Avrupa ve Asya arasında bir köprü, Doğu ve Batı arasındaki bir bağ, olağanüstü tarihi ile kültürel mirasa sahip ve son asırda muazzam derecede temayüz eden ve kalkınma yaşayan bir ülke olarak Türkiye, emsaline az rastlanan cezbedici bir güce sahiptir. Milyonlarca insan her yıl Türkiye’yi farklı sebeplerle ziyaret etmektedir. Ülkeye gelen binlerce kişinin en önemli amaçlarından biri ise eğitimdir: Dünyanın farklı ülkelerinden birçok öğrenci gibi Arnavut öğrenciler de Türk eğitim sisteminin üst düzey birikiminden devlet ve özel kurumlar itibariyle lise ve üniversite düzeyinde istifade etmek istemektedir. Ne var ki her kurumun müstakil çabaları ilk safhada heyecanlı ancak bütünleştirici bir plandan ve düzenden yoksun olarak yoluna devam ettiğinden bu öğrencileri ve öğrenci gönderen kurumları belli bir plan ve eğitimsel hedef içinde tutmak, her yönüyle güçlükler içinde bir mücadeleye sebebiyet vermiştir. Bu analizde Türkiye ve Arnavutluk arasındaki etkileşimin artmasına yönelik bir perspektif ortaya konulmaya çalışılmıştır.
Bu analiz öncelikle Arnavutluk ve Türkiye arasında eğitim alanındaki etkileşimin artmasına katkı sunacağına inanılan kimi düşünce ve önerileri belirtme ihtiyacının ürünüdür. Devamında arz edilen fikirler, eğitim faaliyetlerine hak edilen önemin verilmesini, Türk – Arnavut ilişkileri bakımından bu denli önemli bir yatırımın günümüz ve gelecek için daha aydınlık bir ufkun hazırlanmasını amaçlamaktadır.
Avrupa ve Asya arasında bir köprü, Doğu ve Batı arasındaki bir bağ, olağanüstü tarihi ile kültürel mirasa sahip ve son asırda muazzam derecede temayüz eden ve kalkınma yaşayan bir ülke olarak Türkiye, emsaline az rastlanan cezbedici bir güce sahiptir. Milyonlarca insan her yıl Türkiye’yi farklı sebeplerle ziyaret etmektedir. Ülkeye gelen binlerce kişinin en önemli amaçlarından biri ise eğitimdir: Dünyanın farklı ülkelerinden birçok öğrenci gibi Arnavut öğrenciler de Türk eğitim sisteminin üst düzey birikiminden devlet ve özel kurumlar itibariyle lise ve üniversite düzeyinde istifade etmek istemektedir.
Tam da bu noktada önemli olduğu düşünülen bir açıklama yapmak icap etmektedir. Arz edilmek istenen husus, Arnavutluk’taki Arnavutların, Kosova veya Makedonya’ da yaşayan Arnavutlar’dan hüviyetlerinin oluşumu bakımından farklı değerlendirilmesi gerektiğidir. Bu farklılık Türkiye’ de idrakine varılması güç bir keyfiyettir. Zira Arnavut kimliğinin kendisi Türkiye’ de Balkanlardan bir kardeş olarak addedilmeye yeterlidir. Tarihsel bakımdan Arnavutluk’ta İkinci Cihan Harbi’nin akabinde onlarca yıl süren komünist rejim esnasında insanların fıtratına kök salmış olan önemli bir farklılık mevcuttur. Eski Yugoslavya topraklarında yaşayan Arnavutlar bu dönem esnasında Türkiye’yle olan bağlarını muhafaza ederek ekseriyetle farklı dönemlerde Türkiye’ye göç etmişler ve bu esnada aradaki ailevi, kültürel, dilsel ve dini bağlarını koparmamışlardır. Dini eğitim onların yaşamlarının bir parçası ve asırlık güçlü bağların muhafaza edilmesi yönünde önemli bir destekleyici unsuru teşkil etmiştir. Bu değerlendirme kapsamında, sair Arnavutların Türk kurumlarındaki eğitimlerinin, Arnavutluk’ta meskun Arnavutların tabi olduğu usul ve sistemden tamamen farklı olduğunu belirtmekte fayda vardır.
Komünist rejim tarafından yarım asır izole edilmiş halde yaşayan, ateizmin resmi olarak ilan edilmesi suretiyle uygulanan vahşi baskılar sonucu Alemlerin Rabb’i olan Allah Celle Celaluhu’ya inanmanın manevi huzurundan mahrum bırakılmış olan ve tamamen yabancı bir dünya görüşüyle yetişmiş Arnavut gençler, Türkiye’ de eğitim serüvenine geçen asrın 90’lı yıllarından sonra başladılar. Doğrusu bu dönemeç Arnavutluk’ta yaşayan Arnavutlar için çok geç bir başlangıç olmuştur. Bu döneme dek ise ancak Türkiye’ye uzmanlık eğitimi için intikal eden ve sayısı bir elin parmaklarını geçmeyen vatandaşlarımızın Türkiye’deki eğitim tecrübesi söz konusu olmuştur. Dolayısıyla mevcut bağlamdaki değerlendirme farklı bir ilgiyi gerektiren hususiyetler arz etmektedir.
Arnavutluk Arnavutlarının Türkiye’de eğitim alma imkânları hatırı sayılır başarı seviyesi elde etmesine rağmen daha ileri noktalara taşınması hedefi, daima düşünülmesi gereken bir ideal olmalıdır. Arnavutluk ve Arnavutlara yönelik hususi olması gereken organizasyon için donanımlı bir iradenin varlığı eğitime dair umutları her yönüyle yeşertmektedir. Bu meyanda Türkiye’ deki eğitim sisteminin ne tür imkânlar sunduğuna ilişkin aydınlatıcı olabilecek bir tertipleme gayretinin zamanla daha mükemmel ölçülere ulaştırılması, eğitim vizyonuna yönelik beklentilerin karşılanmasında önemi azımsanmayacak bir etken olarak kendisini hissettirmektedir.
Türkiye’ye öğrenci gönderilmesi sürecini Arnavutluk Müslüman Topluluğu (Arnavutluk Diyaneti) ilk olarak 1992 yılından sonra başlatmıştır. Açılan bu yolda Türkiye’de askeri eğitim almaya gönderdiği talebelerle Savunma Bakanlığı da önemli mesafeler alınmasını sağlamıştır. Akabinde Eğitim Bakanlığının da bu kervana katıldığı müşahede edilmiştir Eğitim adına her adım, koordinasyon gayretinin tedrici gelişimleriyle desteklenmiştir.
Ne var ki her kurumun müstakil çabaları ilk safhada heyecanlı ancak bütünleştirici bir plandan ve düzenden yoksun olarak yoluna devam ettiğinden bu öğrencileri ve öğrenci gönderen kurumları belli bir plan ve eğitimsel hedef içinde tutmak, her yönüyle güçlükler içinde bir mücadeleye sebebiyet vermiştir. Dönemin türbülanslı şartlarında çalkanan Türkiye’ de ise bu işlere yönelik koordinasyon hususunda geliştirilmeye açık nüve halinde çabalar gözlenmekteydi. Dolayısıyla 1990’lı yıllar, Türk kurumları arasında nitelikli bir koordinasyonun eksikliğinin söz konusu olduğu dönemleri resmetmektedir. Paylaşımcı bir planın yokluğunda Türkiye’ deki yüksek eğitim kurumlarına erişim mekanizması genelde bireysel tanışıklıklara istinaden gerçekleşmekteydi.
Bunun yanı sıra öğrencilere burs vermek ve barınacak bir yer sağlamak için birçok gayr-ı meşru kurum ve kuruluş adeta sıraya girmişti. Bu durum birçok öğrencinin sonradan bu mahut kurum ve kuruluş kimliğine bürünen mahfillerin etkisine maruz kalan aldatıcı ilgisine sebebiyet vermekteydi. Geriye kalanların ise ellerinde okul kitaplarıyla ülkelerine döndüğü ve bundan daha fazlasını edinemediği bir vasatta menfiliklerin ortaya çıktığı genel bir durum tebellür etmeye başlamıştı.
Diğer taraftan Arnavutluk’ ta Türk kolejlerinin açılması yönünde adımlar atılmış olsa da maalesef bu kolejler günümüzde sonuçları malum olan ve bertaraf edilmesi için zaman gereken ideolojik grupların kontrol alanına dahil hale gelmiştir. FETÖ terör örgütüne mensup eğitim kurumları zinciri yıllar içerisinde Arnavutluk devlet iradesinin önemli konumlarına yerleşen beyni yıkanmış bireyler yetiştirdi. Bu kurumların yayılma ve nüfuz alanı o denli güçlüydü ki, Türkiye’ deki başarısız darbe girişiminin ardından 4,5 yıl geçmesine rağmen bu fesat ocakları neredeyse eksiksiz olarak faaliyetlerine devam etmektedirler. Türk hükümetinin bu doğrultuyu tersine çevirmedeki üstün gayretinin sonuç vereceği hususu ise her türlü şüphe ve tereddütten varestedir.
Bu tespitlerin yanı sıra Türkiye’de Arnavut öğrencilerin lise eğitimi hususuna ayrıca dikkat çekilmelidir. Arnavut öğrencilerine meslek edinme imkânını sunan “meslek lisesi ve Anadolu lisesi” eğitimi bakımından ivedi ve büyük desteklere ihtiyacı vardır. Türkiye bu bağlamda kıymetli desteklerini sunabilir. Arnavut öğrenciler için Türkiye’ de sadece imam hatip liselerinin kapıları açıktır. Oysa önemli sayıda gencimiz Türkiye’de pek iyi seviyede olan meslek ve Anadolu liselerinde eğitim görmeyi arzulamaktadır. Bu liselerdeki şartların; uluslararası öğrenci kabulüne uygun, Türkçe hazırlık sınıfı ve yurt imkânlarının olması son derece önem arz etmektedir. Diğer bir önemli husus da yabancı öğrenci kabul edecek liselerin sayısının arttırılmasıdır.
Altını çizerek ifade etmek gerekir ki geçmişte olduğu gibi günümüzde de Arnavut gençlere Türk eğitim sisteminin ne tür imkânlar sağladığını açıklamada bir yerel inisiyatif ve gönüllü organizasyon mesabesinde olan ALSAR Vakfı kendi imkânları ile 2017 yılından itibaren Tiran’da tanıtım faaliyeti gerçekleştirmektedir. İstatistiki verilerin temini açısından ise 30 yıl boyunca Türkiye’ de sayısal anlamda kaç Arnavut öğrencinin eğitim gördüğünü, hangi alanlarda eğitim aldıklarını ve günümüzde nerede olduklarını tespit etmede yerel kuruluşlarla işbirliği yapılması gerekliliği hayati önemdedir.
Bu önerilerin gündeme getirilmesi, Arnavutluk’un yeni neslinin eğitimi için gösterdiği tüm gayretler hususunda Türkiye’ye olan şükran duygumuzun gerçek boyutlarıyla ortaya konulması zaruretine inanılmasından kaynaklanmaktadır. Yegâne gayret ve amaç, bu bağlamdaki çalışmaların iyileştirilmesi ve eğitim alanındaki desteğin her iki ülke bakımından olabildiğince faydalı olmasına katkı sunulmasıdır.
Eğitim İmkân ve Fırsat Penceresinin Geliştirilmesi Üzerine Hatırlatmalar veya Netice Yerine
Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı’nın (YTB) kurulması ve icra ettiği faaliyetler, eğitim hareketliliğinin profesyonel ve olgun veçhe kazanmasında müspet sinyaller vermektedir. YTB vasıtasıyla Türkiye’ de eğitim almak isteyen öğrencilere pedagojik ve taleplere uygun yönlendirme hizmeti sunulmaktadır. Dolayısıyla Türkiye’ye eğitim için gelenlerin büyük bir bölümü hâlihazırda bu devlet kurumu vasıtasıyla ülkedeki doğru koordinasyona ulaşabilmektedir. Bu çerçevede Arnavut talebelerin Türkiye’de aldığı eğitiminin istikameti bakımından öncelik arz eden birkaç hususun paylaşılmasında fayda mülahaza edilmektedir.
1. Türk eğitim sistemi kapsamlı şekilde Arnavutlara tanıtılmalıdır. Ne tür imkânlar sunar? Hangi seviyededir? Mevcut sistemde temayüz eden bölümler hangileridir? Yurtdışında eğitim görmek isteyen Arnavutlara sistem nasıl yardımcı olabilir? Öncelikleri nelerdir? İyi bir uzman olabilmek için destekleyici mekanizmalar hangi unsurlardan oluşur? Bu sunum Arnavutluk sınırları içerisinde farklı yöntemlerle yapılabilir; nihai aşamada önemli olan Türk eğitim sisteminin tüm yönleriyle paydaşlara tanıtılmasıdır. Eğitim fuarları ve tanıtım faaliyetlerine bu nedenle önem verilmelidir. Ayrıca Arnavutluk’taki tüm lise son sınıf öğrencilerine bu tanıtım faaliyetleri ulaştırılmalıdır.
2. Türkiye’ de öğrenim görmek isteyenlerin kayıt kanallarında özel veya devlet kurumlarına başvurular farklı zaman dilimlerinde, farklı yollarla yapılabildiğinden kimi öğrencilerin aynı anda birkaç üniversiteye başvurduğu ve bu durumun çoğu zaman burs imkânlarının sekteye uğramasına yol açtığı gözlenmektedir. Bahse konu durum ayrıca eğitim alanlarının paylaşımında belirsizliğe ve öğrencilerin eğitim sürecinin takip edilmesinin aksamasına sebebiyet vermektedir. Tüm bu karmaşıklık, Türk kurumları arasında boşlukları gideren nitelikli bir koordinasyonla ve bu alandaki tüm öncelikler ile mevcut eksik durumları göz önünde bulunduracak olan eğitime ilişkin tek merkezli bir başvuru sistemiyle bertaraf edilebilir.
3.Geçen yıllar esnasında gözlemlenen olgusal bir durum, Türkiye’ye eğitim için gönderilen öğrencilerin yaşadığı bölgelere ilişkin olmuştur. Müslüman nüfusun daha ziyade kuzey ve orta Arnavutluk’ta yaşamasından ötürü, Türkiye’ye eğitim için giden öğrenciler de genelde bu bölgelerden teşekkül etmiştir. Güney Arnavutluk’tan Türk eğitim kurumlarında gönderilenlerin sayısı nispeten azdır. Total ve kapsayıcı bir yaklaşımla Arnavutluğun güney bölgesini de göz önünde bulundurmak suretiyle ülke düzeyli dengenin sağlanması, eğitim etkinliğinin derinlik kazanmasına ve eğitim imkânlarının çok yönü dağıtılması işlevine hizmet edecektir.
4. Arnavut üniversite öğrencilerinin tarih, Osmanlıca, arşivleme v.b. gibi eksikliği hissedilen alanlara öncelik verilmesi de ehemmiyet arz etmektedir. Tiran ulusal arşivinde 48.000 belge ve çeşitli şehirlere ait okunmayı ve aydınlatılmayı bekleyen çok sayıda sicil vardır.
5. YTB ve YÖK bursu dışında Türkiye’de üniversiteler de kurumsal anlamda yabancı öğrenci kabul etmelerine karşın iaşe ve barınma ihtiyacını karşılamamaktadır. Arnavutluk olarak bu öğrencilerimize de düzenli bir yurt imkânı ve nitelikli toplumsal yaşam imkânları sunulması ile süreklilik içinde geliştirebilecekleri bir eğitim yaşantısı ortamı kazandırılmasını talep etmekteyiz. Öğrencileri gerçek hedeflerinden saptıracak ve onları yanlış yollara yönlendirebilecek olan unsurlarının önünün kesilmesi maksadıyla onlara tam burs, eğitim, konaklama, iaşe, üniversite kampüsleri bünyesinde sosyal yaşam imkânı gibi şartlar sağlanmalıdır. Kısmî destek onların farklı çekim noktalarına yönelmelerine, eğitim potansiyellerinde verim kaybı yaşamalarına sebebiyet verecektir. Türk devleti tarafından sadece eğitim ihtiyacına odaklanılan, ancak iaşesi ve ibatesi karşılanmamış olan bir talebenin tamamen eğitimine konsantre olması mümkün değildir.
6. Öğrenciler, gayr-ı meşru ve sistem dışı oluşumlara karşı hassaten muhafaza edilmelidir. Onları gerçek gayelerinden saptıran ve eğitim dışı amaç ve hedeflerin nesnesi durumuna düşüren organizasyonların çekim alanı etkisiz hale getirilmelidir.
7. Üniversitelerde, genelde tüm Balkanlardan gelen öğrencilerin ve bahusus Arnavut öğrencilerin lisansüstü tezlerinde kendi ülkeleriyle alakalı olan ve gelecekte de devlet politikaları için pusula mahiyeti taşıyan nitelikli araştırmaları teşkil edecek konuları seçmeleri telkin edilmeli ve gereken önerilerde bulunulmalıdır.
8. Türkiye’ de eğitim gören öğrencilerle, onları ülkelerinde en az 5 yıl çalışmakla yükümlü kılacak olan bir sözleşmenin imzalanması da düşünülmelidir. Bu şekilde aldıkları eğitimin “heba olması” engellenebileceği gibi ihtisaslarına uygun mükellefiyet yoluyla uygulama ve sosyalizasyon sürecine de müspet katkılar sağlanmış olacaktır. Bu bakımdan, eğitimini tamamlayan bireylerin, kendi ülkelerine katkı sunmaları hususunda mükellefiyetin sağlanması için bu bireylerin oturum izinlerinin de yenilenmemesi gerekir. Ayrıca Arnavutluk’ta faaliyet gösteren Türk şirketleri destekleyici bir unsur olarak bu halkaya dâhil edilebilir ve böylelikle Türkiye’ de eğitim almış olan mezunlar hem Arnavutluğa hizmet etmiş, hem de Türkiye’yle bağlarını koparmamış olur.
9. Bilimsel buluşmalar, ortak konferanslar ve benzer bir dizi faaliyetler, iki ülke diplomasisi açısında bölgesel ajandalar ve politikalarının belirlenmesi yönünde ziyadesiyle katkı sunacaktır.
Bir lise veya üniversite öğrencisinin eğitim süreci, bireysel gelişim ve kariyer imkânlarının realizasyonu yanında toplumsal ve milli ihtiyaçları tatmin eden bir müştereklik zeminine oturtulmalıdır. Arnavut bir öğrencinin Türk kurumlarındaki eğitimi ancak iki ülke için faydalı olduğunda başarılı olarak addedilebilir.
Gelecekte 500 yıllık ortak tahimizden, ortak kelimelerimizden, ortak kültürümüzden, akrabalığımızdan bahsetmek istiyorsak elzem olarak sıralanan önceliklerin müspet bir yaklaşımla tatmin edilmesi gerektiğini söyleyebiliriz. Birçok asılsız karalamaya rağmen Osmanlı Devleti; taraflı tarafsız herkes için sömürüden uzak, adil, barış içinde yaşanabilecek bir dünya adına çok önemli bir miras bıraktı ve tarihi buna dair sayısız güzel örnekle süsledi. Bu mirasın en büyük varisleri bizleriz. Tarihi sorumluluğun bilincinde olarak geçmişten bu güne uzanan zengin mirası yeni nesillere mutlaka anlatmalı ve yaşanabilir bir dünya için onlara iyi bir yol çizmeliyiz. Kanaatimce bu yol, öğrencilerimiz için mutlaka Türkiye’den geçecektir.
*Dünya Bülteni
KÖŞE YAZARLARI
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
7 gün önceKÖŞE YAZARLARI
13 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
21 gün önceKÖŞE YAZARLARI
22 gün önce