DOLAR 34,3499 0.01%
EURO 37,3921 -0.02%
ALTIN 3.020,95-0,05
BITCOIN 2334480-0.89901%
İzmir
16°

AÇIK

06:06

SABAHA KALAN SÜRE

164 okunma

Başkent İstanbul – Belgrad ve Saraybosna

ABONE OL
25/04/2010 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Hiç kuşku yok ki Türkiye’nin anayasayla ve milletin kurucu iradesiyle belirlediği başkenti          Ankara’dır. Ankara’nın başkent olması, cumhuriyetimiz ve milletimiz için yeniden dirilişin en güçlü işareti olduğu gibi, yenilenmenin ve Anadolu’nun ortasında milletimizin bütünlüğünü simgeleyen milli bir kalp olması bakımından ayrı bir önem içermektedir. Ancak benim bugün bahsetmek istediğim başkent bir balkan başkenti, İstanbul!

Son bir yılda ve özellikle 2010 yılının son beş ayında, Türkiye sessiz ve derin bir diplomasiyle, dünyadaki savaş çığırtkanlarının gözlerinden uzak balkanları ilgilendiren önemli bir dış politika izledi. İzlenen bu kararlı ve sonucuna bakarak söylemek gerekirse doğru politika sayesinde, balkanların kanlı bir sayfası umarız ki bir daha açılmamak üzere çevrildi. On beş yıl öncesinin kanlı savaşının tarafları ki bu savaşta haksız yere kanı dökülen taraf Bosna-Hersek’tir, Sırbistan ile birlikte Türkiye’nin çabaları sonucu 132 yıl önce ayrılmak için buluştukları başkentleri İstanbul’da, birlikte hareket etmek için bir araya geldiler. Bu bir araya gelişin ardından Türkiye’nin balkanlardaki etkisinin ne kadar büyük ve hissedilir olduğu gerçeği bir kere daha ortaya çıktı. Sırp dışişleri bakanın, Türkiye’nin önderliğinde Bosna-Hersek ile üstelik Türkiye topraklarında bir araya gelmesine şaşıran Avrupalı bakana verdiği cevap Türkiye’nin balkanlardaki konumunu bir kere daha gözler önüne seriyor. “siz Türklerle yıllardan beri düşmanlık içindesiniz, nasıl oluyor da şimdi onların önderliğinde ve Müslüman olan Boşnaklarla barış ve iş birliğine razı oluyorsunuz anlayamıyorum” diyen Avrupalı bakana, Sırp dışişleri bakanı “bunu anlaya bilmeniz için bizlerle beş yüz yıl birlikte yaşamanız lazım” diyerek birlikte yaşamanın kapsamının genişliğini bir kere daha gözler önüne sermiyor mu?

Türkiye bu konuda üzerine düşeni yapmış, Bosna-Hersek ve Sırbistan da kendilerine sunulan bu fırsatı barışa olan inanç ve samimiyetleri sayesinde iyi kullanmışlardır. Unutulmamalıdır ki Dayton anlaşması, bir barış anlaşmasından daha çok bir ateşkes antlaşması olarak kabul edilmiştir. Ancak bu anlaşma ile Sırbistan, Srebrenika da yapılanlar hakkında sessiz kalıyor, ayrıca Bosna-Hersek’in sınırlarını hala tanımıyor ve ne Bosna-Hersek ne de Sırbistan karşılıklı olarak büyükelçilik açamıyordu. Sanki yeni fırsatlar yakalanabilirse, tüm bu sorunların halli için yeni bir savaş içten içe bekleniyordu. İşte Türkiye dışişleri bakanı Davutoğlu tam bu nokta devreye girdi ve son beş ayda konuyla ilgili olarak altı kez Saraybosna’ya, beş kez de Belgrat’a gitti. Sırp ve Boşnak dışişleri bakanlarının Ocak 2010 da Ankara’da bir araya gelmelerinden sonra ortaya çıkan ilk olumlu gelişme, Sırbistan parlamentosunun Srebrenika katliamı için Bosna-Hersek’ten ve onun vatandaşlarından özür dileyen kararı oldu. Hemen ardında da iki ülke karşılıklı olarak başkentlerine büyükelçilerini atayarak aralarındaki diplomatik ilişkiyi en üst düzeyde başlattılar. Son olarak Türkiye’nin güçlü çabaları sonucu NATO, Bosna-Hersek’e ittifaka üye olabilemesi için ülkeye eylem planı vermeyi kabul etti. Böylece üyelik gerçekleşir gerçekleşmez Bosna-Hersek sınırları NATO ittifakının koruması altına gireceğinde,n sınırlarının tanınması meselesi de kendiliğinden halledilmiş oldu.

Umutlu olmak her fert için olduğu gibi milletlerin hayatlarında dahi büyük önem ifade etmektedir. Balkanlarda sağlanan bu gelişmenin yakın zamanda daha iyi değerlendirilerek bu üç ülke arasında yeni birlikteliklere yelken açacağı ve söz konusu milletlerin bu birliktelikten yeni meyveler toplayacağı açıktır. Dileriz ki balkanlarda sağlanan bu gelişme, Kafkaslarda da yakalanabilir. Kafkaslardaki sorunun tarafları değişik olsa da özü aynı gibi görünmektedir. Kadim başkent İstanbul’un, Kafkaslarda yapılacak güçlü bir barışa vereceği katkı samimiyetle tüm taraflarca, yine özellikle Türkiye içindeki muhataplarınca da göz ardı edilmemelidir.

Başkent Ankara’nın çabalarının İstanbul’u tıpkı Newyork gibi öncelikle bölge sonra da dünya başkenti yapacağı açıktır.  İç ve dış politikada sıfır problem yaklaşımının günden güne somutlaşarak devam ediyor olması yurt ve dünya barışı konusundaki umutları arttırdığı gözden kaçırılmamaktadır.

 

 

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP