24 Mayıs 2022 Salı
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
Mustafa Kökmen
Kazakistan’da akaryakıt fiyatlarına yapılan zamlar sonrası başlayan gösterilerde çıkan çatışmalarda 12 güvenlik görevlisinin öldüğünü, 353 görevlinin de yaralandığını duyurmuştu. Elbette Sağlık Bakanlığı da gösterilerde 1000’den fazla kişinin yaralandığını; bu kişilerin 400’ünün hastanelerde olduğunu; 62 kişinin de yoğun bakım ünitesinde tedavi gördüğünü açıklamış ve olayın ciddiyetini gözler önüne sermiştir. Arap Baharı sürecinde Ortadoğu’da ki halk hareketleri gibi bir ciddi meselenin Orta Asya’da Kazakistan gibi bir Türk ülkesinde yaşanması bizleri üzmüştür.
Akabinde ise, Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Cömert Tokayev, protestolarda “yabancı güçler tarafından eğitilen teröristlerin rol oynadığını” iddia etti ve Rusya ve beş eski Sovyet ülkesinin üye olduğu NATO benzeri bir örgüt olan Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü’nün (CSTO) devlet başkanlarına, “terör tehdidine karşı ülkesine yardım etmeleri” çağrısı yaptı. Öncelikle bu çağrının son derece yanlış olduğunu belirtmekte fayda var. ABD bu çağrı sonrasında Rusların evinize girmesinin ne kadar büyük bir sorun olacağını ve tekrar evinizden Rusları çıkartmanın çok zor olduğunu belirtmesi de bilhassa durumun Küresel sistemde karşılığını göstermektedir. ABD ekseninde NATO da olayı yakından takip etmekte ve gelişmelere tepki vermektedir. Kazakistan’ın çağrısı üzerine CTSO, Tokayev’in talebi sonrası Kazakistan’a barış gücü göndermiştir. Barış gücünde Rusya, Belarus, Ermenistan, Tacikistan ve Kırgızistan’dan askeri birlikler görev yapmaktadır. Rus medyasının yayımladığı bazı görüntülerde de Rus askerlerinin askeri uçakla Kazakistan’a gönderildiği görülmekte.
Bu askerlerin de CTSO barış gücü kapsamında görev alacağı; devlet kurumlarını ve askeri kurumları koruyacakları belirtilmiş olsa da Kazakistan’ın dış etkenleri ve özellikle Rusya’yı kendi iç işlerine karışmak üzere davet etmesi son derece yanlış bir politika olmuştur. Kazakistan’ın tarihten de edindiği tecrübe ve Sovyetler Birliği geçmişi bugün Rusya’dan yardım istenilmemesi gerektiğini göstermektedir. Kazakistan bir çıkmazda değildir. Türk Devletleri Teşkilatı olarak bilinen Türk Konseyi ise müdahale etmekte ve olaya ilişkin girişimlerinde pasif kalmıştır. Bu noktada sorunu çözen ve Kazakistan’da yer alması gereken Rusya, Ermenistan veya CTSO değil, Türkiye ve Türk Devletleri Teşkilatı olması gerekmektedir. Kazakistan ve özellikle de Nazarbayev, Türk dünyası ve Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) için büyük önem ifade etmekte. Nazarbayev, pek çok Türk ve Azerbaycanlı siyasetçi tarafından “Türk dünyasının ‘Aksakallı’sı” olarak anılıyor. Fakat 4 Ocak’tan beri yaşanan gelişmelerde Türkiye ve diğer Türk devletlerinin tavır almakta kararsız kaldığı gözlenmiştir. Bu durum ise bir uluslararası örgüt olarak Türk Devletleri Teşkilatı için zayıf bir imaj ortaya koymaktadır.
Kazakistan’da yaşanan protestoların hızla şiddetli bir hale dönmesi Kazakistan’da ve bölgedeki insanları şaşkınlığa uğratmış ve meselenin sadece yakıt fiyatlarından ibaret olmadığını göstermiştir. Otoriter bir devlet yapısına sahip Kazakistan, istikrarlı bir Orta Asya ülkesi olarak öne çıkmaktaydı. Hatta 2019’a kadar Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev’in iktidarda olduğu ülkede bir lider kültürü ve lider odaklı yönetim oluşmuş, ülke genelinde heykelleri dikilmiş, başkent Astana’nın adı da Nur-Sultan olarak değiştirilmiştir. Fakat hükümet karşıtı protestoların düzenlendiği bir dönemde bunları dindirmek için görevi bırakmış ve yerine de kendisine yakın bir ismi yerleştirdiği görülmektedir. Diğer yandan etkili bir muhalefetin olmadığı Kazakistan’daki çoğu seçim iktidar partisi tarafından yüzde 100’e yakın oyla kazanılmaktadır. Tüm bu siyasi başarılar ve etkili liderlikle bugünlere kadar gelinen Kazakistan’da, Arap Baharı sürecinde Saddam Hüseyin’in heykelinin indirilmesi gibi Nur Sultan Nazarbayev’in heykelinin indirilmesi çok büyük bir etki yaratmıştır.
Peki tüm bu siyasi istikrar ve başarılı yönetim ne oldu da birden bire bu şekilde bir hale büründü? Rusya ve Çin’in bu olaylara etkisi nedir? Kazakistan, Rus etkisinden çıkmakta neden sorun yaşamaktadır?
Tüm bu sorular aslında cevapları da içlerinde bulunmakta. Kazakistan, bir şekilde Rus etkisi ve yörüngesi altından çıkmakta sorun yaşıyor. Bu durum 30 yılı aşkın Sovyet sonrası süreçte çok net karşımıza çıkmaktadır.
Yaşanan herhangi bir sokak hareketliliğinde halk iradesini, yerel etmenleri yok saymak, önemsiz görmek vahim bir hatadır. Fakat bu eylemlerin büyüyüp iktidarı tehdit eder hâle gelmesindeki ve eylemlerin yarattığı siyasî boşluğu dolduracak jeopolitik faktörleri göz ardı etmek de son derece yanlıştır. Kazakistan içinde hangi aktörün ne kadar etkili olduğu da çok kritik bir mevzudur. Kazakistan’da ABD’li, Alman ve Britanyalı şirketlerin önemli yatırımları bulunmakta. Rusya ülkenin en önemli askerî ve siyasî müttefiki konumunda yer alıyor. Çin ise ülkede ekonomi alanında gücünü artırmaktadır. Unutulmaması gereken nokta ise Kazakistan’ın, dünyanın yüzölçümü bakımından en geniş dokuzuncu ülkesi olarak Avrasya’nın kalbinde yer aldığı Çin’in “Tek Kuşak, Tek Yol” projesinin de Asya’yı Avrupa’ya bağlayan enerji yollarının da en önemli transit ülkesi lokasyonunda olmasıdır. Ülkenin beklenmedik biçimde kırılganlaştığının ortaya çıkması jeopolitik açıdan önemli uyarılar da taşımaktadır.
Son olarak ABD Başkanı Joe Biden ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in Ukrayna krizine dair görüşmesine az bir vakit kala Rusya’nın arka bahçesinde büyük ve sürpriz bir krizin daha patlak vermesi, olayın zamanlamasını daha ilginç kılmış ve analizleri şekillendirmiştir. Tokayev’in KGAÖ’den (Barış Koruma Gücü) yardım talep etmesi,
Rusya’nın elini kısa vadede güçlendirecek bir duruma yol açsa da şayet olayların büyümesi ve Kazakistan’da kaosun artması jeopolitik meseleler nedeniyle Rusya’nın da işine yaramayacaktır. Kazakistan’ın 30 yıllık bağımsızlık sürecinde inşa ettiği tarafsız, Doğu ile Batı arasında dengeci ve istikrarlı imajı özellikle KGAÖ müdahalesiyle beraber yara almıştır. 2016’dan bu yana Batı’ya ve dünyaya açılış politikası izleyen Özbekistan, bundan böyle Orta Asya’da daha çok sözü dinlenir bir konuma sahip olacağı görülmektedir.
Tüm bu gelişmelerin yaşanmaya devam ettiği bugünlerde endişe ile süreci takip ediyoruz. Türkiye olarak Kazakistan halkının ve devletinin her daim yanındayız. Türk kardeşlerimizi ne Ruslara ne de bir başka aktöre karşı yalnız elbette bırakmayız. Duygusal olarak bu süreçte Türk Dünyası Konseyi’nin daha ciddi adımlar atması ve olaya doğrudan müdahale etmesi gerektiğini belirtsek de Bir NATO üyesi olarak Türkiye’nin KGAÖ üyesi Kazakistan’a asker göndermesi özellikle Rusya ile ilişkilerde bir başka boyutun açılmasına sebep olabilir. Ayrıca Rusya’nın askerî varlığı ile TDT’nin siyasî-kültürel niteliği, en azından şu an için, birbiriyle çakışmıyor durumda. Nur-Sultan’ın tercihi aslında ülkesinin siyasî, sosyal ve jeopolitik gerçeklerini yansıtmaktadır. Her ne olursa olsun Kazakistan devletine Ruslardan dost olmayacağını net bir şekilde ifade ediyor, kendi iç işlerini ve sorunlarını güçlü ve istikrarlı devletleri ile çözebileceğine inanıyoruz.