14 Mayıs 2020 Perşembe
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
SAHTE GERÇEKLİK YARATMA PEŞİNDEKİ YUNANİSTAN
Ülkemizi yönetenler uzun yıllardır devam eden müftülük çıkmazını çözmek için nihayet adım attı. Yunanistan Eğitim ve Din İşleri Bakanı Kostas Gavroğlu, “Azınlık geçmişte çılgınca politikalar, baskılar ve kabul edilemez yasalara maruz kaldı. Bu nedenle devlete güvenmiyor” diyerek Batı Trakya Türk toplumuna saygılı bir politika çerçevesinde adım adım müftülük meselesini çözme niyetlerini açıklamıştı. Ülkemizin Başbakanı Aleksis Tsipras da “Yunan devletinin tanıdığı dini liderlerin azınlık tarafından sorgulanmadığı bir noktaya ulaşalım istiyoruz” diyerek bizleri umutlandırmıştı. Ancak, yıllardır söylediğim gibi ülkemiz müftülük konusunda senaryoyu yıllar önce hazırladı, “240 İmam Yasası” ile “action!” diyerek senaryosunun çekimlerine başladı. Önce ülkemiz, 240 İmam Yasası ile din dersi öğretmeni adı altında devlet okullarında okuyan çocuklarımıza Yunanca dilinde İslam’ı öğretmek üzere pek çoğu gerekli yeterliliklere sahip olmayan isimleri atadı. Sonra bu isimlere “İslam’ın Kutsal Öğreticileri Derneği” adında bir dernek kurdurdu, bu derneğin çeşitli etkinlikler düzenlemesini sağlayarak bu alanda yaratmaya çalıştığı sahte imajı güçlendirmeye çalıştı. Ülkemiz senaryosuna uygun olarak Şubat ayında Gümülcine’de “Trakya’da Müftülükler ve Şeriat” başlıklı panel gerçekleştirdi. İslam’ın Kutsal Öğreticileri Derneği’nin düzenlediği etkinliğe devlet tarafından tayin edilmiş müftüler ile Eğitim Bakanlığı Din İşleri Genel Sekreteri de katıldı. Böylece ülkemiz müftü sorununu Batı Trakya Türk toplumu temsilcileriyle birlikte tartıştığı görüntüsü yaratmaya çalıştı. Dahası ülkemiz, kendi eliyle atadığı tayinli müftülerden kurtulmak için yaş haddini gerekçe gösterdi. Hükümet, Ağustos’ta meclise getirdiği yasa ile İskeçe ve Gümülcine’de tayinli müftüleri yaş haddinden zorunlu olarak emekliliğe sevk etti.
TAYİNLİ MÜFTÜLER
Böylece tayinli müftülerden kurtulan hükümet, senaryosuna uygun olarak müftü sorununa kendi istediği şekilde çözüm bulmak için İskeçe’de ve Gümülcine’de müftü naibleri atadı. Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi taslağı ile tayinli müftünün evlenme, boşanma ve aile hukukuyla ilgili usül, kanunlar ve müftünün alacağı kararlarla ilgili ayrıntılar düzenlendi. Yetmedi, “Müftünün Yetkileri Bürosu” adı altında kurulacak daireler ile müftülüklerin işleyişi tamamıyla devletin kontrolüne alındı. Ancak bu kez hükümet, Batı Trakya Türk toplumuna danışılmadığı yönündeki şikayetleri ortadan kaldırmak için 7 Eylül’e dek internet üzerinden öneri ve yorumların sunulabileceği istişare süreci yarattı.
Yani ülkemiz, çıplak gerçeklik yerine kendi gerçeğini yaratmaya devam etti!
Peki gerçekte Batı Trakya Türk toplumu ne düşünüyor?
Batı Trakya Türk toplumuna mensup hukukçularımız, milletvekillerimiz, sivil toplum kuruluşlarımızın temsilcileri açıklama yayınlayarak hep bir ağızdan bu kararname tasarısının kabul edilemeyeceğini söylüyorlar. Zira bu kararname ile müftülüklerin özerkliği tamamıyla ortadan kaldırılıyor, müftülükler devlet dairelerine dönüştürülüyor! Bu kararnamenin kabul edilemeyeceğini yalnızca biz söylemedik! Bir hukukçu da söyledi! Hem de Yunanlı bir hukukçu!
Trakya Dimokritos Üniversitesi’nde Hukuk Fakültesi’nde görev yapan Yrd. Doç. Yannis Ktistakis, Yunanistan’da Batı Trakya Türk toplumu dışında devletin dolaylı ya da direkt olarak yönetimini seçtiği başka bir dini cemaat daha bulunmadığını söyledi! Ktistakis’in dediği gibi Yunanistan’da Ortodoks Rum, Ortodoks Ermeni, Katolik, Protestan, Yahudiler ve Yehova Şahitleri dahil olmak üzere hiçbir dini cemaatin içişlerine karışılmıyor, dini içişlerinin özerkliği prensibi ile hareket ediliyor. Ancak konu Müslüman Batı Trakya Türk toplumu olunca hükümet, müftülükler kendisine ait devlet daireleriymiş gibi davranıyor!
Bu durum düpedüz, apaçık din ve inanç özgürlüğüne aykırıdır! Batı Trakya Türk toplumunun din özgürlüğüne yapılan bu müdahale Yunan Anayasası’nın 13. Maddesinin ihlali demektir. Bu durum aynı zamanda BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi ile BM Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve BM Dine ve İnanca Dayalı Her Türlü Hoşgörüsüzlüğün ve Ayrımcılığın Kaldırılmasına İlişkin Bildiri, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, AGİT Helsinki Nihai Senedi ile AB Temel Haklar Şartı dahil uluslararası insan hakları antlaşmaları ve belgelerine de aykırıdır! Tüm gerçekler böylesine ortadayken ülkemiz sahte bir gerçeklik yaratmaya çalışmakta ısrar ediyor! Ne var ki güneş balçıkla sıvanmaz! Ülkemizin yöneticileri eğer gerçekten Batı Trakya Türk toplumuna saygılı bir biçimde müftülük meselesini çözmek istiyorsa yapacağı tek bir şey var! O da bizimle aynı masaya oturmak! Önce samimiyet, sonra karşılıklı anlayış ve diyalog çerçevesinde Batı Trakya Türk toplumunun istek ve çıkarlarını gözeterek birlikte çözüm aramak hedef olmalı!