DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Doç. Dr. Emin Serin

Doç. Dr. Emin Serin

30 Ocak 2021 Cumartesi

    Ticari Diplomasi, girişimciliğin neresinde?

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

     

    “Girişimcilik” kavramını inceleyenler bilirler, bu kavramı ilk kez 18.yüzyılda İrlandalı ekonomist Richard Cantillon tanımlamış. İktisatın bir bilim olarak kabulüne yönelik ilk önemli çalışmalardan birisine de imza atan Cantillon “girişimci” kavramını; henüz belirgin olmayan bir bedelle satmak üzere üretimin girdilerini ve hizmetlerini bugünden satın alan ve üreten kişi olarak tanımlamış.

     

    Sanırım “girişimcilik”, üzerinde en çok çalışılan kavramlardan birisi. Kadın girişimciliği, genç girişimcilik, girişimcilik kurulları, ödülleri, girişimcilik yarışmaları, girişimcilik haftası, yılın girişimcisi, girişimciler derneği, platformu, vakfı, vs…

     

    İyi, hoş da bu girişimci hanımefendiler, beyefendiler, genç kardeşlerimiz ne yerler ne içerler, nereden beslenirler, nasıl çalışırlar, gerçekten de Cantillon’un tanımındaki gibiler midir?

     

    Bir girişimci için yarını bugünden görebilmenin önemi büyük. İleri görüşlülük, hem yarının trendlerini bugünden kestirerek, henüz ortaya çıkmamış ihtiyaçlara çare olabilecek bir çözüm önerisini şimdiden hazır etmek, hem de başlanılan projenin yarının şartlarında ne kadar başarılı olup olmayacağını bugünden ön görebilmek açısından önemli. Bir girişimcide olması umulan özellikleri, fazla detaya girmeden, şöyle sıralayabiliriz; ileri görüşlülük, motivasyon, özgüven, zaman yönetimi, finansal bilgi, yönetim becerileri, planlama yeteneği, esneklik, hırs, iletişim becerileri ve elbette şans.

     

    Geçenlerde, en az 20 yıldır bilgi teknolojileri sektöründe harika işlere imza attığını bildiğim bir arkadaşımla buluştum. Memleket meseleleri, ülkedeki ekonomi politikalarının seyri, kurlar, sektörel analizler derken konu uluslararası pazarlara, iş fırsatlarına, yenilikçi girişimcilik modellerine geldi. O an arkadaşım merakla şöyle bir soru sordu: “DEİK diye birşey var, duydun mu, sence ilgilenmeliyim?” Bu soruya “İlgilenmelisin, incelemelisin, hatta içerisinde olmalısın” diye cevap vermiş olsam da akşam eve gittiğimde tecrübeli ve başarılı bir girişimcinin Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK)’nu duymamış olmasına anlam veremedim, huzursuz oldum ve kendisini telefonla arayıp bu düşüncelerimi paylaştım. O günün ikinci şaşkınlığını ise verdiği cevaplardan sonra yaşadım. Aynen aktarıyorum: “Biz doğrudan sahada olan, gerçek iş adamlarıyız, bu tür kurullarda yer almayı hiç düşünmedim, teorik çalışmalara katılmayı hep zaman kaybı olarak gördüm, üstelik istesem de kesin beni almazlar, ya da kayırmacı davranışlarla motivasyonumuzu bozarlar”.

     

    Cantillon’un standart “girişimci” tanımına tam anlamıyla uyan bu başarılı arkadaşımın girişimcileri ilgilendiren kurul ve kuruluşlarda görevler almasını engelleyen önyargılarının olması oldukça düşündürücü. Oysaki bu tür kurumlar, ülkemizdeki girişimcilerin sayısını arttırmak için, başarı hikâyelerini kulaktan kulağa duyurarak insanları bilinçlendirmek için, uluslararası işbirliklerine kapı açacak işbirliği modellerini geliştirmek için çalışmalar yapmaktalar. Ya da yaptıklarını iddia etmekteler.

     

     

     

    “Girişimcilik” ya da “İş insanları” kavramlarının üzerine konumlanmış dernek, vakıf, platform, kurum ve kuruluşların; iş sahiplerine, potansiyel girişimcilere, girişimcilik ruhuna sahip cesur ve genç fikir sahiplerine katacağı çok şeyler olabilir. Ancak burada iki çekincemizi belirtmek zorundayız. Her insan girişimci olmak zorunda değildir, gençlere girişimcilik ruhu aşılama iddiasıyla yürütülen sınırsız ve etki analizi ölçülmeyen sorumsuz faaliyetler, gençlere faydalı mıdır yoksa meslek edindirme süreçlerinde kafalarını mı karıştırmaktadır? İkinci çekince ise; girişimcilerin doğru uluslararası pazarlara ulaşmaları, potansiyel işbirliği fırsatlarından haberdar olmaları konularındaki beslenme şartları eşit ve yeterli midir?

     

    Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK), Türk özel sektörünün dış ekonomik ilişkilerini yürütme, yurt içi ve yurt dışında yatırım imkânlarını araştırma, Türkiye’nin ihracatını artırmaya katkı sağlama ve benzeri iş geliştirme çalışmalarını koordine etmekle görevlendirilmiş bir kurum olarak 1985 yılında kuruldu. Kuruluşundan yaklaşık 30 yıl sonra 11 Eylül 2014 tarihinde çıkarılan 6552 sayılı kanunla yeniden yapılandırıldı ve halen “Türk Özel Sektörünün Dış Ekonomik İlişkilerini Yürütme” görevini tamamıyla üstlenmiş durumda. “İşimiz, Ticari Diplomasi”  sloganıyla yürüttüğü faaliyetlerini, Büyükelçiliklerimizin bağlı olduğu Dışişleri Bakanlığı ile Yunus Emre Enstitüsü, TİKA ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığının bağlı olduğu Kültür ve Turizm Bakanlığımız başta olmak üzere yurtdışı temsilciliği olan tüm kurum ve kuruluşlarımızın sunduğu bilgi ve tecrübelerle yürütüyor. DEİK, kamu ve özel sektör kuruluşlarından edindiği geniş ve kapsamlı verilerden beslenerek ürettiği güncel verileri girişimcilere sunuyor.

     

    Girişimcilerin küresel pazarlarda elde ettiği başarılar yalnızca kendi rekabet güçlerinden değil, önemli ölçüde hükümetlerin bahse konu piyasalarda kendilerine sağladığı bilgilendirme ve koordinasyon faaliyetlerinden kaynaklanmakta. Bu piyasalarda başarı elde eden firmaların da yine kendi ülke imajlarına olumlu etkisi olmakta ve ülkelerinin rekabetçi küresel ekonomik düzene entegrasyonlarının sağlanmasında önemli roller üstlenmekteler. Bu boyuttan bakıldığında; uzun vadede, ticari diplomasi faaliyetleri sayesinde gelişen uluslararası ticaret ise ülkelerin karşılıklı ekonomik işbirliği modellerinden faydalanmalarına yardımcı olmakta. Kısacası, ticari diplomasi faaliyetleri hem hükümetler, hem girişimciler, hem de uluslararası ekonomik düzenin uyumu açısından oldukça olumlu sonuçlar doğurmakta.

     

    İş adamlarımızın, cesur fikir sahiplerinin, yürekli girişimci kadınlarımızın, ileriyi görebilmeleri için doğru ve güncel bilgileri hızlı, güvenilir ve eşit şekilde elde edebilmeleri gerekir. Bahsettiğimiz tüm taraflar, esasında, ticari diplomasinin aktörleri. Girişimci aktörlerin, bu durumun farkında olup olmadıklarını bilmiyoruz. Bunu bir beslenme zincirine benzetebilir ve farkındalık seviyelerini sorgulayabiliriz. Girişimcilik kavramının üzerine konumlanmış, hunharca etkinlikler düzenleyen,  kurum kuruluşlar ve sivil toplum örgütleri, ticari diplomasi kavramının neresindeler? Türkiye girişimcilik çevreleri, “İşimiz, Ticari Diplomasi” sloganıyla çalışan ve Türk özel sektörünün dış ekonomik ilişkilerini yürütmedeki tek yetkili kuruluşu olan Dış Ekonomik İlişkiler Kurulunun neresindeler? Herşeyden önemlisi “Ticari Diplomasi”, girişimciliğin neresinde?