23 Mayıs 2019 Perşembe
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
Kasım 1914’te başlayan Çanakkale Muharebeleri, 9 Ocak 1916’ya kadar aralıklarla yaklaşık 14 ay devam etmiştir. 18 Mart 1915’teki deniz harekâtının ardından, Nisan, Haziran ve Ağustos aylarında çok kanlı muharebeler cereyan etmiş, dönemin en güçlü silahlarına sahip olan İtilaf Devletleri ordusu, 9 Ocak 1916’da Çanakkale’yi tamamen terk etmek zorunda kalmıştır. Çanakkale Muharebeleri, deniz harekâtı başta olmak üzere onu izleyen kara taarruzlarıyla sıradan askeri bir harekât olarak değerlendirilemez. Çanakkale Boğazı stratejik açıdan Osmanlı Devleti’nin payitahtının anahtarı, kalbi ve iki kıtayı birbirine bağlayan önemli geçitlerden biridir. Birinci Dünya Savaşı’nda birçok cephede mücadele etmiş olan Osmanlı Devleti ve Türk toplumu açısından Çanakkale Cephesi muharebeleri, zaferle sonuçlanan tek cephe olması ve Millî Mücadele’nin en önemli güç kaynağı olan millî şuurun, ilk defa büyük bir güç olarak kendini göstermesi bakımından çok önemlidir. Çanakkale savaşları, olağanüstü şartların ve olağanüstü mücadelelerin savaşı olmasının yanı sıra; Türk ordusunun ve Türk milletinin dirilişinin başlangıcı, emperyalizmin gururunun kırıldığı yerdir. Çanakkale Savaşı’nda bir ölüm-kalım mücadelesi veren Türk milleti, ordusuyla, basınıyla, istihbarat örgütleriyle, yardım cemiyetleriyle ve tüm unsurlarıyla (kadın-erkek-çocuk-yaşlı) büyük başarı kazanmıştır.
GÖNÜLLÜ AKINI
Çanakkale Cephesi için Anadolu’nun ve Osmanlı sahasının her yerinden birçok insan, gönüllü olarak savaşa katılmıştır. Hemen her haneden bir kişi cepheye gitmiş, köyler boşalmış ve geride kalanlar; anneler, cephedeki evlatları için seferber olmuşlardır. Geride kalanların yaşadıklarını hiçbir zaman unutmadıkları bu muharebeler sırasında pek çok şehit verilerek Çanakkale Destanı yazılmıştır. Türk kadını, Çanakkale Savaşı sırasında gerek cephede, gerekse cephe gerisinde tüm gücü ile hizmet vermiş; cephede erkeklerle omuz omuza düşmana karşı savaşırken cephe gerisinde de çeşitli faaliyetleri ile savaşa destek vermiştir. Özellikle Balkan Muharebeleri sırasında tecrübe kazanan Türk kadını, savaş sürecinde açtıkları dernekler ile büyük bir fedakârlıkla ve gayretle çalışarak; asker evlatlarını cephede kaderine terk etmemiştir. Çanakkale Savaşı sürecinde Türk kadını, daha ziyade cephe gerisinde aktif bir rol üstlenmiştir. Sağlık hizmetlerinin sağlanmasında, askerler için kılık-kıyafet ihtiyacının hazırlanmasında, cemiyetler vasıtasıyla yardım toplanmasında ve kamuoyu oluşumunda Türk kadını önemli hizmetlerde bulunmuştur. Türk kadınının Çanakkale Savaşı sürecinde askerî, ekonomik, sosyal, kültürel alanlarda göstermiş olduğu faaliyetler; Milli Mücadele döneminde Türk kadının daha aktif rol üstlenmesine zemin hazırlamış ve Yeni Türk Devleti’nin yapılandırılması sürecinde de kadının, toplumun tamamlayıcı, birleştirici, dinamik ve modern unsuru olmasında etkili olmuştur.
ŞEHİT OLMAYI BİLMİŞLER
Öte yandan, tarihin hiçbir döneminde esaret altında yaşamamış olan Türk toplumunun kadınları da erkekleri gibi gerektiğinde ölmeyi bilmişlerdir. Kadının ülkesi ve milletine sahip çıkma özelliğinin Türk toplumlarında çok ileri seviyelere kadar çıktığının en son kanıtı Millî Mücadele’dir. Bu savaş, Türk insanının kadın-erkek omuz omuza verdiği bir mücadelenin sonucunda kazanılmıştır. Şüphesiz bu mücadele, sadece toplumun yarısını oluşturan erkeklerle verilmemiştir. Yakın tarihimize göz attığımızda kadınlarımızın çeşitli kademelerde almış oldukları sorumlulukları, büyük başarılara dönüştürmedeki azimleri dikkat çekmektedir. Osmanlı Devleti’nin çöküş sürecine girdiği 19. yüzyılda topluma kurtarıcı olarak yön veren kadın kahramanlar görülmüştür. Hemen hepsinin ortak bir yanı, kendilerine “Kara Fatma” deniliyor olmasıdır. Kurtuluş Savaşımızda bile Kara Fatma şöhretiyle bilinen kadın kahramanlarımız ortaya çıkmıştır. Keza Anadolu genelinde de Kara Fatma şöhretiyle bilinen kahramanlar topluma öncülük etmiş ve vatan savunmasında düşmana karşı direnişin sembolü olmuşlardır. Türk kadını, elinin değdiği her şeyi güzelleştirdiğini ilk olarak Balkan Savaşı’ndaki, fedakârlıklarıyla göstermiş, Birinci Dünya Savaşı, Çanakkale Savaşı ve Milli Mücadeledeki duruşuyla da dünyaya ders vermesini bilmiştir. Çanakkale Savaşları’nın 100. Yılı münasebetiyle, tüm kadınlarımızı şükranla anıyorum.