Yeni bilgi kaynakları, yeni beyinler, yeni görüşler beni hep heyecanlandırır. Onları bulduğum vakit veya deneme amaçlı bana gönderildiklerinde, içlerindeki pırıltıları keşfettiğimde müthiş keyif alır, haz duyarım. Son birkaç haftadır bana kısa adı “TAVAK” olan “Türk Alman Eğitim ve Bilimsel Araştırmaları Vakfı”ndan Basın açıklamaları gelmeye başladı. Hepsi de birbirinden zengin içerikli, bilgi dolu yayınlar bunlar. Altındaki imza da Sayın Prof. Dr. Faruk Şen’e ait. Bayan Zehra Wellman Vakfın Koordinatörü ve Vakfın merkezi de İstanbul’da. Bana son gönderilen basın açıklamasındaki ana tema Avrupa Birliği ile Türkiye arasında sürdürülen “Katılım Müzakereleri” ve “Müzakerelerin Geleceği”. AB ile ilgili doğru ve güvenilir bilgiler ile dokümanları AB Haber ve AB Vizyonu siteleri ile Avrupa Birliğinin kendi sitesinden alırken şimdi bunlara “TAVAK”da eklendi. Kütüphanem ve kaynaklarım daha da zenginleşti.
Satırların arasından çıkardığım ilk çarpıcı bilgi, Cuma günü Brüksel’de yapılan AB’nin Aralık Dönem zirvesinde Euro’nun geleceğinin tartışılmış olması.
EURO 2 AYRI PARA BİRİMİ Mİ OLUYOR?
Daha evvel ortaya atılmış bazı Alman iş insanlarının önerisi gibi, gelecekte Euro’nun “Kuzey-Euro” ve “Güney-Euro” adları altında iki ayrı para birimi şeklinde yürürlüğe konması olasılığı ile bu uygulamanın artıları ile eksileri tartışılmış. Kuzey Avrupa ülkelerinin, Güney Avrupa ülkelerine güveni olmadıkları ve AB’ye girdiği 1980 yılından beri 107 milyar Euro hibe alan Yunanistan gibi asalak ülkeleri sırtlarında taşımak istemedikleri ortaya çıkıyor bu tartışmadan. Zaten şu anda da Avrupa Birliği’nin batak ülkeleri olan Yunanistan, İtalya, İspanya ve Portekiz, hep güney yarıdan. Belçika orta batıda, İrlanda ise İngiltere’nin batısında yer alan ve ekonomisini şişirilmiş inşaat sektörüne dayamış, başka göze çarpan bir endüstrisi bulunmayan bir ülke. İnşaat sektörü batınca, İrlanda da onunla beraber battı. Avrupa Birliği İrlanda, Yunanistan, Portekiz ve İspanya’yı nasıl kurtarayım diye düşünürken 2012 yılında genişleme için öngördüğü Hırvatistan’dan sonra 2014 yılında da Sırbistan gibi Balkan ülkelerini de tam üye yapmanın kararlılığı içinde. AB, vize konusunda Türkiye’nin önüne 1959 yılından beridir yüksek duvarlar koyarken, daha geçenlerde Arnavutluk’a vizeyi kaldırdı, Rusya ve Ukrayna’ya da vizeyi kaldırmanın hazırlığını yapıyor.
AB’NİN BÜTÇESİNDE TÜRKİYE YOK
Yapılan bütçe ise geleceği adeta bize söylüyor. 2014-2020 yılları için öngörülen Avrupa Birliği’nin 7 yıllık bütçesi içinde Türkiye ile ilgili herhangi bir kalem yok. Bu da, Türkiye’nin AB’ye katılabileceği en erken tarih 1 Ocak 2021 olabilir demektir. Tabii bu öngörünün de geçerliliği ancak, o tarihte Avrupa Birliği diye bir oluşumun hala yaşıyor olmasına bağlı. Türkiye 2014 yılında Avrupa Birliğine tam üye olabilseydi, bütçesinin AB’den alabileceği toplam katkı 2 milyar Euro’yu hiçbir zaman geçemeyecekti. Yunanistan’ın 1980-2008 yılları arasında AB’den 107 milyar Euro hibe aldığı ve kaynaklarında artık sonuna gelindiği dikkate alınırsa, Türkiye için Avrupa Birliğine girişin hiç bir kazanımı olmayacağı, gün gibi aşikâr olmakta. Türkiye’nin geleceği, gerçekte AB yerine, İngilizce adlarının baş harflerinin yan yana yazılımı ile “BRIC” olarak tanımlanan Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin’den oluşan dünyanın yeni ekonomik devleri arasında gözüküyor bu önümüzdeki on yılda. Zaten İran’ın nükleer çalışmaları ile ilgili olarak Türkiye ve Brezilya ortak bir adım atmışlardı. Türkiye’nin dünya üzerindeki siyasi ve ekonomik konumu değiştikçe, Kıbrıs konusunun çözüm şekli de birlikte değişime uğrayacak. Kıbrıs konusunda, içinde yaşamakta olduğumuz 2010 yılındaki çözüm parametrelerinin ve perspektifinin, yıllar içinde Türkiye’nin küresel olarak ekonomik ve politik güçlenmesine paralel olarak köklü bir değişikliğe uğrayacağı kesin. Yıllardır Rumların tarafına dönmüş olan ibre, 2010’dan sonra artık yüzünü Türklerin tarafına doğru döndürmeye başlayacak.
KÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
22 gün önceKÖŞE YAZARLARI
23 gün önce