10 Ocak 2016 Pazar
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
Terör örgütü IŞİD’in elinde 101 gün boyunca rehin olarak tutulan 49 vatandaşımızın kurtarılma operasyonunun ismiydi Ela Operasyonu.
49 rehine arasında bir de 8 aylık bir Ela bebek vardı. Bu kutsal operasyona ise en güzel isim onun ismi olmalıydı zaten. Evet, 101 günlük hasret sona ermişti.
Bu süreçte nasıl söylentiler ortaya atıldığını hepimiz biliyoruz. Yok, Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi kurtarılacaklardı, bunu da seçim kazanmak için yapılacaktı. Yok, karşılığında da Süleyman Şah’ın türbesinden vazgeçilecekti. Her zamanki gibi yine tutturulamadı. Şu bir gerçek ki bir operasyonla kurtarılacakları ise hiç kimsenin aklından geçmemişti.
Hele ki MİT tarafından gerçekleştirilecek bir operasyonla.
Bu operasyon sarsılmak istenen MİT’in gücünü daha da kökleşmesine yol açtı. Görüldü ki Hakan Fidan’ın istenmemesinin asıl sebebinin istihbaratı millileştirmesi ve güçlendirmesiymiş. Bu operasyonun detayları ise gerçekten takdire şayandır. 400 Bordo Bereli ile 130 kişilik Muhabere ve Arama Kurtarma Timi (MAK) toplamda 530 kişilik ekip Musul’a sızarak 101 gün boyunca rehineleri takibe aldılar.
8 DEFA YERLERİ DEĞİŞTİRİLDİ
MİT’in Dış Operasyonlar Daire Başkanlığınca yetiştirilen Arapça, İbranice, İngilizce, Kürtçe bilen ajanlar 8 defa yer değiştirilen rehineleri saniye saniyesine izleyerek bir dakika yalnız bırakmadılar. Bu operasyonun gizli tutması gerekiyordu. Bundan dolayı CIA, MOSSAD, MI6 gibi istihbarat kuruluşların haber almaması için yerli uzmanlar tarafından özel bir yazılım geliştirildi.
Teknik takip ve izleme özelliği bulunan bu yazılım, İnsansız Hava Araçları’na takıldı. Operasyona kısa bir süre kala bu yazılım 4 adet F16 uçağı, 5 Skorsky ve 2 Kobra helikopterine de uygulandı. Söz konusu yazılım sayesinde CIA, MI6 ve MOSSAD’ın operasyondan haberi olmadı! Kurtarma harekâtına günler kala Musul (Irak)- Rakka (Suriye) ve Akçakale (Türkiye) üçgeninde 700 kilometrelik bir koridor hazırlandı.
-Her 10 kilometrede bir yerel aşiret ve halk görünümlü birlikler ile güvenlik sağlandı. Ayrıca yabancı gizli servis ajanları da bu noktalardan uzaklaştırıldı. Ve bu çalışmalar sonunda Türkiye 19 Eylül’de düğmeye bastı.
-MİT’in Türkmen, Kürt, Arap elemanlarının da katılımıyla gerçekleştirdiği operasyon başarıyla tamamlanarak, vatandaşlarımız Türkiye’ye getirildi.
Başbakan Davutoğlu’nun her detaydan haberi olması ve soğuk kanlılıkla bu süreci Cumhurbaşkanı Erdoğan, kendisi, Hakan Fidan ve bir kaç kişinin bilgisi dâhilinde yönetmeleri ise tüm dünyada örnek gösterilerek hayranlık uyandırdı.
Rehinelerin ilk önce Şanlıurfa’ya getirilerek o kara günlerin kalıntılarını biraz olsun silmek istendi, hediye edilen takım elbiselerini giyerek ailelerinin karşılarına çıktılar. İşte Yeni Türkiye buydu. Vatandaşlarının burnu bile kanamadan OPERASYONLA her şeyi göze alan Yeni bir Türkiye yeşeriyordu.
Tüm dünya tarafından örnek gösterilen bir Türkiye doğuyordu. Dünya medyası tarafından kendi devletlerine örnek gösterilen ve hayranlık duyulan bir devlet büyüyordu. Bizim için önce vatandaşlarımız diyen bir devlet tüm çıkarlarını bir kenara atıyordu. 101 günlük kritik süreçte bir de ellerini taşın altına koymayanlar vardı. Üstüne üstlük MİT’i karalayarak operasyonlar yapanlar ve bu operasyonlara da çanak tutan siyasiler vardı. Şimdi bu başarının utanmadan kendilerinin desteğiyle geldiğini söyleyebilecek kadar utanmaz olan siyasiler.
Hala halkı kandıracaklarını zanneden siyasiler.
BAŞKONSOLOS’UN DİRENİŞİ VE CESARETİ
Aslında her şey Başkonsolos Öztürk’ün direnişi ve cesareti kadar açıktı.
Ölümü dahi Türkiye’nin şerefiyle aynı kefeye koymayan Babayiğitlerle dolu ülkede, şeref yoksunu ve Batı çığırtkanlığı yapan başta siyasiler ve yapılanmalar, patronlar ve birtakım ahlaksız yazarlar hiç bir zaman amaçlarına ulaşamayacaklar! Yeni Türkiye’nin seçilmişlerle ve milletin iradesi önderliğinde durmaksızın yükseleceğine, yaşanılan sancılı süreçleri birlik, beraberlik içinde üstesinden gelineceğine ve Osmanlı’nın mirasına sahip çıkarak tekrar dirilteceğine inan, kendine güvenen bir millet doğdu. Ve Anka tüm ihtişamıyla artık yeniden dünyaya geldi.
Şimdi sıra UÇMA’ya geldi…