DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

Rifat SAİT

Rifat SAİT

18 Haziran 2023 Pazar

    Türkiye Sırbistan ilişkileri

    0

    BEĞENDİM

    ABONE OL

    Osmanlı dönemi’nin barış ve istikrarı bugünkü Balkanların hayallerini
    süsler. Bünyesinde onlarca milliyeti barındıran ve dünya’nın en önemli
    sirkülasyon güzergahı olan Balkan yarımadası için barış olgusu kuşkusuz
    büyük bir nimettir. Keskin bir milliyetçilik, karışık dini inançlar ve
    bölgeyi
    ilgilendiren çok yönlü çıkarlar çatışması, gerginliği beraberinde
    getiriyor.Oysa bölgenin barışı, bölge ülkeleri için önemli menfaat
    unsurudur. Mevcut zenginliğin paylaşılması ve huzurun gelmesinin
    bölgeye müspet etki yapacağı bilinen bir gerçektir. Bu barışın yolu ise
    bölge gerçeklerinin bilinmesi, kabulü ve uygulanmasından geçiyor. Peki
    ama nedir bu gerçekler? Kuşkusuz Balkanlarda çok değişik noktalar
    bulunuyor. Her noktaya ayrı bir tedavi ile gitmeniz gerek. Bölgedeki
    sorunlar arasında azınlık hakları,Arnavutluk’un tarihi etnik yapısı,
    Yunanistan-Makedonya ilişkileri, Türk-
    Yunan ilişkileri ve yazımızın başlığı olan Türkiye-Kosova-Sırbistan
    üçgeni yer almaktadır. Burada şu önemli noktaya özellikle değinmek
    gerekir ki; Balkanlardaki hemen hemen her sorunun içinde Türkleri
    ilgilendiren bir yan vardır. Dolayısıyla Türkiye, her çözümde mutlaka
    taraf ve tabiî ki ilaç olabilir. Türkiye, tarihi temellerinden dolayı
    Balkanların anahtar sözcüğüdür. Tıpkı bu yazımızda inceleyeceğimiz
    gibi. Yukarıda söylediğimiz gibi barış faktörünün Balkanlara getireceği
    istikrar ve zenginlik tüm aklı selimin malumudur. Bunun için düşünülen
    iki çözüm vardır. Birincisi, bölge ülkelerinin gölgesi olan ve ilelebet
    bir şekilde karşılarına çıkacak tarihi sorunları artık kabullenip,
    yüzleşmeleri. Daha sonrada muhattap ülkelerle masaya oturup kesin
    anlaşma yoluna gitmeleri. İkincisi iseAvrupa Birliği oluşumu. Bütün
    Balkan ülkelerinin Avrupa Birliği çatısı altında, parası aynı,
    sınırları olmayan bir birlik oluşturması, sorunlara çözüm olabilir.
    Ancak Avrupa Birliği aslında kendi içinde yaşamaya başladığı buna
    benzer sorunlar varken, nasıl bir çözümolabilir diye sorulabilir?
    Aslında belki de Avrupa Birliği de Osmanlı yapısını örnek alarak buna
    çözüm getirebilir. Bu olaya ön yargı ile bakmayan, akılcı ve tarafsız
    fikir önderleri buna olur verecektir. Dilerseniz bölgenin AB
    stratejisini inceleyelim. Bölgede Yunanistan zaten AB ülkesidir. Diğer
    yandan Romanya ve Bulgaristan’ın Birliğe katılımıyla AB tarafından
    çepeçevre kuşatılmış olan Batı Balkanlar’ın AB’ye tümüyle katılımı
    sadece zamanlama meselesidir. Bu çerçevedeAvrupa’nın Batı Balkanlar’a
    ilişkin geliştirmeye çalıştığı çeşitli stratejiler var. Bunlardan en
    dikkat çekeni ise Kanguru modeli: Kangurunun yavrusunu cebinde taşıdığı
    gibi, AB de Batı Balkanlar’daki devletleri tam üyelik şartlarını
    tamolarak yerine getirene dek bölgenin istikrarı için kendi cebinde
    taşımalı. Söz konusu ülkeler kriterleri yerine getirme yolunda
    gösterdikleri ilerlemeye göre hiçbir kısıtlama olmadan tam üyelik
    imkanlarından yararlanabilecek. Bu stratejinin gerçekleşip
    gerçekleşmeyeceğini bekleyip göreceğiz. Büyük ihtimalle en geç Birinci
    Dünya Savaşı’nın 100. yıldönümünde yani 2014’te, Saraybosna’da
    yapılması planlanan Avrupa Zirvesi’nde Balkanlar, AB’nin bir parçası
    olacak; tabii eğer plan kusursuz işlerse.