Daha önce ki yazılarımda da belirtmiştim. Uzun yıllar Manisa’da özel bir dal hastanesinde görev yapmıştım. Çalıştığım hastane de Ayniyat Saymanı olarak görev yapan, anne tarafından bir akrabam da vardı. Bu kişi; hemşerilerimiz arasında kilosundan dolayı(130 kg) “MİNİK KUŞ” lakabı takılan Amir’di.
Bu gün ki yazımda sizlerle onunla ilgili komik bir anımı paylaşmak istiyorum.
Amir bir gün kendi mahallesindeki arkadaşları ile halı saha maçına gider.
Gitmesine gider de. Sağlam gider, sakat gelir. Amir baldırından ciddi şekilde sakatlanmıştır. Ertesi gün hastaneyi aramıştır. Acil sevk evrakı çıkartılır. Kurum hekimi tarafından, evlerine yakın olan Manisa’nın ilk özel hastanesine sevki yapılır. Hastane müdürü beni arayıp, ambulans ile beraber Amir’in evine yollar.
Ambulans şoförü Serdar ile beraber Amir’i tedavisi için hastaneye götürürken ve tedavisi bittikten sonra çektiklerimi bir ben bir de Allah bilir… Olay sonrası bir hafta omuz ağrısından uyuyamadım. Hatta bu hikayeyi hatırladıkça omuzlarımın ağrıdığını halen hissederim! Neyse; ambulans’a bin bir zorlukla bindirebildiğimiz Amir’i, özel hastaneye götürebilmiştik. Hastane görevlilerinin yardımı ile tekerlekli sandalyeye bindirdik. Ortopedi uzmanına muayene ettirdik. Röntgen filmi çektirdik. Röntgen raporunu değerlendiren uzman hekim;
Amir Bey’in baldırında ciddi şekilde ezilme olmuş gözüktüğünü ve bu nedenle ayağının en az 20 gün alçıda kalması gerektiği söylemişti.
BOĞAZ KÖPRÜSÜNÜN AYAĞI
Sonuçta uzman hekimin görüşleri doğrultusunda, Amir’in baldırını alçıya alınmak üzere hastanenin zemin katında bulunan, alçı odasına gittik. Görevli kişi ayağı alçıya alınacak olan kim dediğinde? Amir ‘benim’ dedi. O anda alçı odasındaki kişinin halini görmenizi isterdim. Görevli bir Amir’e bir baldırlarına bakıyordu. Gözleri yuvalarından fırlayacak gibi faltaşı gibi açılmıştı. Aradan 10 dakika geçmedi ki alçı odasındaki görevli kişi yarı terlemiş olarak, danışmadaki arkadaşlarına; “Arkadaşlar, yukarıdaki servisleri arar mısınız? Ellerinde ne kadar sargı bezi varsa getirsinler. Amir bey’in baldırı baldır değil, mübarek sanki İstanbul Boğaz Köprüsü’nün ayağı gibi, sar sar bitmiyor. Elimizde ne kadar sargı bezi varsa getirsinler” dediğinde, Ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Yarım saatten fazla geçmişti. Servisteki sargı bezleri yetmediği gibi, hastane deposundaki sargı bezleri de alçı odasına gelmişti. Amir’in ayağının alçıya alınması neredeyse bir saatten fazla sürmüştü! Hastane de bir metre bile sargı bezi kalmamıştı! Hastane Müdürü, Başhemşire meraklarını gidermek için
alçı odasına Amir’in baldırını görmeye gelmişlerdi. Alçı işi bittikten sonra asansör ile tekrar ortopedi uzmanının yanına gittik. 20 gün sonra kontrole gelinmesini, uygun olduğu takdirde alçının alınacağını söylemişti. Amir’i ayağı alçılı bir şekilde hastaneden çıkarmadan önce alçı görevlisine teşekkür etmek için aşağıya indim. 20 gün sonra tekrar geleceğimizi söylerken, kendimi gülmemek için zor tutuyordum. Bu olay kısa bir süre içinde tüm hastane personeli tarafından da duyulmuştu. Hastanede çalışan bir tanıdığımdan sonradan öğrendiğime göre, özel hastane o gün ki sargı bezi ihtiyacını hastane etrafındaki eczanelerden temin etmiş. 20 gün sonra tekrar hastaneye gittik. Amir’in muayenesi yapıldıktan sonra tekrar röntgen filmi çekilmişti. Uzman doktorun “Amir Bey’in ayağındaki alçı’nın alınmasında bir sorun yok, alınabilir” sözünden sonra tekrar alçı odasının yolunu tuttuk. Alçı odasına girdiğimizde başka bir görevli ile karşılaşmıştık. “Burada 3 hafta kadar önce başka bir arkadaş görev yapıyordu, Ne oldu diye sorduğumuzda? “Abi dün acilen 10 gün senelik izne çıktı” dediler. Ben de Amir’e döndüm; “Amir görevli arkadaş senin geleceğini anladı galiba o yüzden izne ayrılmış olmalı” dedim.
HABERLER
5 saat önceHABERLER
5 saat önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce