MAZOTÇU SALİH
İzmir Makedonya göçmenlerinden olan Davut ve Kara Salih, İzmir’de Deniz Yolları İşletmesi’nde işe girerler. Kara Salih, Pasaport semtinde bulunan Mendirek’e bağlı gemilere akaryakıt vermekle görevlendirilir. O zaman ki gemilerin hemen hepsi akaryakıt olarak mazot kullanırlardı. Mazotu biten gemiler mendireğe yanaşır, Kara Salih’te onlara mazot doldururdu.
11 yaşında bir kız çocuğu olan Kara Salih’in adı, arkadaşları arasında ” Mazotçu Salih’e çıkmıştı. Göçmenlerin yoğun olarak oturduğu mahallede, kime sorarsanız, Mazotçu Salih’in evini hemen gösterirdi. Hatta kızını bile” Mazotçu kızı” diye çağırırlardı.
İlkokul son sınıfa giden ve derslerinde de çok başarılı bir öğrenci olan Kara Salih’in kızına öğretmeni babasının ne iş yaptığını sorar.
-Kızım baban ne iş yapıyor?
-Benim babam mazotçu öğretmenim.
-Vah vah. Baban çok mu içki içiyor?
-Öyle değil öğretmenim…
-Annen bıraktıramıyor mu? Bu içmesini. Bir doktora götürseydiniz!
Öğretmeninin yanlış anlamasına daha fazla dayanamayan Kara Salih’in kızı:
-Yok öğretmenim öyle değil. Benim babam Mendirekteki gemilere mazot veriyor. O yüzden bütün arkadaşları babama ” Mazotçu Salih ” der, diyerek konuyu tatlıya bağlar.
ABRE-DUBRE
Ahmet Ağa Türkiye’ye yeni göç edenlerdendi. Yaşı geçkin olduğundan Bayrampaşa’da bir bakkal dükkânı açmaya karar verir. Öyle ya yaşlı olduğu için dışarıda iş bulmak zor olacaktır. Bakkal dükkânı, tıkır tıkır işlemeye başlamıştı. Ahmet Ağa da iki güç günlüğüne Trakya gezisine çıkmak istiyordu. Oğlu Latif’e dükkânı emanet ederek Tekirdağ, Malkara, Keşan tarafına eski gelen akrabalarını görmek üzere yola çıktı. Seyahati bitince yine dükkânın başına geçti. Bir sabah dükkânı açınca yanına Kaçor Salih’in oğlu Ali geldi. Ahmet ağa onun eniştesi oluyordu.
Ali:
-Enişte anlat bakalım. Trakya gezilerinde nerelere gittin?
Evvela buradan Tekirdağ’a gittim. Orada bir gece yattıktan sonra, Abre-Dubre yola eştim. Malkara’ya gittim. Orada da bir gece yattım. Oradan Abre-Dubre Keşan’a akrabalara gittim. Oradan diye anlatmaya devam etmek isteyen Ahmet Aga’ya kaçar Salih’in oğlu müdahele ederek ” Dur enişte sen oralara hep yatmak için mi gittin? ” dedi. O sırada bakkala Kastamonulu Şemsettin girer. Kısa 1,55 santimetre boylarında olan Şemsettin, Ahmet Ağa’nın müşterilerindendir. Konuşmalarının sonunu o da duymuştur. Merak edip sorar:
-Ahmet ağa, nedir bu Abre-Dubra?
Ahmet ağa uzun uzun izah etmeye çalışır. Abre-Dubre’nin anlamını Şemsettin nihayet anlar. Ve der ki:
-Ahmet amca desene, Abre-dubre’nin anlamı ” Ha babam de babam demek”
Ahmet Ağa Şemsettin’e cevap verir.
-O dediğin Abre-Dubre’den çok mu daha iyi sanki? dediğinde ortalık kahkahadan inliyordu!
ALÇAK
Bizim bakkal Ahmet ve yakın dostu Ali bakkal dükkânında sohbet ederken, yakın arkadaşları olan Şemsettin dükkana gelir. Bakkal Ahmet:
-Şemsettin yarım saat kadar önce biri seni sordu.
-Kim acaba?
-Valla kim idi çıkaramadım ama o da senin gibi alçak idi.
Şemsettin Bakkal Ahmet’in alçak sözüne kızarıp bozararak:
-Alçak sensin diyecek oldu ama bakkal Ahmet yine de büyüğü sayılırdı. Yanlarında bulunan Ali hemen konuya girerek:
-Yahu Şemsettin dur hemen kızma. Sen yanlış anladın galiba. Bizim bu taraflarda kısa boylu kişilere ” Alçak ” derler. Seninde boyun biraz kısa olduğu için Ahmet seni tarif ederken o yüzden söyledi dediğinde Şemsettin’in morali kısmen de olsa düzelmeye başlamıştı…
Yukarıdaki fıkra ve hikâyeler 21. dönem İzmir Milletvekili Sayın Kemal Vatan’ın Rumeli Balkan Fıkraları ve Mizah öyküleri kitabından alıntı yapılarak yayımlanmıştır. Sayın Vatan’a fıkra ve hikâyelerinin yayımlanması için göstermiş olduğu teveccühten dolayı teşekkür ederim.
HABERLER
21 saat önceHABERLER
21 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce