Kurban Bayramı dönemlerinde), bunların dışında sosyal, kültürel projeler yürütüyorlar. Bu yapılanlar yeterli mi diye sorulduğunda mevcut potansiyelimizle kıyaslarsak yeterli değil.
Ülke çapında resmi ve sivil kurumlarımızın Kosova’ya yönelik stratejileri; orta, uzun vadeli ihtiyaca yönelik olmalı.
Özellikle Türkiye ile Kosova arasında ciddi bir siyasi kopukluk var. Bunun acil tamir edilmesi gerekiyor.
Siyasi partiler, üniversiteler, belediyeler ve medya kuruluşlarımızın Kosova ile eş kurumlar arasında ciddi ilişkiler geliştirmesi lazım.
Türkiye’de Balkan kökenli derneklerin ve siyasetçilerin duygusal görüşlerinden ziyade objektif bir gözlemle bölgenin sorunlarına yönelik bir tutum içerisinde olmamız çok daha faydalı ve gerçekçi bir tutum olacaktır.
Kosova parlamentosunda maalesef Türkiye’nin aynı şekilde Türkiye parlamentosunda da Kosova’nın ciddi bir karşılığının olmadığını görüyoruz. Burada bir problem var.
Avrupa’nın, özellikle de Almanya’nın Kosova üzerinde çok ciddi etkisi, ilişkisi var. Hem sivil toplum örgütleri üzerinde hem eğitim sistemi üzerinde hem de ekonomi ve siyasette etkin durumdalar.
Örneğin Kosovalı üniversiteli bir genç, öncelikle Almanca öğrenip Almanya’da yeni bir hayata başlamak istiyor. Almanya Kosovalı gençlere somut bir seçenek sunuyor. Balkanlar’ın genç potansiyelini ülkesinde istihdam ediyor.
Türkiye’nin 17-25 Aralık’tan sonra özelde Kosova’da genelde Balkanlar’daki faaliyetleri yavaşladı ve ciddi sekteye uğradı.
Oysa daha öncesinde gayet önemli bir Balkan açılımı yapılmıştı ve bu heyecan vericiydi. 2013 yılından bu yana çok yüzeysel ilişkiler söz konusu.
Türkiye’nin Balkanlar üzerine orta ve uzun vadeli planlarının bu aşamada etkili olduğunu söyleyemeyiz. Şunu özellikle söylemek gerekir ki Arnavutlar bizim için çok önemli, bizim dindaşlarımıza, kardeşlerimize özel bir Balkan Kosova politikamız olmalı.
Sivil toplum örgütlerimiz Kosova’da yılda iki defa bayramlarda faaliyet yürütürken gıda ve et dağıtımına odaklı değil de, Kosova’daki kardeşlerimizin eğitim, sağlık ve tarım problemi üzerine yoğunlaşmaları gerekmektedir.
Çünkü bu konularda ciddi bir sıkıntı yaşanıyor. Tarım ve hayvancılık projeleri yapılabilir, eğitim projeleri (eğitim kurumları, burs imkânları gibi) ve sağlık projeleri desteklenebilir.
Türk iş adamları, belediyeler, STK’lar Kosova’da yatırım yapmayı planladığında TİKA’yı adres bilmeli, ön bilgi almalı. Çünkü yaşanabilecek sorunlarda TİKA sadece aracı değil garanti olmalı.
Büyükelçilik, TİKA, Yunus Emre Enstitüsü ve diğer kurumlar koordinasyon içerisinde olmalı ve Türkiye için sözde değil özde her tür garantiyi vermeli. Stratejileri kişilere veya STK’lara göre uygulamalı.
Kosova’da faaliyet gösteren STK’lar, Türk devlet kurumlarıyla bilgi paylaşımı ve istişare içerisinde ortak çalışmalı.
Türk kurumları Kosova Türklerinin bilim adamlarını bir araya getirerek uzun vadede Türkçe eğitimi ayakta tutmak için koordinasyon kurmalı, sağlamalı.
Kosova’da Türklerin siyasi anlamda tek başına politika yapma gücünü kaybettiğine üzülerek şahit olmaktayız. Kosova’da Türklerin siyasi başarısızlık ve bölünmeler nedeniyle kendi içlerinde küskünlüklerin yaşanması çok önemli bir problemdir.
Resmi ve sivil kurumlarımız, Arnavutlar ile Türklere özel projeler gerçekleştirmelidir.
Osman ATALAY
Yeni Akit
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce