Yaşar Nabi’nin “Balkanlar ve Türklük” kitabı geçti elime ve sonuna kadar gözümü kırpmadan okudum bu harika tespitlerle dolu güzel kitabı. Yaşar NABİ, Üsküp doğumlu, Balkan Savaşı’nın ağır yenilgisiyle birlikte Türkiye’ye göç etmek zorunda kalıp, öğreniminin kalanını Galatasaray Lisesi’nde tamamlamak durumunda kalmış çok değerli bir edebiyat insanı. 1999 basımı bu güzel kitap, Yaşar Nabi’nin tarafsız ve entelektüel bir bakış açısıyla Balkanlar’daki Türk halkının durumlarını ve yaşamlarını siyasi, iktisadi ve kültürel açılardan, tarihsel gerçeklere dayandırarak anlatıyor bizlere. Şu anda güncelliğini koruyan Bulgaristan’daki müftülük problemlerini derinlemesine inceleyen Yaşar Nabi, 1920’lerden itibaren Müslüman Türk ve Pomak halklarını arkadan vuran, Bulgar milliyetçiliği ve Panslavizm akımlarının uşaklığını yapan, sofu ve cahil müftülerden üzerine basa basa bahsediyor. Bu satılmış insanlar yüzünden 20 yıl içerisinde 20 bin Müslüman evladının zorla vaftiz edildiğini ve direnenlerin öldürüldüğünü anlatıyor. Özellikle Balkanlar’daki Türklerin kafaları karıştırılarak, cahilleştirilerek, ciddi ekonomik zorluklar yaratarak geçinme imkanlarını tamamen ortadan kaldırarak, Müslümanlıktan tamamen uzaklaştırarak son darbeleri de siyasi kararlarla vurup göçe nasıl ittiğini anlatıyor Yaşar Nabi, Bulgar, Yunan ve Sırp hükümetlerinin. Hatta ve hatta Bulgaristan’daki Türk ve Pomakların, ekonomik açıdan o kadar kötü duruma düşmelerinden dolayı pasaport alıp Türkiye’ye göç etme ihtimallerinin bile ciddi hayal olduğundan; bu yüzden Pomaklar’ın, Romanya ve Türkiye’ye keçi yolları ve nehirlerden geçerken nasıl Bulgar ve Yunan askerleri tarafından kurşunlandığını ve bu öldürülen insanların ne sayılarının ne de mezarlarının belli olmadığını kaydediyor tarihe.
TÜRKLER’İN TASFİYESİ
Balkanlar’ın her köşesinde Türklerin tasfiyesinde ilk adım cahilleştirme olmuş; Türk okulları kapatılıp, Türk öğretmenler işsiz bırakılarak; cahil, bilgisiz ve eğitimsiz hocaların ya da ülkesine göre Sırp, Bulgar ve Yunan muallimlerin eline bırakılmıştı güzel Türk çocukları. Yaşar Nabi’nin bu ciddi tespitinin sonuçları hala günümüzde devam etmekte. Bulgaristan ve Yunanistan’da sadece Türklere ait okul yok. Türkçe eğitim de yok. Lozan’ın sağladığı azınlık haklarının çoğu yürürlükte değil. Makedonya’da ise sadece iki Türk Okulu var ki bunlar da tam anlamıyla Türk Okulu sayılmazlar. Belli siyasi çevrelerin göstermelik ayakları şeklinde duruyorlar. Balkanlar’daki Türk tasfiyesinin ve Panslavizm akımı etkilerinin Türk dostu ve hatta kendisini “Türk” olarak gören Arnavut, Pomak ve Boşnak milletlerini de ne kadar acı şekillerde etkilediğini anlatıyor “Balkanlar ve Türklük” kitabı. Pomakların, Bulgarlar tarafından nasıl katledildiğini; Boşnakların, çevrelerindeki Hıristiyan kitleler tarafından nasıl yalnız bırakıldıklarını; Arnavut Müslümanlar’ın Güney Yugoslavya’da Türklerle beraber nasıl göç yazgısını paylaşmak zorunda kaldıklarını anlatıyor.
GÖÇLERİN ZARARLARI
Mübadelenin ve göçlerin toplumlara nasıl zarar verdiğini, insanların perişanlıklarını anlatıyor hemen hemen 100 küsur sayfalık bu kitap. Ama en önemlisi “ulus” kimliğini kaybeden toplumların nasıl yok olduğunu anlatıyor. Bulgaristan’da Türklük ve Turan fikirlerini kaybeden Türklerin bir kısmı göç ettirildi ve buzdağının görünmeyen kısmı da asimile edilip yarı Bulgarlaştırıldı. “Müslüman ve İslam Birliği” fikirleri adeta Bulgarlar tarafından bu asimilasyonda “Türk Olmak ve Ulus Bilinci” ne karşı kullanıldı. Ya Makedonya’da ? Ekonomik çıkarlarını kaybeden Türk nüfusu, kendi kendilerine asimilasyonun içine girdiler. Zenginlik içerisinde yüz yıllardır yaşayan Makedonya Türkleri, üzerlerindeki tembelliği atıp zor zamanda çok çalışmayı ve tutunmayı göze almak, Makedonya’da Türk varlığını korumak ve savunmak yerine kolayına kaçıp malı mülkü satıp Türkiye’ye ya da diğer Avrupa ülkelerine göç edip hazır para yemeyi tercih ettiler. Batı Trakya’da Yunanlıların, “Türklük” yani “ulus” fikrrini yok etmek amacıyla “Ben, Roman’ım” diyen Türklere el altından kredi dağıttığını Balkan Günlüğü Gazetesi sayfalarında zaten okudunuz. Sonuç itibariyle, Balkanlar’daki Türklük kavramı ve Türk’ün varlığı “ulus” bilincini bu topraklarda korumakla olabilecektir. Bu şahsi fikrim değil; tarihsel gerçektir. Diğer kavramların altında birleşmeye çalışarak kendi kuyumuzu kazmayalım, entrikalara alet olmayalım. Balkanlarda yaşayan ve yaşamaya devam edecek bir Türk ulusu olduğunu ve olduğumuzu asla hatırımızdan çıkarmayalım.
Saygılarımla;
Kaynak: Balkanlar ve Türklük 2
Yaşar NABİ
YeniGün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. Ağustos 99 baskısı
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce