Gaflet, delalet ve hatta ihanetle yapılan hatalar ve alınacak dersler.
- a. Siyasi Hatalar….
- Birleşik Balkan orduları karşısında güçsüz bırakılmış olarak savaşa girmek zorunda kalan Osmanlı Orduları, düşmandan önce kendi idarecilerinin ihanetine uğramış ve Balkanlarda Türk onurunu kurtarma mücadelesinde hiçte layık olmadığı bir yenilginin kurbanı durumuna düşürülmüştür.
- Savaştan önce tutarlı bir siyaset saptanamamış, dost devletler edinilemeyerek uluslararası çıkarlar dengesi kurulamamıştı.
- Sadrazamların her birisi kendi düşüncesi ve özel çıkarlarına uygun gelen bir yabancı hükümetin tarafını tutarak dengesiz bir siyaset izlenmiştir.
- Bulgar, Rum ve Sırpların asırlardır anlaşmazlık konusu olan kilise kavgaları devlet eliyle çözümlenerek kendisine karşı birleşmelerini kolaylaştırmıştır.
- Ordu politikanın aleti haline sokulmuş, asli görev ve amacından uzaklaşmıştır.
- b. İnsan Kaynakları Hataları
- Seferberliğin ilanından 16 gün gibi kısa bir süre sonra savaş başladı. Bu kadar kısa bir zaman içerisinde çok sayıda askerin silah altına alınması, araç ve gereçlerin tamamlanması, birliklerin sefer görev yerlerine gitmeleri zor olduğundan Seferberlik tamamlanamadan eksik kadrolarla savaşa girilmişti.
- Nüfus politikaları olmadığından dağınık bölgelerde yaşayan Türk halkı 1877-1878 göçünden sonra rastgele yerlere yerleştirilmiş ve savaş bölgesinde yeterli yerli halk desteği sağlanamamıştı.
- Bölge halkının direnişi sebebiyle redif askerleri tamamıyla silah altına alınamadı.
- c. İstihbarat, İKK ve Propoganda Hataları
- Bulgar-Sırp Antlaşması 29 Mayıs 1912’de onaylanmış olduğu halde seferberlik ilanına kadar öğrenilememişti.
- Balkan Antlaşmaları yapılalı birkaç ay ve Le Temp gazetesinde buna dair haber çıkalı iki ay olmasına rağmen Sadrazam Sait Paşa “Avusturya ve Balkan hükümetleriyle ilişkilerimiz en iyi şekilde yürümektedir” diyor ve alkışlanıyordu.
- İtalyanların Trablusgarp’a çıkarma hazırlıkları yaptıkları sırada Roma Büyükelçimiz “İtalya’nın Osmanlı İmparatorluğuna karşı düşmanca bir düşüncesi olmadığına” dair güvence vermişti.
- Nitekim Sofya elçiliğinden Hariciye nazırlığına getirilen Asım Bey, 15 Temmuz 1912’de Meclis’i Meb’usan’da yaptığı bir konuşmada Balkanlar’dan imanı kadar emin olduğunu, burada Osmanlı Devleti’ne karşı bir ittifakın kurulamayacağını söylüyordu.
- Dışişleri Bakanımız Gabriyel Norodunkyen Efendi savaşın ilanından bir ay önce “Balkan Devletleri’nin Osmanlı Devletine saldırmayacağına dair meclise teminat veririm” diyordu.
- Rusya, büyük devletler ve yoğun savaş hazırlıkları içindeki Balkan Devletleri’nin uyutucu propagandalarına kanılmış ve hatta savaş olmayacağı ve olsa bile bugünkü durumun korunacağına inanılmıştı. “O halde çarpışıp ta kan akıtmaya ne gerek var” şeklinde bir inanç oluşarak milletin savaş azim ve gücü yok edilmişti.
- Bu düşünceler içinde bulunan hükümet, Sırbistan’ın Avrupa’dan satın aldığı silahların Selanik Limanı’ndan Belgrat’a sevk edilmesine bile izin vermişti.
- Oluşan olumsuz psikoloji nedeniyle Müslüman halk devlete hizmetten kaçınmıştır.
- Osmanlı vatandaşı olan Hıristiyanlar ise kilise ve manastırlar aracılığıyla manen bağlı oldukları Yunan, Sırp veya Bulgar ordularına haber ulaştırmak, kılavuzluk etmek suretiyle yardımcı olmuş ve düşmanla işbirliği yapmışlardır.
- Osmanlı tebası olan Bulgar ahali savaş sırasında casusluk yapmış ve yerli Hıristiyanlar küçük birliklere saldırmıştı.
(DEVAM EDECEK)
Süheyl ÇOBANOĞLU
KAYNAK…………:
(1) Ölüm ve Sürgün……………………..……Prof.Justin Mc.Carthy
(2) Harp Tarihi…………………………………S.Erden AKARGÜN(E.Kur.Alb.)
(3) Siyasi tarih…………………………………..Doç.Dr.Veli YILMAZ
(4) Balkanlar El Kitabı……………………….Osman KARATAY-Bilgehan Gökdağ
(5) Rumeliden Türk Göçleri……………….Ahmet HALAÇOĞLU
(6) Balkan Harbi Tarihi………………………Aram Andonyan
(7) Paylaşılamıyan Balkanlar……………..Halil AKMAN