04 Temmuz 2014 Cuma
15 Temmuz
AB’de Anlaşmazlıklar Devri
Vefa Tiyatrosu Yeni Sezonun İlk Oyunu ile Perdelerini Açtı
İsviçre’de silah talepleri arttı
Beyaz Eşyalarda Artık Sararma Olmayacak!
Yunanistan' ın Su Krizi ve Yangınlarla Mücadelesi: Turizm ve İklim Krizinin Çifte Darbesi
Soma faciasının derin izlerini milletçe yüreğimizde taşıdığımız şu günlerde, bir acı haberde kardeş Bosna’dan geldi. Acımız ikiye, üçe, beşe, ona katlandı. Son yüz yirmi yılının en büyük sel afatı ile karşı karşıya Bosnalılar. Ecdat yadigârı, kiminin ata toprakları sular altında kalmış vaziyette. Afata sebep Bosna’da on binlerce kardeşimiz mahsur ve mahzun. On binlerce ev kullanılamaz halde. Manzara vahim. Dünya genelinde işin özüne bakacak olduğumuzda karşılaştığımız tablo aslında hiçte iç açıcı cinsten değil. Alem-i beşerde gün geçmiyor ki bir afat, bir dert, bir savaş yada soykırım ve katliam olmasın. Geneli itibariyle yaşlı dünyamız felaketlerle her geçen gün daha fazla haşır-neşir. Belki farkındayız, belki değiliz. Literatüre göz attığımızda bunun böyle olduğu kolayca anlaşılmakta. Kimileri bu felaketlerden gerekli dersi, hisseyi alırken, tedbire yöneliyor. Kimileri de yaşanan bunca felaketi yeterince idrak bile edemiyor. Görmezden gelip, idrakin gerisinde duruyor. Hisse çıkaramıyor. Tedbire hak ettiği önemi atfedemiyor. Değişmesi gerekenler istenen kıvamda değişmiyor. Âlem de değişmeyen tek unsur insan, değişmesi gereken tek unsur da yine insandır. Külliyen, ekser anlamda insan ve insan topluluklarından oluşan devletler. Devletleri yönetenler ile toplulukların kaderine hükmetmek isteyen gruplardır.
DEĞİŞİMİN YÖNÜNÜ TAYİN
Değişimden ziyade öncelikle değişimin yönünün iyi tayinidir kaderde etkili olan. Asırlardır farklılıklardan yola çıkan ve sonucunda kan ve gözyaşı deryasında boğulan beşeriyetin gerçek anlamda huzur anları neredeyse yok denecek kadar azdır. Başka bir deyişle onca felaket, kan, gözyaşı ve savaştan sonra, bu huzur dilimleri toz duman arasında kalmıştır. Bugünlerde ise hiç görünmemektedirler. Tüm bunları göz önünde bulundurduğumuzda diyebilirim ki; değişimin yönü sevgiden, saygıdan, hoşgörüden, kardeşlikten, paylaşmaktan, berberce yaşayabilmekten ve barıştan yana, yani manadan yana olmalıdır. Gerek devletlerarası gerekse toplumlar ve kişiler arası ilişkilerde madde çok gerilerde kalmalı. Esamisi anılmamalıdır. İlişkiler karşılıklı menfaat ilkesine göre tasarlanmamalı, kurgulanmamalıdır. Bu ahlaki kurallara uygun bir davranış biçimi değildir. Komşun için kardeşin için gerektiğinde zararı göze alabilmeli, aç kalabilmeli insan. Makam, mevki, şan, şöhret, mal, mülk için âlemi nizamın ilahi kuralları unutulup bir köşeye atılmamalıdır. Buna değmez. Hiç birisi, mutlu ve mutmain edilen bir gönlün yerini alamaz. Böylesi bir iltifata mazhar olamazlar. Bu yüzden, gönüller yapılmalı. Bu yüzden gönüller hoş edilmeli. İnsan yaratanından ötürü sevilmeli. Eşref olması hasebiyle, bu hassaya uygun tavırlar sergileyebilecek erdeme sahip olana dek gayretler devam etmeli. Birbirine yakın durabilmeli, lafta değil özde samimi olabilmeli insanlar ve tabi ki devletler ve tabi ki onu yönetenler. Hayra teşvik etmeli herkes herkesi. Şerden uzak tutmalı herkes herkesi. Hemhal olunmalı. Derdiyle dertlenebilmeli. Huzur buradadır. Barış ve kardeşlik buradadır. Zannedildiği kadar imkânsız, zor ve uzak değildirler bize. Bilakis çok kolaydır. İnsanı düzeltmeye bakar her şey.
ÖRNEK TAVIR SERGİLEYENLER
Hazır aklıma gelmişken, yüreğimizi yıkan Soma faciasında bu anlamda birçok örnek tavır sergileyenler olmuştur. Onları köşemden anmadan edemeyeceğim. Rumların, Ermenilerin, Yahudilerin ve Hıristiyan cemaatlerin acımıza ortak olmaları fevkalade manidardır. Vesile olanlar âlemi insanlığa en büyük hizmeti sunmuşlardır. Anlayan anlamıştır. Âcizane, teşekkürlerimi sunuyorum. İnsanlığın selameti bu ve benzer tavırlarda ve sayılarının artmasında gizlidir. Her halimizde tablo esasen bu olmalı. Hiç kimse bir diğerine üstün değildir. Üstünlük takvadadır. “Tebessüm eden yüze hiç kimse tokat atmaz.” Bu cümlelerden olmak kaydıyla, Bosna’ da yaşanan sel felaketine el birliği ile destek verme zamanıdır. Bosnalı kardeşlerimizin yaralarına merhem olma zamanıdır. Zaman; yardımlaşma, kucaklaşma ve paylaşma zamanıdır. Unutulmamalıdır ki, acılar paylaşıldıkça azalır, sevgilerse çoğalır. Afetten etkilenen herkesin acılarını yüreğimde paylaşıyor, sel felaketinde hayatını yitirenlere Allahtan rahmet ve mağfiret dilerken, geride bıraktığı acılı ailelerine, eş-dost, akraba ve yakınlarına sabr-ı cemil niyaz ediyorum. Sağlıcakla kalınız….