18 Ocak 2016 Pazartesi
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
Geçen sene Sayın Cumhurbaşkanımızın Bulgaristan ziyaretinden sonra, Bulgaristan da Türk siyasetinde bir şey değişmediğini ben ve benim gibi duyarlı gençler görmüştük. Bunu görmek için doğup büyüdüğüm topraklara gitmeye gerek yok sanırım. Dünya siyasetini biraz takip eden ve dünü, bugünü değerlendirip yarın hakkında bir düşünce tarifini yapmayı bilen herkes perşembenin gelişinin çarşambadan belli olduğunu söyler. Aklı başında bir Balkan Türkü de HÖH’ ü hala Ahmet Doğan’ın yönettiğini ifade edebilir herhalde. Son yaşananlarla da bu durum perçinlenmiştir. O ziyaretten sonra Bulgaristan siyasetinde halkın değişimi canı gönülden istediğini, mevcut politikanın halka faydasının olmadığını, bireysel çıkarların toplumsal çıkarlardan önde tutulduğunu, birilerinin tabiri caizse derebeyliğini ilan ettiğini, gençlerin önünün tıkandığını, din, örf-adet, dil, kültür önceliklerinin olmadığını söylemek çok da tahmin sayılmaz herhalde. Ben bunları sorumluluk adına söylerken, başta bazı BALGÖÇ yöneticileri olmak üzere, Balkan camiası üzerinden rant hesapları yapanlar, siyasi ideolojik saplantı içinde olanlar, bazı ağabeylerimizi ve ileri gelen yöneticilerimizi bölücülükle suçlamışlardı. O ziyaret nedense birilerini çok rahatsız etmişti. Aynı suçlamalarda bulunan bu kendini bilmez insanlar şimdi gerçekler ortaya çıkınca hiçbir şey olmamış gibi davranıp dün suçladıkları kişileri neredeyse iltifat yağmuruna tutacaklar. Neden acaba… Hemen cevap vereyim. Dün savundukları insanlar bir güç, bir erk sahibiydi ve çıkarları dahilinde hareket ediyorlardı.
YALANCININ MUMU
Yalancının mumu gene yatsıya kadar yandı ve gerçek, bir güneş gibi yine yalan olanları sildi süpürdü. Bu ve bunun gibi kişiler gerçek yüzlerini bu olaylar sonrasında da göstermiştir. Dün yanlışın yanında çıkarı için olan yarın aynı çıkarları için erk ve güç sahibi olanların yanına geçmekte gecikmeyeceklerdir. Bunlar gibilerinden senelerdir hayır gelmediği gibi bundan sonra da gelmeyeceği çok ayandır. Bugün adını dahi söyleyemeyip, hitabet nedir bilmeyen, temsil ettiği camianın önüne her çıktığında desteğinizi bekliyoruz deyip iş icraata gelince de çareyi topu hep başkalarının üstüne atmakta bulan zihniyet artık gitmelidir. Tepeden inme idarecilerle nereye kadar gidilebilir ki. Vakit aydın fikirlerin, taze filizlerin ve yetişmiş beyinlerin vaktidir. Onca kendini gerek siyasette gerek sivil toplum örgütlerinde yetiştirmiş gencimiz varken Balkan camiamızda sesleri duyulmadığı için bir adım ileri gidilememiştir..Fırsat verilse hepimizin konuşacak bir takım cümleleri vardır elbet. Yapılan yanlışlıklar her ne olursa olsun zararı camiamızadır. Zararın da neresinden dönülürse kardır. İşte bu gidişatın içinde balkanlar olarak kendimize gelmeli, içimizdeki ak ve karayı görmeli, camiamız yararına olacak olan bütün adımları atmayı bir görev sayarak hareket etmeliyiz. Aksi takdirde gidişatımız hiç de hayırlı gözükmemektedir. 1980 sonrasında doğmuş ve ailesinde Belene denen o utanç adasında kalmış, senelerini adı için, dini için, dili için, hayatını vermiş birisinin kuzeni olarak geldiğimiz coğrafyada çok sıkıntılar yaşadık ve görünen odur ki hala da o sıkıntıların değişik versiyonları yaşatılmak istenmektedir. Tarihimizden dersler çıkarıp bilgi ve deneyimini birleştirebilecek, davamıza sahip çıkabilecek gençleri bir araya getirebileceğimi adım kadar iyi biliyorum. Yeter ki fırsatı verilsin… Yeter ki benim de söylenecek sözüm var denildiği vakit ”Sen ne bilirsin,…. daha yaşın kaç ki,….. dün geldiniz cümleleriyle karşı karşıya bırakılmayalım. Allah bu aziz milleti korusun ve kollasın…