DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Balkan Günlüğü Editör

Balkan Günlüğü Editör

22 Aralık 2024 Pazar

    23 Nisan ve Kosova Türkleri

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Zamanla bütün bu konular kitaplarda, panellerde, konferanslarda, TV
    yayınlarında tüm ayrıntılarıyla gündeme gelecektir. 1.Dünya savaşından
    sonra Balkan Türklüğü’nde kimler, ne gibi, hangi şartlarda, neye göre,
    kimlere karşı mücadele ettiler bilemiyoruz. Doğrusu, şanlı tarihimizde,
    her zaman bilinmeyen, isimsiz kahramanlar olarak kalacaklardır. 2.
    Dünya Savaşından sonra Kosovalı Türkler her şeye rağmen var olma
    mücadelelerini sürdürmüşlerdir. Önce derneklerin kurulması, kadro
    sıkıntısını gidermeye çalışan derneklerden sonra radyo, gazete ve TV
    programlarının yayınlanmaya başlaması, Kosovalı Türklerin
    mücadelelerinden vazgeçmeyeceklerinin işareti olmuştur. Maalesef, kendi
    toplumsal haklarını sadece dilindeki kelimelerle gösteriş yapan bazı
    “öyle denilen” aydınlar, bürokrat ya da aristokrat olmak için mücadele
    ederken, halk onları okumuş, buna keza başka yerlerde çare aramakla
    yetinmiş ve asimilasyonu kabul etmek zorunda kalmıştır.  Aslında Akif
    Balkanları bizden iyi çözmüş ve
     
    “Sahipsiz olan memleketin (milletin) batması haktır
      Sen sahip olursan bu vatan (millet) batmayacaktır” demiş.
     
    Geçen yazımızda Atatürk’e Kosovalı Türklerin ne kadar düşkün
    olduklarını göstermeye çalıştık. Ancak, Atatürk önce Balkan Türklerinin
    evladı, ondan sonra Türk Dünyasının Lideridir. Atatürk’ü kimler, ne
    kadar sahiplenmeye çalışsa da, yeterli değildir. Fakat partiler
    tarafından ve onlara benzer kurum ve kuruluşlar tarafından Atatürk ne
    kadar övülse (menfaat üzerine ismi kullanılmaya çalışılsa), hiç kimse
    unutmasın ki, Atatürk’e olan borcumuzun yüzde birini halen
    ödeyememişizdir. Atatürk’ün bu millete, bugünkü Türkiye gibi bir vatanı
    hediye etmesine karşılık, bizler yani dünya Türklerinin Atatürk’e olan
    borcumuzu, doğduğu, büyüdüğü evi, kendi vatanını “Selanik’i” feth
    edemeyişimiz, acizliğimiz ve beceriksizliğimizin kanıtıdır. Bu arada
    Atatürk ile ilgili çoğunun dikkat etmediği bir bilgiyi de
    okuyucularımızla paylaşalım. Türkiye haritalarında Trakya bölgesinde,
    Edirne şehrinin yanında Karaağaç adlı bir yer vardır. Karaağaç’ın hemen
    üzerinde Balkanlara yönelik üçgen şeklinde bir ok işareti bulunur. Bu
    ok işaretinin ne anlama geldiğini en iyi ordunun strateji uzmanları
    bilir. Ama Balkanlarla ilgili olduğu kesindir…!
    Kosovalı Türkler 1970/80’li yıllarda en büyük darbeyi yediler. Nüfusun
    erimesi, devlet politikalarının değişmesi, Türkiye’ye yeteri kadar
    kendilerini tanıtamamaları, uzun vadede kendileri için menfi sonuçlar
    elde edeceklerinin işaretleri belirir. Nitekim, 1989 yılında
    Miloşeviç’in anayasayı değiştirmesiyle Arnavutların olduğu gibi,
    Kosovalı Türklerin de Resmi Dili alınır. Fakat, Arnavutların kendi
    hakları için gösterdikleri reaksiyonu, Kosovalı Türk aydınlarının
    birçoğu aynı reaksiyonu gösteremez… 1999 yılında ise bugünkü Fransa Dış
    İşleri bakanı, Irak’ın kuzeyinde özel incelemelerde bulunan, KOUCHNER,
    kendi isteği üzerine, Arnavut ve Sırp Dilinin yanında Türk Dilinin
    resmiyet kazanmasına izin vermemiştir… KOUCHNER ile Kosovalı Türk
    aydınların mücadelesi 1 yıl sürmüştür… Bu mücadeleye daha fazla
    dayanamayan aydınlarımız teslimiyetçilikle son vermişlerdir…Böylece
    Arnavutlar ve Sırplar önceki haklarından fazla hak kazanmış, bunlara
    nazaran Türkler, gittikçe haklarını kaybetmişlerdir…Sebep…!
    Bugün Kosova’da Arnavut ve Sırp Dili resmidir. Birileri, peki bu “Resmi
    Dil” nedir, hep var, yok, var, yok mücadelesi gördük, açıklar mısınız,
    diyebilir? Kısaca okuyucularımıza açıklık getirelim. Resmi Dil demek,
    var olmak, “kimlik” ya da Kosovalı Türklerin ırgadı, çoluğu çocuğu,
    lalası, bacısı, dadısı, harcı, veznesi, alışı, verişi, gemisi, kaptanı,
    askeri, kumandanı, doktoru, eczacısı, köyün yasakçısı, şifa hazinesi,
    “vatanı”  demektir. Kosovalı Türklerin Dili, 1974 yılı anayasasında
    Tito tarafından resmiyet kazanmıştı. 1989’da kaldırıldı, 1999 ise
    “resmi dilsizlik” devam ettirildi…Ne yapalım, bizden bu kadar. Biz
    hizmet ettik ama verilmedi diyenlere de…!
    23 Nisan Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin Ulusal Egemenlik Bayramını
    kutluyoruz. Kosova’da bu teklifi getiren arkadaşlarımızı tebrik
    ediyoruz. Fakat bu teklife benzer bir fikir verelim. Kosova’da 23 Nisan
    yerine Haziran ayında Kosova’nın kalbinde yatan, Şah-ı Şehit
    Hüdavendigar’ın günü olarak keşke bir araya gelinse…
    23 Nisan günü hem Kosova’da, hem Türkiye Devleti sınırları içinde resmi
    Bayram olarak aynı anda kutlandığı için Türk Devlet erkanından Kosova
    Cumhuriyeti’ne kaç kişi misafir olarak gelebilir…Kosovalı Türkler zaten
    23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramını okullarda, KTTGKK’nda, bugüne dek
    kutlamışlardır…
    Öte yandan örnek gösterdiğimiz Şah-ı Şehit I. Sultan Murat
    Hüdavendigar’ın yanı başında, Türk Devlet erkanı, Türk Cumhuriyetleri
    Devlet temsilcileri, Kosova Devlet temsilcileri, Kosovalı Türkler,
    Arnavutlar, Boşnakları bir araya getirmek için vesile olsalar… Mehteran
    takımıyla birlikte, Murat’ın sayesinde yapılan ve hala canlı duran,
    yıkılmadan ayakta durmaya devam eden kaldırımlar, camiiler, kışlalar,
    kervansaraylar, köprüler, hamamlar, çeşmeler, şehitlikler ağlardı…Çünkü
    I. Murat olmasaydı, biz olur muyduk acaba? Kosova’da İLK ŞEHİT düşen ve
    ana ülke dışında türbesi bulunan TEK DEVLET büyüğümüz I.Sultan Murat
    Hüdavendigar’dır.
    23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramımızı kutluyorum.
    Selamlar