DOLAR 32,5421 0.06%
EURO 35,2481 0.28%
ALTIN 2.468,410,22
BITCOIN 1921580-3.0523%
İzmir
29°

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

134 okunma

Atın Terleyeni

ABONE OL
03/09/2020 00:54
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“Bu güne kadar eğer Ada sulha kavuşmamışsa işi hâlâ ciddiye almayan, gereken enerjiyi göstermek istemeyen İngiltere’nin yanlış politikasının neticesidir. Papaz’ın (Makarios) kötü niyeti meydana çıktıktan sonra en zorlayıcı tedbirlerin alınması zamanı gelmiş hatta çoktan geçmiştir… Eğer İngilizler bugüne kadar tuttukları yolda devam ederek, Papaz’ın her tehdidi karşısında birden bire gerilemek aciz ve zaafını gösterecek olurlarsa yüz sene muharebeleri kadar Kıbrıs’ta da yirminci asrın ikinci bir fecaati devam edip gidecektir. Binaenaleyh İngiltere’den verdiği sözü yerine getirmesini açık ve dürüst bir siyaset takip etmesini, yalnız biz değil hür dünya beklemektedir.”1958

 

Dr. Fazıl KÜÇÜK

 

Yunanistan’da yaşanmakta olan ekonomik açmaz her geçen gün yeni boyutlar kazanarak devam ediyor. Yapılan tartışmaların ekonomik açmaz boyutunu aşarak ülkenin geleceğinin konuşulduğu noktaya doğru hızla ilerliyor. AB ülkelerinde de Yunanistan konusunda ciddi tartışmalar yaşanırken basın yayın kuruluşları da konunun üzerine gitmeye devam ediyorlar. Fransız Le Point gazetesinin genel yayın yönetmeni Bay Franz-Oliver Giesbert, Yunanistan’ın Euro bölgesinde yaşadıklarını değerlendirirken “Yunanistan’ı Türkiye’ye iade etsek mi” sorusunu ortalık yerlere bırakıyor. Böyle bir sorunun ortalık yerlere bırakılması bir anlamda kızgınlığın ve yılgınlığın anlatımı olabilir. Bay Giesbert’in sitemlerle dolu yazısında, Yunanistan’ın 400 yıl boyunca Osmanlı yönetimi ve egemenliğinde kaldığına da dikkat çekiliyor. Böyle bir düşünceyi fentezi ötesi olarak değerlendirmek gerektiğine inanıyoruz. İki büyük paylaşım savaşını yaşamış olan bir Avrupa’nın Yunanistan’ı feda etmesi diye bir yaklaşımının olamayacağını kaydetmek durumundayız. Yunanistan’ın Euro’dan çıkışı veya çıkarılışı konusunda yapılan tartışmaları da biraz ucuzcu yaklaşım olarak da görmek durumundayız. Hiçbir Avrupa ülkesinin Yunanistan’ın bu kadar ucuza ortalık yerlerden kaldırılmasına izin vermeyeceğini de düşünüyoruz. Almanya’nın AB’ni dönüştürecek yeni bir anlaşma planları çalışmalarını sürdürmekte olduğu da dillendiriliyor.

 

MERKEL’İN LİDERLERDEN İSTEDİĞİ

 

Angela Merkel’in Avrupalı liderlerden yeni bir yasal dayanak oluşturacak olan anayasal anlaşmayı kabul etmelerini istiyor. Bugüne değin yapılmış olan bütün anlaşmaları kendi amacına ulaşabilmek adına yeterli görmediği anlaşılıyor. Kurulduğu günden günümüze değin bukalemun gibi hem ismini hem de rengini değiştiren birliğin anayasası konusunda da tam bir uzlaşmanın olmadığı biliniyor. Yürütülmekte olan çabalar karşısında Lizbon Anlaşmasını da arkadan dolanarak yapılan bir anlaşma olarak okuduğumuzun bilinmesini istiyoruz. AB üyeliği, siyasal olarak Hıristiyan olmak olgusunun öne çıkarıldığı belleklerdeki yerini koruyor. Bu yaklaşımın değişmediğini sizler de en az bizler kadar bilmektesiniz. Almanya’daki tartışmaların Yunanistan’ı geride bırakarak siyasi birliğe doğru ilerlemekte olduğu görülüyor. Sıklıkla değindiğimiz gibi bu tartışmaların temelinde Büyük Germen İmparatorluğu’nun yolunun açılması gerçeği yatmaktadır.  Bu tartışmaları depreşen Alman emperyalizmi olarak da okumak olasıdır. Borç sorunu diye ortalık yerlere atılan söylemlerin temelinde Alman emperyalizmi olgusunun yakmakta olduğu gerçeğinin de siyasetçiler tarafından artık görülmesi gerekiyor. Önümüzdeki 2013 yılı Temmuz ayında Hırvatistan, 28. AB üyesi ülke olacaktır. Euro krizi ile başa çıkmak konusunda zorlanan birliğin genişleme konusunda da zorlandığı ve sıkıntılarının olduğu görülüyor. Balkanlardaki diğer ülkelerle Türkiye’nin üyeliklerinin zamanın ötesine yayılması bekleniyor. Türkiye’nin üyeliği konusunda 8 ilde 1.100 kişi arasında yapılan bir araştırmada Türkiye’nin üyeliğine inanların oranının yüzde 17 olduğunu da kaydediyoruz. AB ile yatıp kalkanlara duyurmak istiyoruz. AB Dışişleri Bakanları toplantısı geçtiğimiz hafta sonunda mendil büyüklüğündeki ülkenin ev sahipliğinde yapıldı. Suriyeli mültecileri kabul eden ülkelere sembolik sayılabilecek bir yardımın yapılamasının yanı sıra muhaliflerin ortak bir hükümet kurmaları istekleri ortalık yerlere bırakıldı. İçlerindeki emperyalist duygulara gem vuramayanlardan başka bir yaklaşım beklememek gerekiyor mu ne…

 

 

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli