Böylesi başlıklara birilerinin üçüncü dünya ülkesi yakıştırmasında bulunduğu ülkeler için alışıktık. Ancak bu başlık altında bu kez ABD deki ekonomik sıkıntıları ele almakta varmış nasipte. Kaderin cilvesi dedikleri bu olsa gerek. “Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner”. Kimin aklına gelirdi ki, dünyanın en büyük ekonomisine sahip kapitalist-emperyalist Amerika’sı gibi bir dünya devinin gün gelip de çalışanlarının ücretlerini ödeyemeyeceği, iflas edebileceği? Bütçesi açık verdikçe karşılıksız trilyonlarca dolar basan bir ülkenin varacağı nokta elbette ABD’nin bugün vardığı noktadan farklı olmayacaktı. Uzunca bir süreden beri tüketim harcamaları ve büyüme verilerinin olumsuz geliştiği ülkede, göstergeler durgunluk eşiğinin aşıldığı yönündeydi. Son bir çabayla son dönemde toparlanma gösteren ABD ekonomisinin belini bu kez yumuşak karınları olan ve yüzde 100’leri aşan kamu borçları kırmıştır. Hatırlayacağınız gibi kriz otomotiv sektöründe ilk alarmını vermişti. Bu bağlamda Detroit, 18,5 milyar dolarlık borcu yüzünden iflasını ilk açıklayanlardandı. Sonrasın da terminatör Valiye sahip California eyaleti de büyük bir sıkıntıya girmişti. Sözün kısası evreni kurtarma iddiasında olan terminatör kendi eyaletini kurtarmaktan acizdi. Schwarzenegger, 2009 yılında eyaletin bütçesindeki kara delik nedeniyle olağanüstü mali durum dahi ilan etmişti. California’nın bütçe açığı da o günlerde 25 milyar dolarların üzerindeydi. Bu eyalette kıl payı iflasın eşiğinden dönmüştü. 15–20 yıl öncesinde Newyork’unda iflasın eşiğinden dönen bir başka eyalet olduğu hatırlanacak olursa krizin gelişi çok öncelerden belliydi.
Uluslararası Para Fonu (IMF) verilerine göre, ABD’nin kamu borcunun Gayri Safi Yurtiçi Hasılası’na (GSYH) oranı 2003 yılında yüzde 60’ler seviyesindeyken, söz konusu rakam 2013’te ise yüzde 100’ü aşmıştır. Bu on yıllık süre içerisinde ülke ekonomisinin 11 trilyon dolardan, 16 trilyon dolara çıktığı göz önünde alındığında ise kamu borçlarının ülke ekonomisinden çok daha hızlı büyüdüğü ekonomistlerin dikkatinden kaçmayan bir diğer husustu. ABD’nin borç tavanının yükselmemesi durumunda, ülkenin temerrüte girme riski ile karşı karşıya kalabileceğine, kısmi iyileşmelerin kötü gidişata dur diyemeyeceğine işaret eden ekonomistler, “ilgili yasanın çıkmaması ABD ekonomisini çökertir” ikazını da yapmışlardı. Ekonomik dengelerini düzeltemeyen Amerika ise kaçınılmaz son ile yüzleşerek hükümet yükümlülüklerini yerine getiremez oldu. Sözün özü ABD hükümeti kepenkleri kapamak üzere. Bu durum önümüzdeki süreçte en çok yabancı sermayede güvensizlik olarak kendini belli edecektir. Dolayısıyla, yabancı sermaye akışı gelişmekte olan ülkelere doğru doğal bir seyir izleyerek ABD ekonomisi bir darbede buradan yiyecektir. Tüm bu olanlar karşısında “ABD’ de, dünya ekonomisindeki daralmadan payını almıştır” demek yerinde olacaktır. Aksini düşünenler bir kez daha yanılmışlardır. Olanlar karşısında küresel sermayenin, menfaatleri doğrultusunda dünyaya yeniden ayar çektiği de söylenebilir.
Sonuçta, birçok Amerikan vatandaşı tencere, tavayla sokakları işgal ederek, ortalığı birbirine katacaklar. Ülkede genel asayiş ve huzur yara alacaktır. Gelişmekte olan ülkelerdeki tencere tava mücadelesinin sebebi karnını doyurabilmek derdi iken, Amerika’da, sahip bulunulan dört-beş otomobilliyatlı, katlı, villalı rahatın ellerinden kayıp gitmemesi için olacaktır. Aradaki tek fark bu. Yani “zenginin malı züğürdün çenesini “ yormaya devam edecektir. Sağlıcakla kalın.
HABERLER
2 gün önceHABERLER
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce