16 Temmuz 2024 Salı
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
FETÖ terör örgütü ile mücadele, hukukun üstünlüğü ve temel hak ve özgürlüklerin korunması prensipleri gözetilerek, devletin içindeki terör örgütü yapılanması deşifre edilip, mensupları hakkında adil yargılama zemininde kararlılıkla ve titizlikle üzerinden 8 yıl geçse de titizlikle devam etmektedir.
Bağımsız mahkemeler önünde hesap sorulmaya ve ceza alanların cezalarını çektirmeye Bağımsız Türk mahkemelerince devam edilmesi herkesin bilgisi dahilindedir.
15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü,
15 Temmuz darbe girişiminin Türkiye’nin, demokrasisini ve özgürlüğünü yok etmek için yapılan, fakat Türk milletinin bu darbe girişimine müsaade etmeyerek Türk demokrasisini korumak için tam bir kararlılık içinde terör örgütüne karşı koyduğu bir tepkidir.
Emperyalist güçlerin taşeronluğuna soyunan din ve eğitim kisvesi altındaki hain FETÖ terör örgütünün darbe girişimi amaçlarına ulaşamadan bastırılarak, Türk milletinin bu mücadeleden güçlenerek çıkmıştır.
Türkiye’nin başına bir daha bu ve bunun benzeri böyle bir musibetlerin gelmemesi için birlik ve beraberlik içinde olmanın önemi çok büyüktür.
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) içerisine bir şekilde girerek yuvalanmış FETÖ terör örgütü iltisaklı bir grubun başlatmış olduğu darbe girişimi esnasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, birçok kurum ile vatan toprağının topyekun bir saldırı ve işgal girişimine uğradığı hala zihinlerimizdedir.
Hain darbecilerin aynı gece Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ailesini hedef alan bir suikast girişiminde de bulunmuştur.
O karanlık günde Cumhurbaşkanımızın çağrısı ile halkımız darbe kalkışmasını ve terör örgütünü engellemek için sivil iradesini kullanarak sokaklara çıkmış, üzerlerine havadan F-16’lar, helikopterler tanklar ve ağır silahlarla ateş açılmasına rağmen eşi benzeri görülmemiş bir direniş ve kahramanlık örneği sergileyerek, Türk milleti canları pahasına bu kanlı darbeyi püskürtmeyi ve bastırmayı başarmıştır.
O gece 251 masum kahraman vatandaşımız darbecilerin hain kurşunlarıyla şehit edilmiş, 2 bin 194 Kahraman vatandaşımız da gazi olmuştur. Bunları asla unutmamalıyız, unutturmamalıyız.
Kendilerini demokrasi havarisi ilan eden birçok batılı ülkeler bu konuda iyi bir sınav veremediği gibi bazıları da bunlara kol kanat germişlerdir.
Amerika bu terör örgütü liderini, ekibini ve avenelerini hala korumakta kollamakta ülkesinde barındırmaktadır.
Kamu kurum kuruluşları ile, din, tarikat, eğitim ve sivil toplum, medya gibi birçok alanda farklı kisveler altında kendilerini gizleyerek yıllarca insanların kalplerine ve zihinlerine pranga vuran adeta robot insanlar üreten FETÖ terör örgütü gerçek amacının ve yüzünün 15 Temmuz ve sonrası artık tüm çıplaklığıyla ortaya çıkarak maskesi düşmüştür.
Demokratik yönetimi cebren ele geçirmeyi hedefleyen ve gayrimeşru yöntemlerle sinsi emellerine ulaşmak isteyen bu ve benzeri eli kanlı terör örgütlerinin tüm planları, cumhurbaşkanımızın güçlü liderliği ve milletimizin desteğiyle 15 Temmuz’da tarihin çöplüğüne gömülmüştür.
FETÖ terör örgütü ile mücadele, hukukun üstünlüğü ve temel hak ve özgürlüklerin korunması prensipleri gözetilerek, devletin içindeki örgütsel yapılanması deşifre edilip, mensupları hakkında adil yargılama zemininde kararlılıkla ve titizlikle devam eden bağımsız Türk adaleti, bağımsız mahkemeler önünde bu ipleri başka devletlerin elinde olan terör örgütünden hesap sormaktadır.
Bununla da yetinmeyen Türk Devleti FETÖ terör örgütünün devlet kurumları dışında kalıp eğitimden medyaya, ticaretten sivil topluma kadar uzanan tüm paravan oluşumları olan bu yapının adeta ahtapot gibi kolları da etkisiz hale getirilmiştir.
FETÖ ‘nün yurt dışında Türkiye aleyhine yürüttüğü faaliyetleri sonlandırmak için de girişimlerinin son sürat devam ettiği bilinmektedir.
15 Temmuz darbe girişiminden sonra FETÖ mensuplarının başta ABD ve Avrupa olmak üzere dünyanın farklı ülkelerine kaçarak, işledikleri ağır suçların cezasını çekmeden yaşamalarına müsaade edilmesi bu ülkelerle olan ikili ilişkilerimize zarar vermektedir.
Türkiye, sadece kendisi için değil tüm terör tehdidi altındaki ülkelerin ulusal güvenliğini esas alan bir duruş sergilerken özellikle Batılı ülkeler bu konuda iyi bir sınav verememiştir.
FETÖ elebaşının halen ülkemize iade edilmemesi ve ABD’de ikamet etmesine müsaade edilmesi, Türkiye ile ABD arasındaki müttefiklik ruhuna gölge düşürmektedir.
Hain FETÖ terör örgütünün demokrasimize yönelik oluşturduğu tehdidi görmezden gelen bazı Batılı ülkelerin siyasi saiklerle 15 Temmuz realitesine kayıtsız kalması kendi değerleriyle çeliştiklerini ortaya koymaktadır.
Bütün bunlara rağmen onurlu ve dik bir duruş sergileyen Türkiye bu duruşundan hiçbir şekilde taviz vermeyeceğini dünya kamuoyuna ilan etmiştir.
Başta FETÖ terör örgütü olmak üzere birçok kurgulu irili ufaklı tehditlerin bertaraf edilmesiyle ülkemiz her alanda yükselişe geçmiştir.
15 Temmuz’da, FETÖ terör örgütünün ve benzerlerinin ulusal güvenliğe her türlü Türkiye’nin gelişmesi ve büyümesine yönelik varoluşsal bir tehdit oluşturmuştur.
Bu tehdidin bertaraf edilmesiyle birlikte içeride olduğu kadar, dış politikada, özellikle de güvenlik alanında ülkemiz yükselişe geçmiştir.
Sınırlarımız içinden ve dışından gelen terör tehditleri karşısında mukavemet kapasitemiz artmıştır.
Türk Silahlı Kuvvetleri ve güvenlik güçleri bu hainlerden temizlendikten sonra asli görevini tam bir azim ve başarıyla Ege denizinde, Akdeniz’de, Suriye, Irak, KKTC ve birçok uluslararası platformda yürütmeye başlamıştır.
Şundan zerre kadar şüphemiz yoktur, Türkiye FETÖ, PKK, DEAŞ, DKPC diğer tüm terör örgütlerine ve bunları organize eden arka projeksiyonda ki ülkelere karşı kararlılıkla mücadeleye devam edecek, demokrasisini, özgürlüğünü ve bağımsızlığını her tür tehdit ve tehlikeye karşı koruyacak ruha, güce ve ekonomiye sahiptir.
Vatanı için kahramanca canlarını feda eden 15 Temmuz şehitlerimizi hürmetle, minnetle ve rahmetle yad ediyorum.
Milli birlik ve beraberliğimizin ayrıca Emperyalizme ve onların piyonlarına karşı bir baş kaldırışın nişanesi olan Türk Milletinin 15 Temmuz ruhunun nesiller boyu daim olmasını temenni ediyorum.
Ezanımız, bayrağımız ve vatanımız milletimizle birlikte sonsuza kadar payidar olsun, düşmanlarımız kahrolsun…
Adnan Fişenk
Türkiye Milli Takımı Çeyrek finali sonrası eline 25 yıl sonra geçen yarı final şansını tam anlamı ile futbol şansızlığı ile Hollanda milli takımına dar ettiği sahada maalesef hak etmediği bir şekilde kaybetti.
Kaybetti kaybetmesine ama adeta pusuya yatmış bu yenilgiyi beklercesine sinsice bekleyen bir güruh hemen bilgi kirliliğine bu maç üzerinden değerlerimize saldırmaya başladı.
Bu kişilerin bu süreçteki olayları değerlendirmek için durduğu yer ve o kendi açılarından kendi bakış açıları ile bakarak gördüklerini içsel olumsuz duygularını da ilave ederek olumsuz değerlendirmelerine ön yargılarına kendilerine ait hissettikleri ideolojik düşüncelerinin teşhirine katılmak mümkün değildir.
Bunların bilakis aksine bazı hassasiyetlerde duyguların tarifi fanatiklik ve fanatizm olarak hiçbir ülke vatandaşı için yorumlanamaz, isnat ettikleri bu olumsuz, karalayıcı, saldırgan yorumlar kabul edilemez, Milli takımın başarısı bu şekilde başarısız gibi nitelendirilemez, gösterilemez.
Malumunuz üzere bazı (Milli acılar ve hasletler, deprem, savaş, genel hastalık, işgale uğrama, milli spor müsabakaları ve benzeri gibi) müşterek acılar ve sevinçler siyaset üstü olmalıdır.
Milli veya Ulusal olmanın Türk vatandaşı olmanın gereği bireysel İnançların ve tercihlerin, kişisel çıkarların, belirli bir grup ve zümrelerin üstünde olmalıdır.
Buradan hareketle Sayın Cumhurbaşkanımızı Hükümetini, Muhalefetini siyasilerini seversiniz sevmezsiniz ayrı bir konudur.
Ancak bir ülke liderinin, mahiyetinin, muhalefetinin ve ülke insanlarımızın, konu Milli takım olduğunda, üstelik devasa takımlarla mücadelesi sonucunda önemli bir aşama kayıt ederek gelmiş olduğu çeyrek final gibi uluslararası arena da boy gösteriyor olması bağlamında
(Üstelik Ev sahibi olan iddialı Almanya ve Avusturya ve benzeri gibi Futbol da çok güçlü ülkelerin elendiği söz konusuyken)
Türk Milli Takımının çeyrek finale kadar 25 yıl sonra tekrar gelebilmesi yarı finale ramak kalması gibi bir noktada 25 yıl sonra gelecek yarı final oynayabilme gibi bir başarıyı desteklemek, moral, motive ve manevi destek amaçlı Türkiye’nin başında Türkiye’yi kim yönetiyor olmuş olsaydı, örneğin komünist parti lideri de olsa, şeriat lideri de olsa, Ateist lideri de olsa, faşist lideri de olmuş olsaydı izlemeye , desteklemeye o lider mutlaka giderdi, gitmeliydi de kaldı ki !
Sayın Cumhurbaşkanımızın önceden belirlenmiş resmi Azerbaycan ziyaretini bile iptal ederek Millilerimize destek olma uğruna Almanya’ya gitmesi de seversiniz sevmezsiniz takdire şayandır.
Şayet bu cümlem sonrası plağı Türklerin asırlardır simgesi olan Bozkurt işaretine eleştirel dayatacaksanız orada da duvara toslarsınız, çünkü birçok ülkenin her türlü uluslararası sportif müsabakalarda dini ve ırki sembollerini gözümüzün içine baka baka kafalarımıza kazıması, gelecek nesillerimize kuşaklarımıza televizyonlardan bu sembolleri empoze ederek normalleştirmeleri tekrar tekrar gözlerimizin içine bu sembolleri olan nesneleri sokarcasına propaganda yapmaları sadece sizin gibi mantalite de olanları rahatsız etmiyor olabilir, bunların edep yerlerini göstermeleri, istavroz çıkarmaları, aslan pençesi işareti, Bosnalı Müslümanların kestikleri iki parmak sonrası sahalarda üç parmak işareti ile yaptıkları gibi birçok bilinçli atraksiyonlar hoşunuza da gidiyor olabilir. Bütün bu olanlara sessiz kalıp da, sadece Türklerin, Türklere özgü ve kendilerine ait şimdiye kadar kasıtlı unutturulan (Sanki sadece bir siyasi partiye ait bir simgeymiş gibi sığlaştırılan Ulusumuza ve hepimize ait bir simgeyi, biliyorsunuz her dünya ülkesine ait bir hayvan sembolü ve figürü tarih boyunca vardır) sağcı, solcu, inançlı, inançsız müşterek sembolünün ilk defa tüm dünyaya Türklerin de bu dünya da var olduğunu hatırlatması mı zorunuza ve zorlarına gidiyor?
Kritik bir maç öncesi skora tesir edecek milli takım oyuncumuz da tek bu nedenden dolayı malum geçmişin Nazi izlerini üzerinden atamamışlar tarafından operasyonel bir şekilde bu bahane ile iki maç ceza ile cezalandırılıyor.
Adeta Türk Milli takımının başarısız olması için bir kumpas kuruluyor.
Esasen Türklere içten ve dıştan asırlardır düşman ve içten içe kin güdenlerle bir takım zümrelerin rahatsızlığının gerçek nedeni aslında nedir?
(Amerikan menşeli hemen hemen her sportif müsabaka ve filmlerinde toplama bir halk olan Amerikalıların veya batının üstünlüğünün empoze edilerek işlenmesi hep Kızılderili, Afrikalı kölelerin vahşi gösterildiği, Müslümanların terörist, Türklerin Barbar ilan edilerek insanların bilinç altına nakşedildiği vahşi ve canavar batıdan hiç bahsedilmemektedir. Şuanda bile el birliği ile masum sivil kadın çocuk yaşlı demeden Gazze de Filistinlileri vahşice katletmelerine rağmen, konu Türkiye olunca ahkam kesenlerden adeta dilleri bir yerlerine kaçmışçasına sesleri çıkmamaktadırlar.
Bırakın İsrail’e ceza kesmeyi daha fazla katliam yapmaları için teşvik edilmekte sırtı sıvazlanmakta, en gelişmiş teknolojiye sahip silah ve mühimmatlar katliamlarına devam edebilmesi için insanlık düşmanı katillere adeta altın tepside sunulmaktadır.
Bunlar bu katliamları yapanlar, yapanlara her türlü desteği vererek ortak olanlar hep kötülere karşı kurtarıcı imajı ile dünya kamuoyunu yanıltarak birde iyi ülke algısı yaratmaya devam etmektedirler.
Hayali kahramanlar yaratarak Rambo filmleri gibi, kendilerinden olmayan her ırkı ve dini kötü gösterip kendi ABD ve Batı vatandaşlarını ve dinlerini yüceltmeleri, propaganda amaçlı alakalı alakasız her filmlerine kilise-papaz koymaları ve benzeri gibi)
Türkiye 🇹🇷 Milli takımımızın şanssız bir şekilde yarı finale geçemeyerek elenmesi. Bırakın Türkiye’deki insanlarımızı Dünyada ki Türk ve Türklere olan sevgiyi ve dayanışmayı tavan yaptırması bu kadar küçümsenecek ve azımsanacak bir olay değildir.
Ayrıca milyar dolarlar verseniz Türkiye reklamını bu kadar etkin hissedilir şekilde dünya kamuoyuna yaptıramazdı.
Paranın halk arasında biliyorsunuz iki tarafı vardır. Bir tarafına yazı diğer tarafına tura denir. Biz paranın yazı tarafını konuştuk şimdi de diğer tarafından tura tarafından baktığınızda dünyaya Allah tarafından Türk olarak gönderilmek bir kaderdir, hiçbir kimse kaderini ve tercihini kendi tayin etmemiş yüce Yaratıcı tarafından öyle takdir edilmiştir, ama kişinin hangi dini veya dinsizliği seçmesi tercihi aidiyeti, mensubiyeti kendi iradesi ve seçimidir.
Bu kişinin inancını veya inançsızlığını seçmesi de kendi tercihidir, dolayısıyla damarlarında Türk kanı dolaşan veya içi Türk vatandaşı sevgisi veya Türklere saygı duyma hissiyatında olan kişilerin Türk Milli takımı etrafında yek (yani tek) yürek olması nasıl olurda fanatiklik adledilebilinir? Sevmenin bir sınırımı vardır?
Bu kişiler ne yapmıştır Almanya da terör mü estirmişlerdir?
Ortalığı İngilizlerin her zaman yaptıkları gibi yakıp yıkmışlar içip, içip kendilerinden olmayanlarımı taciz edip dövmüşler midir?
Sizce Türk taraftarlarının coşkusu sevdası takımlarını destekleri fanatiklikse evet bu düşüncede ve fikriyatta olan hepimiz Ülkemizin ve Milletimizin fanatiğiyiz, eğer bu sizce bir ayrıştırma ise istediğiniz milli takımın tarafı olma hakkınızı tercih edebilirsiniz, eğer bu bir sizce basite indirgenerek siyasetleştirme denilerek kitleleri soğutma ve ayrıştırma ise evet biz Türkler ve kendini Türk vatandaşı bilincinde hissedenler Türk milli takımının yeri geldiğinde siyasetçileriyiz, herhalde Arap, Abd, Rus, Çin vs milli takımlarının değil ayrıca madem bu kadar milli takımı ve teknik ekibin bilgi beceri ve mücadelesini yetersiz, yanlış, hatalı görüyorsanız, sorguluyorsanız, demek ki bu konuda Milli takımdakilerden çok daha bilgili ve donanımlısınız, o halde size bir önerim olacak hodri meydan bırakın bu üst düzey takımları, bu bilginizi bir mahalle takımın da tatbik ederek o mahalle takımını sadece mahalleler arası başarıya ulaştırın da sizin bu kadar kariyer sahibi eleştirdiklerinizden daha üstün olduğunuz bilgi sahibi olduğunuz bu engin bilgi ve becerilerinizi bir görelim takdir edelim, bu işler oturduğunuz yerden lafazanlıkla değil icraatlerle mukimdir, ağzı olan konuşuyor misali ahkam kesmek en kolayıdır.
Aslında bu tarz insanların kendilerine ilk başta yönelteceği soruları olmalıdır.
Ben kimin? kendim, ailem, akrabalarım, ülkem için ne yaptım? ne yapıyorum, ne yapacağım? Sorularını bu ülkenin bireyleri olarak kendimize bu tarz sorular sormamız bir vatandaşlık sorumluluğudur.
Her şeyi kuru, kuruya eleştirmek ile değil, yıkıcı eleştiriler ile değil yapıcı ve eksiklikleri tamamlayıcı eleştirilerle bir yerlere ancak el birliği ile varabiliriz.
Artık durmak zamanı bitmiştir her alanda daha ileriye daha ileriye
Sevgi ve muhabbetle kalın…
Türkiye sessiz sedasız Savunma teknolojilerindeki bağımsızlığı için önemli adımlar atmaya tabiri caizse kendi göbeğini kendisi kesmeye mucize gibi işler yapmaya devam ediyor.
Hepimizin malumu üzere ihtiyacına binaen her türlü cephane, savunma ve taarruz gibi önemli günümüzün koşulları ile rekabet edebilecek milli sistemlerini ve silahlarını, cephanesini üretmeye ve günün şartlarına göre envanterini yenilemeye yönelen Türkiye, her türlü tehdit unsurlarına karşı da Karasal Vatan, Gök Vatan ve Mavi Vatan savunması içinde Savunma sistemlerini geliştirmektedir.
Bunlara örnek teşkil edecek Kaan gibi yeni nesil savaş uçakları, Dünyanın ilk SİHA, Türkiye’nin en büyük savaş gemisi TCG Anadolu, ALTAY, Türkiye’de geliştirilen 3 nesil ana muharebe tankı, ATAK Projesi ile Kara Kuvvetleri Komutanlığı ihtiyacı olan Taarruz ve Taktik Keşif Helikopterinin üretilerek hizmete alınması amaçlanmıştır. Kirpi zırhlı muhabere aracı, Türkiye’nin, birçok ülkeye ihraç ettiği ve yeteneğini kanıtlamış bir araç, Baykar Savunma (BaykarTech) tarafından üretilen Bayraktar TB2 (Taktik Blok 2) silahlı ve silahsız versiyonları olan insansız hava aracı, Akıncı Taarruzi İnsansız Hava Aracı (TİHA), BAYKAR Milli S/İHA Sistemleri Üretim ve Ar-Ge Tesisleri’nde geliştirilen ve Türkiye’nin en gelişmiş özelliklere sahip bir insansız hava aracıdır, TUSAŞ Hürjet, Türk Havacılık ve Uzay Sanayii A.Ş. tarafından jet motorlu eğitim ve yakın hava destek uçağı olarak geliştirilmektedir.
Kızılelma gibi insansız muharipler, Akıncı ve TUSAŞ Aksungur gibi TİHA’lar ve TUSAŞ Anka-3 MİUS gibi İHA’lar, AESA Uçuk Burun Radar Sistemi, Birçok Kara, Deniz, Hava gibi farklı alanda kullanacağı Savunma, Taaruz Roket çeşitleri, Geliştirme çalışmaları 2021’de başlayan ASELFLIR-500, kısa sürede önemli aşamalar kaydederek ilk uçuşu Mart 2023’te yapmıştır. ASELFLIR-500 için temmuz ayında iki hava aracı üzerinde yapılan testlerde büyük başarıya ulaşılmıştır. Bu testlerde, ASELFLIR-500’ün rakip sistemlere göre üstün performans sergilediği görülmüştür. Milli sistem, yüksek çözünürlüklü sensörleri ve yüksek hassasiyetli stabilizasyon özellikleri ile elde ettiği görüntülerin netliğiyle rakiplerini geride bırakmıştır.
Diğer yandan da bu kadar önemli ve devasa üretilenlerin can damarı olan, adeta kalbi niteliğinde olan bakınca çok basit gibi duran, işlevselliği ile teknolojinin kullanılmasının olmazsa olmazını ASELSAN sessizce geliştirip, F-16 Özgür platformuyla ilk uçuşunu da gerçekleştirerek deneyimleyip hizmete sokmuştur. Aselsan Çip seviyesinden son sistem entegrasyonuna kadar yüzde 100 yerli ve milli imkanlarla üretime dönüştürüp milli AESA (Aktif Elektronik Taramalı Dizi) radar teknolojisini ülkemize kazandırmıştır.
Bu başarının hikayesini Aselsan bilim insanlarınca Galyum Nitrat (GaN) çipi kullanarak radar sistemlerinin performansı ve dayanıklılığını önemli ölçüde artırmışlardır. Aselsan Bilim insanlarımız bu çip teknolojisi sayesinde radarlar daha hızlı, daha verimli ve daha geniş bir spektrumda çalışabilir hale getirmişlerdir. Aselsan’ın bilim insanları kendi geliştirdiği bu çipler ile de Türkiye’nin dışa bağımlılığını azalttıkları gibi hem teknolojik bağımsızlık hem de birçok ülkeye karşı teknolojik üstünlük sağlaması noktasında bir önemli virajı daha geride bırakmışlardır.
Daha da önemlisi yerli üretim ile çip üzerine geliştirilen AESA radarı ise muharip uçakların havadan, havaya ve havadan, karaya operasyonlarında çok önemli bir avantaj sağlamış olmaktadır.
Zira çok sayıda hedefi aynı anda tespit ve takip etme, görüş ötesi füze güdümü ve yüksek çözünürlüklü yer görüntüleri oluşturma gibi özelliklere olanak sağlayan bu teknoloji, ayrıca elektronik harp fonksiyonlarını da içinde barındırmaktadır.
Teknolojik gelişmeler ile başlı başına muharebenin seyrini değiştirmeye sahip bir güç elinizde demektir.
Ayrıca Türkiye de silah fabrikaları da kendilerini günümüzün çağdaş koşullarına uyarlamışlardır. Türkiye de ki belli başlı silah fabrikaları :
Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi(MKE), 15 Mart 1950 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü silah, mühimmat, roket, araç ve gereç ihtiyaçlarını karşılamakla görevli ve Millî Savunma Bakanlığına bağlı olarak savunma sanayi alanında faaliyet göstermek amacıyla kurulan kurumdur.
Roketsan, ülkemizin yerli savunma sanayii çalışmaları kapsamında roket ve füze ateşleme sistemleri alanlarında araştırma, geliştirme ve üretim programlarını yürüten ve bu programlar kapsamında gerçekleştirilen çeşitli çalışmalara öncülük eden savunma sanayii şirketidir.
Askerî Elektronik Sanayi ya da kısaca ASELSAN, Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’nin askeri haberleşme ihtiyaçlarını karşılanması amacıyla 1975 yılında kurulan Ankara merkezli savunma sanayisi şirketidir.
Türk Silahlı Kuvvetlerini Güçlendirme Vakfı’nın bir şirketi olarak 1982 yılında kurulan HAVELSAN, yüksek teknoloji ve yazılımların yanı sıra savunma, güvenlik ve bilişim sektöründe de çalışmalara imza atmaktadır.
1964 yılında kurulan BMC, Türkiye’nin en büyük ticari ve askeri araç üreticilerinden biri. Yüksek kaliteli ürünleriyle geniş bir ürün yelpazesi sunan BMC, AR-GE ve üretim tesislerinde otomotiv ve savunma sanayisine özel çözümler sunmaktadır.
Sarsılmaz Silah Sanayi A.Ş. Türkiye merkezli bir ateşli silah üreticisidir. Şirket, 1880 yılında Osmanlı İmparatorluğu döneminde kurulmuştur. Başlıca ürünleri tabanca, askeri silah ve av tüfekleridir.
CANiK, Samsun Yurt Savunma (SYS) Şirketi bünyesinde faaliyet gösteren bir ateşli silah üreticisidir.
TİSAŞ, 1994 yılında ilk tabancası olan 7.65 mm’lik Fatih 13’ü üretmeye başlamıştır. 1998 yılında pazar talebini karşılamak amacıyla 9×19mm tabancaları da üretmeye başlamıştır.
Asilsan Ardeşen Silah Sanayi ve Ticaret A.Ş. (ASİLSAN) Türkiye merkezli bir ateşli silah üreticisidir.
Girsan Makina ve Hafif Silah Sanayi Ticaret A.Ş. (GİRSAN), Türkiye merkezli bir ateşli silah üreticisidir.
Ahlatcı Gold Force Küresel Barut fabrikası, Nitrogliserin fabrikası ve Nitroselüloz fabrikası ile Arca Kapsül üretim fabrikası ve Mıte Defence Fişek üretim fabrikası, OSB’de 4 bin dönüme yayılan 3 farklı firmanın 5 farklı fabrikası …
Samsun’un İlkadım İlçesinde mübadelenin 100+1nci yılı BİSAV’ın katkıları ile Balkan Günlüğü Gazetesi ve Basının takibi ve haberleştirdiği ; Atatürk’ün Samsun’a ayak bastığı Tütün İskelesi’nde; Mübadele gemilerinin de zorunlu göç için yanaştığı Samsun Tütün İskelesinden göç yollarında vefat edenlerin anısına denize 300’den fazla karanfil ve karanfillerle hazırlanmış çelenk bırakıldı.
Çok sayıda katılımın gerçekleştiği anma etkinliğine Siyasi Partilerimizden AK Parti Amasya Milletvekili Haluk İpek, CHP Samsun Milletvekili Murat Çan, CHP’nin Samsun Büyükşehir Belediye başkan adayı Cevat Öncü, İYİ Parti Samsun Büyükşehir Belediye Başkan Adayı İmren Nilay Tüfekçi, BİSAV Genel Başkanı Uzman Dr Yüksel Özkale, Avrupa Gazeteciler Derneği Yönetim Kurulu Başkanı, Balkan Günlüğü Gazetesi Ankara Temsilcisi Adnan Fişenk’in yanı sıra; Türkiye’nin birçok yerinden başta olmak üzere, Tokat, Amasya ve Samsun merkezde, Çarşamba, Bafra ve Vezirköprü’de faaliyet gösteren Balkan ve Rumeli Türkleri, Selanik Mübadil Dernekleri Başkanları ile birlikte yöneticileri ve çok sayıda vatandaş katıldı.
Tütün iskelesinde ki Anma etkinlikleri, Milletvekilleri, Belediye Başkan adayları, mübadiller ve katılımcılar ile hep beraber Atatürk’ün çok sevdiği “Vardar Ovası” türküsünü söyleyerek iskelede denize karanfil atma etkinliği ile tamamlandı.
1923 yılında Türkiye – Yunanistan arasında imzalanan nüfus mübadelesinin 100+1. yıl dönümünde Samsun Büyükşehir Belediyesi Sanat Merkezinde Hasan Aktürk’ün koreografisini hazırladığı “Mübadelenin 100+1. Yılı” Fotoğraf sergisini açılışı, ardından Sanat Merkezi Salonun da yapılan anma konuşmaları ve gösterimi ile Samsun anma etkinliği başka bir ilde devam edilmek üzere son buldu…
Türkiye’de saatler 04:17 yi takvimler 6 Şubat 2023 gösteriyordu. Kahramanmaraş pazarcık merkezli ardından elbistan merkezli olmak üzere çok şiddetli depremler meydana geldi.
Türkiye olarak biranda tarifi mümkün olmayan acılara gömüldük.
Sismik ölçümlere göre Kahramanmaraş pazarcık depremi 7.7, Kahramanmaraş Elbistan depremi 7.6, ardından Gaziantep Islahiye depremi 6.5 ve 6.4 büyüklüğünde ölçüldü.
Üç farklı merkezde ilk sarsıntı 7.7 ile henüz ne oluyor demeye kalmadan peşinden aynı bölgede ayrı 7.6 ile çok şiddetli eşi benzeri görülmemiş iki farklı deprem ardı ardına meydana geliyordu. Akabinde Gaziantep de 6.5 ve 6.4 ile ortalık beşik gibi sallanıyordu.
Ardından artçı depremler devam ediyordu.
Bu deprem sarsıntılarının çok büyük olması peşinden ölümü ve şehirleri haritan silecek yıkımıda getirdi.
Bu asrın felaketi Türkiye’de 11 şehir direkt olmak üzere toplam 18 şehri etkisi altına almıştı.
Bu şiddetli depremlerin etkisi o kadar çok büyüktü ki 1.200.000 km karelik bir alanı etkisi altına alarak kendini öldürücü, yıkıcı ve sarsıcı olarak hissettirdi.
Türkiye’nin doğusu dışında Suriye’de can kayıplarına yol açarak, Irak’dan, İran’a, Lübnan’a, Mısır’a kadar bu coğrafya’nın bütününü etkisi altına alarak ölümü, yıkımı, sarsıntıları ve çaresizliği bu coğrafyada acımsızca yaşattı.
Türkiye’nin 11 ilini asrın yıkımı ile etkisi altına alan şiddetli deprem resmi açıklanan rakamlara göre 53.537 can kaybına, yaklaşık 100.000 yaralanmaya, yüz binlerce konut, işyeri yıkılmasına ve hasar almasına asrın deprem felaketi neden oldu.
Adeta üçüncü dünya harbi benzeri nükleer bir savaşın içinden çıkan bir ülke misali gibi büyük bir can kaybı ve yıkım yaşattı bu coğrafya’ya,
Bütün bu yaşananlara rağmen Devletimizin kudreti ve şefkat eli anında devreye girerek tüm imkanlarını seferber ederek, tüm unsurlarını deprem bölgesine intikal ettirmiştir.
Deprem de hayatlarını kaybedenlerin defin hizmetleri, enkaz altında kalanları kurtarmak için acil yardım ile kurtarma müdahaleleri, heran yıkılma tehlikesi olan ağır hasarlı bina ve işyerlerinin depremden kurtulanlara ve deprem için kurtarma görevlisi olarak gelen görevlilere ve tüm canlılara zarar vermeden yıkımları, Ayrıca can kurtarma işlemlerinin yanı sıra bu canların sahip oldukları her türlü tasarrufları, deprem sonunda korumasız kalan önemli yerlerin, Banka, İşyerleri, konutlarda bulunan Altın, Kıymetli takılar, Para, Yabancı Para, kıymetli ticari eşyalar gibi pahada değerli herşey devlet tarafından mümkün mertebe koruma altına alınmıştır.
Deprem bölgesindeki ayrıca yıkım sonucu evsiz kalanlara barınma, enkaz altında kalanları kurtarma, güvenliği sağlama, arama-kurtarma, sağlık hizmeti verme, asayişi sağlama amaçlı gibi bölgeye çok sayıda görevli gelenlerin de barınması ve doyurulmasına yönelik organizasyonun süratle yerine getirilmesine yönelik Konteynır ve Çadır kentler ile seyyar yemekhaneler ve seyyar tuvaletler gibi yaşam için gerekli elzem ihtiyaç imkanlar dahilinde tesis edilmiştir.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı öncülüğünde 11 ilde 930 şantiye, 11.450 personeli ile özverili olarak gece gündüz hizmet vermeye halazır da devletimiz devam etmektedir.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının tespitine göre 11 ilde doğrudan etkili toplamda 18 ilin etkilendiği deprem de, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı 6 milyondan fazla bağımsız bölüm incelediği , bu incelemeye göre hasar tespit sonucu sonrası 680 bin konut, 170 bin ticari alandan oluşan 850 bin bağımsız bölüm ağır hasarlı olarak Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığınca tespit etmiştir.
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı depremzedeler için ilk olarak geçici konutlar ve işyerleri için konteynırlarla hizmet vererek önlem almıştır.
Kahramanmaraş’ın yanı sıra Hatay, Osmaniye, Adıyaman, Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Adana, Malatya ve Elazığ’ı vuran deprem sonrası Türkiye, uluslararası yardımı da içeren 4. seviye alarm vermiştir.
Ülke genelinde çok sayıda can kaybı, yaralımız için 7 gün süreyle milli yas ilan edilmiştir.
Türkiye genelindeki tüm ilk ve ortaöğretim okullarında ilk etapta 13 Şubat’a kadar eğitime ara verilmiştir.
AFAD, arama kurtarma çalışmalarının sona ermesinin ardından 50 bin 783 kişinin hayatını kaybettiğini resmi olarak açıklanmıştır.
Yıkıma uğrayan şehirlerimizi tekrar ayağa kaldırmak için kurulacak şehirleri bu coğrafyada sağlam zeminlere kurma çalışmaları devam eden 207 bin Konut inşaası, ayrıca ilave olarak 50 bin konut ihalesi yapılmış, 50 bin çelik malzemeli köy evlerinin bir kısmına başlanıp bir kısmı ihale aşamasına gelmiş, deprem bölgesinde yapımı süren ve ihale aşamasında olan konut ve işyeri sayısıda 307 Bin 66 ulaştığı bilgisi resmi olarak açıklanmıştır.
Yine Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığının açıklamasına göre geçici barınma hizmeti kapsamında bugüne kadar 349 bin haneye toplam 14 milyar 453 milyon lira “kira destek ödemesi” yapılmıştır.
Bu kapsamda ev sahiplerine 7 bin 500, kiracılara ise 5 bin lira kira destek ödemesi devam etmektedir.
Diğer yardım ve ödemelerle birlikte deprem bölgesine toplam 106 milyar 728 milyon lira kaynak aktarıldığıda bu bilgiler arasındadır.
Deprem bölgesinde 2 milyon 302 bin binada ve 6 milyon 227 bin bağımsız bölümde hasar tespiti yapılmıştır, şu ana kadar enkaz kaldırma işleminin yüzde 91’i gerçekleştirilmiştir.
Bakanlık tarafından Hak sahipliği çalışmaları kapsamında, 389 bini konut, 40 bin 658’i iş yeri, ve 11 bin 531’i ahır olmak üzere toplam 441 bin 567 hak sahipliği belirlenmiştir.
Depremzede vatandaşların yaralarının sarılması çalışmaları kapsamında deprem bölgesinde şehir merkezleri ve köylerde 307 bin konutun yapımına başlanmıştır.
Bu kapsamda yerinde dönüşüm projelerinde konutlar için 750 bin lirası hibe, 750 bin lirası kredi, ahırlı köy evleri için 750 bin lirası hibe, 1 milyon lirası kredi ve iş yerleri için 400 bin lirası hibe, 400 bin lirası kredi 2 yıl ödemesiz ve faizsiz 10 yıl vadeyle kullanıma sunulmuştur.
Tüm kamu kuruluşları, mahalli idareler, sivil toplum kuruluşları ve gönüllülerin seferber olduğu deprem sonrası, bölgeye su, gıda, ilaç ve giyecek başta olmak üzere tüm yaşam malzemeleri hızla gönderilmiştir.
Depremlerde yıkılan 38 bin 901 binada arama, yaşam olduğu belirlenen 26 bin binada arama kurtarma faaliyeti gerçekleştirilmiştir.
Bölgede müdahale çalışmaları kapsamında 11 bin 488’i uluslararası, 35 bin 250’si arama kurtarma, 142 bini güvenlik personeli olmak üzere toplam 650 bin personel görev yapmıştır.
Bakanlık tarafından yapılan açıklamada bölgede 350 çadır kent alanında 645 bin çadır, 414 konteyner kentte ise 215 bin 224 konteyner kurulmuştur.
Sözün bittiği çaresizliğin dibi olan asrın felaketine hiçbir insan gücü ve teknolojinin karşı duramayacağı bir gerçeğini bu felaket insanlığa yaşatmıştır. Elbette bir takım önlemlerle binaların yapımında alıncak daha dikkatli kaliteli malzeme kullanılması, fay hattının göz ardı edilmemesi, daha sağlam zeminlere yapılaşmanın kaydırılması gibi birçok önem arzeden hayati kurallara da taviz vermeden titizlikle uyulması konusunda bireylerin kişisel inisiyatifine ve kazanç hırslarına engel olunmalıdır.
Yitirdiklerimizi elbette bu yapılan çalışmalar geri getirmeyecektir. Bundan sonra alınacak önlemler ile gelecek nesillerimize bu acılar yaşatılmayacaktır.
Dolayısıyla şuan yapım aşamasında bulunan bu hassas deprem kuşağındaki yapıların ihale aşamaları, ihaleyi alan firmaların adı altında, pas ettikleri taşeron firmalar bu taşeron firmaların yeterliliği, kullanacağı malzeme, çalıştıracağı eleman ve işçileri, yapıların yapım aşamalarının kimsenin insiyatifine bırakılmadan çok ciddi bir şekilde takip edilerek yapıların her aşaması işin ehli tarafından kontrol edilerek yol alınması insani, vicdani ve kanuni bir sorumluluktur.
Bu asrın felaketi ile tekrar yaşamın canlandırıldığı bölge insanımız başta olmak üzere, yitirdiklerimize Allah’dan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, bir daha böyle bir felaketi tüm insanlığın yaşamaması için Rabbimizden tüm insanlığa af ve mağfiret dilerken bugünün Miraç kandili olması münasebeti ile Tüm İnsanların ve insanlığın Miraç kandilini kutluyorum.
Allah Ülkemizi tüm beter belalardan korusun birlik, dirlik ve kardeşlik Sevgimizi daim kılsın…