18 Haziran 2023 Pazar
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
Bulgaristan 5 Temmuz’daki yerel seçimlere hazırlanıyor. Yapılan kamuoyu araştırmalarında bu seçimlerde Boyko Borisov liderliğindeki GERB partisi’nin önde gittiği görülüyor. Türklerin çoğunlukta olduğu Ahmet Doğan’ın liderliğindeki Halk ve Özgürlükler (HÖH) her zamanki gibi kilit parti konumunda olacak. Tahminlerimizde yanılmazsak ufukta GERB-HÖH koalisyonu olabilir. Ancak çok farklı alternatifler de söz konusu. Örneğin GERB’in Türk düşmanı ATAKA partisi ile koalisyona gitmesi Türkler açısından hiç hoş karşılanmayacaktır.
Bulgaristan seçimleri öncesinde iki önemli konuya değinmek istiyorum. Bu yıl 5 Temmuz’da yapılacak seçimler için Türkiye’de de soydaşlarımızın yaşadığı çeşitli vilayetlerde sandıklar açılacak. Bu iller arasında İzmir, Bursa, İstanbul, Edirne, Manisa ve Kırklareli var. Soydaşlarımızdan bu konuda bilgi almak isteyenler gazetemizi arayabilirler. Bu illerdeki soydaşlarımızın mutlaka oy kullanmaları gerekiyor. Bu önemli bir sorumluluktur.
Belirtmek istediğim ikinci önemli konu çok kısa bir süre önce Balkan Günlüğü Gazetesi olarak Boyko Borisov ile yapmış olduğumuz röportaj hakkındadır. Okuyucularımızdan bizlere gelen yazılarda gördük ki; Bulgaristan’daki Türkleri en büyük sorun ve hedef olarak kabul eden Borisov’un, seçim öncesinde Balkan Günlüğü Gazetesi’ne yaptığı olumlu bir imaj çizmeyi amaçlayan açıklamaları soydaşlar nezdinde itibar görmemiştir. Hatta bazı yorumlara göre Borisov’un açıklamaları siyasi manevradır.
Bulgar medyasına 28.05.2005 ve 22.05.2008’de yaptığı açıklamalarda “HÖH lideri Ahmet DOĞAN’ın Bulgaristan’ın en iyi ve liderlik vasıflarına sahip tek siyasetçisi olduğunu” belirten Borisov’un bugün DOĞAN’ı açık hedef gibi göstermesinin, siyasi hırsını Bulgaristan’ın ulusal çıkarlarından önde tuttuğunu göstermektedir.
Ezan sesinden rahatsız olunduğunu gerekçe göstererek Temmuz 2006’da Sofya’da Müslümanlara karşı başlatılan kampanyayı desteklediği ve Müslüman çocuklarına Bulgar isimleri verilmesinin gerektiğini açıkladığı bilinen Borisov’un, bugün “Partileri GERB‘de birçok Müslüman olduğu, Bulgaristan’ı felakete sürükleyenlerin ülkedeki Müslümanlar olmadığı, hoca ile papazın her zaman iyi anlaşarak yaşadıkları” gibi açıklamalarda bulunmasının, soydaşlar arasında samimi olmayan açıklamalar olarak algılandığı görülmektedir.
Boyko Borisov, DOĞAN’ı Bulgaristan lügatına Türk kelimesini sokmakla itham ediyor, oysa Türkler yalnızca Bulgaristan’da değil tüm Balkanlarda yüzyıllardır varlar ve Balkanların kültürel birikimine en önemli katkıyı sağlıyorlar.
Borisov, Bulgaristan Türkleri açısından asla unutulamayacak kötü hatıralara neden olan asimilasyon sürecinin baş aktörlerinden biridir. Hatırlarsanız o dönemde Todor JİVKOV‘un yakın korumalığını yapmış, komünist rejim döneminde JİVKOV ile birlikte mafya ile bağlantıları olduğu iddiaları kamuoyuna sıkça yansımıştı.
Yine aynı Borisov, Aralık 2006’da Nova TV’de “Bulgaristan Ulusal Televizyonu’nda Türkçe haberler verilmesine karşı olduğu, bu haberlerin Bulgaristan’da ikinci bir resmi dil varmış hissini yarattığı” açıklamasında bulumuştu.
31.10.2008’de Bulgaristan Devlet Televizyonu’nda katıldığı bir programda “1985’te Türklere karşı uygulanan ‘Yeniden Doğuş’ uygulamasının yöntemleri yanlış olmakla birlikte özünde doğru bir hareket olduğunu söylemiş, isim değiştirmeye çocuklardan başlanılmış olması gerektiği belirterek, böyle yapılmış olsaydı 25-30 yıl içinde Bulgaristan’da Türk isimli hiç kimsenin kalmamış olacağı idda etmişti. Borisov, kendini hâlâ Türk hisseden varsa Türkiye’ye gitmesinin gerektiği, Bulgaristan’da yaşayanların Bulgar oldukları” şeklinde açıklamalarda bulunmuş; bu açıklamalara Bulgaristan Cumhurbaşkanı Georgi PIRVANOV ve Başbakan Sergey STANİŞEV ile GERB’in il teşkilatları başta olmak üzere, ülkedeki her kesimden çok sert tepkiler gelmişti. Akabinde Borisov sözlerini geri almak zorunda kaldı ve yine de Avrupalı Hıristiyan demokrat, liberal ve muhafazakar partilerin oluşturduğu Brüksel merkezli Avrupa Halk Partisi (European People’s Party-EPP)’ne Kasım 2008’de adı geçen hakkında bir şikayet mektubu göndermişti.
Borisov’un Bulgaristan Türklerine yönelik olumlu çalışmalarda bulunacakmış gibi bir imaj yaratmaya çalıştığı, oysa GERB’i destekleyen Bulgarın işten çıkarılmalarına dahi sessiz kalan ve Türkler aleyhindeki açıklamaları uzunca bir süre hafızalardaki tazeliği koruyacak olan Borisov’un bu yaklaşımının gerçeklerle örtüşmediği görülmektedir.
Şubat 2009’daki ABD ziyareti sırasında, “Bulgaristan’da halen 1 milyon Çingene, 700 bin Türk ve 2,5 milyon emekli yaşadığını, bu ‘kötü insan malzemesinin’ ülkenin en büyük problemi olduğunu” ifade eden Borisov’un, bugün takındığı “Türk ve Müslüman dostu” tavrının inandırıcılıktan çok uzak olduğu düşünüyorum.
GERB’in Bulgaristan’daki Türkler lehine yorumlanabilecek hiçbir çalışmasının bulunmadığı, keza Borisov’un icraatlarının ve açıklamalarının da bu menfi tabloyu desteklediği, oysa HÖH’ün tek amacının Bulgaristan’daki Türklerin menfaatlerinin Bulgaristan’ın ulusal çıkarları ile birlikte ele alınarak geliştirilmesi olduğu, Bulgaristan’da Türkler, Müslümanlar ve HÖH’nin ayrı ayrı düşünülemeyeceği, ifade etmek istiyorum.
Boyko Borisov’un gazetemizde yayınlanan röportajını gazetecilik ilkeleri doğrultusunda aynen yayınladık. Borisov’un gazetemize yaptığı açıklamalar ileriki dönemlerde tarihi birer vesika olarak saklanacaktır.
Rifat Sait