18 Haziran 2023 Pazar
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
Rifat Sait
24.Dönem İzmir milletvekili
Balkan Stratejik Araştırmalar Merkezi (BASAM) Başkanı
Balkan Günlüğü gazetesi imtiyaz sahibi
rifatsait@gmail.com
Eski dost düşman olur mu ya da eski düşman dost olur mu?
Aslında hiçbir zaman dost olmadılar
En az 2000 yıllık kadim bir birliktelik ve komşuluktan bahsediyoruz.
Yine en az 350 yıllık karşılıklı savaşlardan…
Türkiye ve Rusya’nın arasındaki ilişki bu şekilde özetlenebilir belki.
Dünya’da bu kadar kadim bir ilişkisi olan iki millet az vardır.
Türkiye ile Rusya arasında zaman zaman düşman geri kalan zamanda karşılıklı çıkarlar için müttefik olunan durum, iki devlet arasındaki gelgitleri gösteren bir özettir.
Bu, iki devlet arasında değil , Türk ve Rus milletleri arasındaki tarihi ilişkidir.
Eski Türk kavimlerinden Hunlar, Bulgarlar, Avarlar, Hazarlar, daha sonra Kıpçaklar-Peçenekler, Kumanlar ve daha birçok Türk boyu çeşitli sebeplerle Asya’dan Batı’ya göç edip bugünkü Rusya coğrafyasına yerleşti ve aynı bölgeler bir Türk ülkesi haline geldi.
Rusların karşısında daima bir Türk vardı. Rusların Tarihsel gelişim ve kültürel zenginleşme süreçlerinde Türk kavimlerinin önemli rolü oldu
Bugün Rusça’da birçok Türkçe kelime olduğu görülür.
Rusça’da en az 2 bin söz Türkçedir.
Bunlardan 500 kadarı çağdaş Rusça’da halen kullanılıyor.
Rus masallarında halkın korktuğu, zalim, barbar, büyücü olarak tasvir edilen
Güçlü, yenilmez atlı , — Ölümsüz Koşey adındaki kötü bir karakter vardır.
Bu isim Türkçe (Kıpçakça) “koşşi” yani göçebe kelimesinden gelir.
Masal kahramanı Koşey, göçebe Türk’ün ve Türk akınlarının sembolüdür.Çünkü yüzyıllar boyu dinmeyen Türk akınları Rusları olumsuz etkilemiş, bilinçleri bu varlığa ancak metafizik açıklamalar getirmiştir.
Türk Rus ilişkilerinde Balkanlara gelecek olursak, burada bizi çok derin bir tarih karşılar
Balkanlar hem Bal’dır hem kandır.
Hem Jeostratejik hem jeopolitik açıdan Balkanlar, çekici, önemli, potansiyel bir yer olması açından adeta Bal gibidir.
Ancak diğer yandan Savaşları, göçleri, sıkıntıları, trajedileri ile adeta Kan’dır
Bu hem Türkler için hem de Ruslar için böyle olmuştur.
Balkanlar hem Türkler hem Ruslar için Jeostratejik, jeopolitik, kan bağları, kökler, din birliği, ticaret gibi konularda son derece önemli olmuştur.
Balkanlar bu iki millet için asırlardır süren bir meseledir.
Balkan yarımadası, Rusya’yı Avrupa’ya bağladığı gibi aynı zamanda, Rusya’nın en önemli dünya ticaret noktalarına çıkışını sağlamaktadır.
Bazı Balkan ülkeleri için var olan
Ortodoks ve Slav kimliği Rusya için din, kök, kan ve akraba bağları demektir.
Özellikle Sırplar, Karadağlılar, Bulgarlar, Makedonlar, —-
Slav olmasa da Ortodoks olan Yunanlılar Rusların ilgisini çeker.
Panslavizm ve Ortodoks kiliseleri açısından Balkanlar Rusya için son derece önemlidir.
Aynı şekilde benzer değerler Türkler için de önem arz eder.
Balkanlardaki 600 yıllık Osmanlı hâkimiyeti ile oluşan tarih ve halen mevcut olan Türk bakiyesi yanında akraba toplulukları dediğimiz Arnavut, Boşnak, Pomak, Torbeşler… Bizim için onlar çok önemlidirler.
Balkanlar, Türkiye için de Avrupa’ya açılan bir köprüdür.
Balkanların Jeostratejik ve jeopolitik hassasiyeti bizim için de geçerlidir. Ayrıca Türklerin de Panslavizm’e karşı Turancılık düşünceleri olmuştur.
Dolayısıyla 2000 yıllık kadim iki milletin asırladır üzerine titredikleri bölgedir Balkanlar.
Balkanlar için bu iki millet asırladır savaştı.
Ancak Balkanlar sadece Türkler ve Ruslar için değil aynı zamanda İngilizler, Fransızlar, Almanlar, şimdilerde ABD, AB ve Çin için de son derece cazip bölgedir.
Bu ülkelerin devreye girmesi Türkiye ile Rusya arasında ortak çıkarların ön plana çıkmasını sağlamıştır.
Stratejik konumu sebebiyle son dönemde Balkanlar’a yönelik dış müdahalelerde belirgin bir artış gözlenmiştir.
Günümüzde bölgede çok yönlü hedefleri olan ve bu doğrultuda birbiriyle mücadele eden Rusya, ABD, Türkiye, Çin, Avrupa Birliği ve Arap ülkeleri gibi bazı güçler ön plana çıkmıştır.
Amerikan düşünce kuruluşlardan Carnegie Uluslararası Barış Vakfı 2019 Şubat’ında Balkanlarla ilgili bir rapor yayımlamıştır.
Washington ve Brüksel’in, Rusya’nın Balkan ülkeleri üzerindeki “zararlı etkisine” nasıl karşı koyabileceklerine dair tavsiyeler içeren rapor, bu konudaki en son örneklerden biridir.
Moskova’yı, Balkanlar’ın AB ve NATO ile entegrasyon sürecine müdahale etmekle suçlayan rapor, aynı zamanda Rusya’nın bölgedeki muhafazakâr çevrelerle ve aşırı sağ milliyetçilerle iş birliği yaptığını ileri sürmektedir.
AB’nin bir toplantısında Avusturya Başbakanı Sebastian Kurz, şunları söylemişti:
“AB bu bölgeye gerçek bir perspektif sunmazsa, Çin, Rusya ya da Türkiye gibi diğer süper güçlerin orada daha büyük bir rol oynayacağının farkında olmalıyız. Bölge coğrafi olarak Avrupa’ya aittir ve bir Avrupa perspektifine ihtiyaç duymaktadır.”
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron geçtiğimiz yıllarda, “Türkiye ya da Rusya’ya yönelen Balkan ülkeleri istemiyoruz” ifadelerine yer vermişti.
AB ülkeleri, geçenlerde yapılan Batı Balkan zirvesi öncesinde altı Balkan ülkesinin tam üyelik sürecine bağlı kalınması üzerinde anlaştı.
Tabi Kararın arkasında — Türkiye, Rusya ve Çin’in bölgede nüfuzunu artırması endişesi de bulunuyor.
Dedik ki Türklerle Ruslar hem düşman hem çıkar birlikteliği yapmışlar.
-Rus Büyükelçisinin Türkiye’de öldürülmesi olayı
-Rus uçağının düşürülmesi
-Türkiye’nin, Rusya’nın Kırım’ı ilhakını tanımıyor olması.
-Kosova nın durumu—Türkiye Kosova’yı ilk tanıyan ülke ve bağımsız bir ülke olarak tanınmasını istiyor. Bu durum Rusları rahatsız ediyor.
-Libya’daki gerginlikte Ruslar karşı taraftaki Halife Hafter güçlerini desteklemişlerdi
-Rusya’nın, Suriye’de Başar Esad’ı desteklemesi
-Suriye’de 2020 yılı Şubat ayında düzenlenen bir hava saldırısında en az 34 Türk askerimizin Ruslar tarafından şehit edildi
Bunu unutmadık….
Yine Tarihe baktığınızda;
Kırım savaşı, Kafkas savaşı, Yunanistan kıyılarındaki Navarin baskını , Bulgaristan’daki Plevne müdafaası , Meşhur 93 harbi denilen 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı.
1568-1917 yılları arasında yaklaşık 350 yıl boyunca 12 savaş yapıp Ruslarla savaşmışız. Dilekolay…
-Balkanlardaki önemli bir devlet olan Sırbistan ile ilişkilerimizde Ruslar önemli rol oynuyor
-Azerbaycan’ın Ermenilerce işgal edilen Dağlık Karabağ bölgesini geri almasında Rusların geri planda destekleri oldu.
-ABD, F-16’ları vermekten vazgeçince savunma sistemimiz için önemli rol oynayacak olan S-400 füzelerini verdiler
-Rusya’dan gelen turistler turizm sektörümüz için önemli bir değer
-Enerji ihtiyacımızı Rusya’dan aldığımız doğal gaz ile kapatıyoruz.
-Ülkemiz üzerinden geçen Rus doğal gaz boru hatları son derece stratejik öneme sahip
-Akdeniz’deki uluslararası siyasi durum
-Yakın komşuluk ile doğan ulaştırma nakliye ilişkileri
-Rusya ile önemli bir Müteahhitlik ve yaş sebze meyve dış ticaretimiz
-Kurtuluş savaşımızda Sovyetler Birliğinin ülkemize hatırı sayılır bir maddi destek ve silah desteği vermesi
-İskenderun demir çelik fabrikasını Rusları destekleri kurduk. Seydişehir Alüminyum Tesisleri, Aliağa Rafinerisi ve Bandırma Sülfirik Asit Fabrikası Sovyetler Birliği destekleri ile kurulmuştu.
-Diğer taraftan Rusya, Türkiye’yi BRICS ve Şangay İşbirliği Örgütü gibi uluslararası örgütlere dâhil ederek Balkan Yarımadası’ndaki dengeleri değiştirmeye çalışıyor.
BRICS : Brezilya, Rusya, Çin, Hindistan, Güney Afrika
Şangay işbirliği : Çin, Rusya, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan, Hindistan ve son olarak Pakistan‘ın örgüte katılması ile üye sayısı sekize çıktı.
Bunlar AB için alternatif olabilirler.
Diğer yandan Avrupa ve Amerika, Balkanları NATO, AB, GDAÜ, Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi gibi birliklerle yanında tutmaya çalışıyor. Aslında ağızlarına şeker verip oyalıyor.
GDAÜ yani South East Europen Countries denilen birlik, Avrupalıların Türkçe bir kelime olan Balkanların yerine uydurdukları bir terim.
Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi, NATO üyesi olmayan Avrupa ve eski Sovyetler Birliği ülkeleri ile NATO ülkeleri arasındaki ilişkileri geliştirmek için oluşturulan bir NATO kurumu .
AB içinde Fransa ve Hollanda Batı Balkan ülkeleri olarak isimlendirilen Sırbistan, Arnavutluk, Kosova, Makedonya, Bosna-Hersek ve Karadağ’ı istemiyor ve engel çıkarıyor. Almanya, Hırvatistan, Macaristan ve Slovenya gibi ülkeler ise istiyorlar.
Bu aşamada Kosova’nın durumu çok stratejik.
ABD, Kosova’yı çok ciddi bir şekilde destekliyor. Kosova adeta ABD’nin Balkanlardaki bir üssü durumunda.
Ancak Kosova’nın Sırbistan ile ilişkileri malum. Sırbistan eskiden kendi içinde olan Kosova’nın bağımsızlığını tanımıyor.
Rusya’da buna destek veriyor. Hatta Birleşmiş Milletlerde Kosova ile ilgili tüm kararlarda Rusya veto hakkını kullanıyor.
Aslında bu durum Rusya’nın işine geliyor.
Böylece Balkanlarda Sırbistan’ı yanında tutuyor. Zira, Sırbistan Balkanlarda önemli bir ülke.
Kosova ile sorununu çözse Sırbistan hem AB’ye hem NATO’ya alına bilinir. Ama böyle bir durum Rusya’nın işine gelmez. Bu yüzden Rusya, Kosova’nın sorun olarak kalmasını ve bu durumun devam etmesini istiyor.
Türkiye ise tam tersine Kosova’yı bağımsızlık ilanından sonra ilk tanıyan ülkelerden biri.
Türkiye katıldığı birçok uluslararası platformda Kosova’nın tanınması için kulis yapıyor.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Kosova’nın Prizren kentinde on binlerce kişinin olduğu Miting’te “TÜRKİYE KOSOVADIR, KOSOVA TÜRKİYEDİR” diyerek Türkiye’nin bu konudaki kararını net olarak dile getirmişti. Bu konuşma hem Sırpları hem de Rusları endişelendirmişti.
Özetle şunu söyleyebiliriz ki, Türk Rus ilişkileri çok eskiye dayanan kadim ve son derece stratejik ilişkilerdir. Bu iki millet arasında Balkanların durumu son derece önemlidir.
Türkiye Balkanlar’da TİKA, YEE, Yurtdışı Türkler Başkanlığı, TRT, Anadolu ajansı, MİT, Ekonomi Bakanlığı dış ticaret müşavirlikleri, Diyanet ve tabiki Büyükelçileri vasıtasıyla Dışişleri ile önemli bir kamu diplomasisi yürütmektedir.
Bu çalışmaların devam etmesi elzemdir. Türkiye’de Rusçanın ve Balkan Dillerinin ikinci dil olarak gençlerimize öğretilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Türk-Rus ilişkileri ve Balkanları konu edinen Stratejik Araştırma Merkezlerinin kurulması, desteklenmesi gerekir.
Üniversitelerimizde de bu konuyu çalışan yüksek lisans, doktora çalışmaları teşvik edilmelidir. Yine üniversitelerimizde bu konuları çalışan Enstitüler açılmalı ve desteklenmelidir.