Milliyetçilik; (1) ortaya çıkış nedenlerine, (2) beslendiği kaynaklara, (3) ekonomik-politik amaçlarına ve (4) amaca ulaşmak için kullanılan yöntemlere göre şekillenen ve inşa edilen bir ideoloji ve politik harekettir. Bu nedenle tek tip milliyetçilikten söz etmek mümkün değildir. Ortaya çıkış nedenlerine, beslendiği kaynaklara, ekonomik-politik amaçlarına ve amaca ulaşmak için kullanılan yöntemlere göre farklılıklar gösteren değişik milliyetçilik türleri vardır: Liberal milliyetçilik, muhafazakar milliyetçilik, yayılmacı (emperyalist) milliyetçilik, anti-sömürgeci milliyetçilik, sömürgecilik sonrası Batı karşıtı milliyetçilik, yurttaşlığa dayalı milliyetçilik, etnik milliyetçilik, kültürel milliyetçilik, ayrılıkçı milliyetçilik gibi…
Pek çok milliyetçilik türünden birisi “aşırı milliyetçilik”tir. Aşırı milliyetçiliği, Cas Mudde’den hareketle 1, “ÖTEKİ” etnik ve dinsel gruplara mensup kişilere yönelik organize ayrımcılık ve şiddet uygulayan milliyetçilik türü olarak tanımlıyorum. Bu tanımdaki şekliyle aşırı milliyetçilik, Balkan ülkelerinde 1980-2000 döneminde yani sosyalizmden kapitalizme geçişin gerçekleştiği yılarda gelişti ve yaygınlaştı.
AŞIRI MİLLİYETÇİLİĞİN NEDENLERİ
Balkan ülkelerinde 1980-2000 döneminde aşırı milliyetçiliği geliştiren ve yaygınlaştıran başlıca nedenler aşağıdaki gibidir:
(1)Geçiş sürecinde “işsizliğin ve yoksulluğun” artması ve kitleselleşmesi.
(2)Geçiş sürecinde “belirsizlik ve güvensizlik ortamının” oluşması ve yaygınlaşması.
(3)Geçiş sürecinde politikacıların artan “milliyetçi söylemleri”.
Sosyalizmden kapitalizme geçiş sürecinde işsizlik ve yoksulluk arttı ve kitleselleşti. Örneğin Yugoslavya’da 1961 yılında işsizlik oranı yüzde 2,8 ve 1952-1973 döneminde ortalama yüzde 6,3 iken, 1984’te yüzde 16,3, 1980-1988 döneminde ortalama yüzde 14,2, 1989’da yüzde 12,6, 1990’da yüzde 13,8 ve 1991’in ilk altı ayında yüzde 15,5 olarak gerçekleşti. 1982 yılında işsizlerin sayısı 800 bin idi.2 Bir başka kaynağa göre; 1986 yılında 2 milyon 527 bin kişi yani çalışabilir nüfusun yüzde 37,6’sı Yugoslavya’daki “işsizler ordusu”nu meydana getiriyordu.3 İşsizliğin ve yoksulluğu nedeni, “Öteki”olarak görüldü. Yani işsizlik ve yoksulluktan dolayı “Öteki etnik ve dinsel gruplar” suçlandı. Örneğin; işsizliğin ve yoksulluğun nedeni aşırı milliyetçi Arnavutlar’a göre Sırplar’dır, aşırı milliyetçi Sırplar’a göre Hırvatlar ve Slovenler’dir, aşırı milliyetçi Makedonlar’a göre Arnavutlar’dır, aşırı milliyetçi Bulgarlar’a göre Türkler’dir, vs…. Bu durumda, aşırı milliyetçiliğe göre işsizlik probleminin çözülmesi için yapılması gereken, “İşsizliğe sebep olan Öteki etnik ve dinsel gruplar”ın ekonomi-politik alandan tasfiye edilmesidir. Ayrıca geçiş sürecinde, eski sosyalist ekonomik-politik-toplumsal kurumlar tasfiye edildi ve kapitalizme uygun yeni kurumlar oluşturuldu.
SOSYALİST KURUMLARIN TASFİYESİ
Eski sosyalist kurumlar çabuk tasfiye edildi. Ama eski kurumların yerine yeni kurumlar aynı hızda çabuk inşa edilemedi. Dolayısıyla eski kurumların yıkıldığı, ama yeni kurumların henüz tam olarak oluşmadığı Balkan ülkelerinde, kitleler için bir “belirsizlik ve güvensizlik” ortamı oluştu ve yaygınlaştı. Geçiş sürecinde artan işsizlik ve yaygınlaşan yoksulluk ise, belirsizliği ve güvensizliği daha da derinleştiren ve yaygınlaştıran önemli bir etken oldu. Güvensizlik ve belirsizlik ortamına sürüklenen emekçi kitleler, tek tek bireylerden daha üstün ve daha güçlü olarak algılanan “süper güçlü birliğe” yani “ulusa” yöneldiler. 1950–1980 döneminde emekçi kitlelere önemli bir düzeyde ekonomik refah ve toplumsal-ekonomik güvenceler sağlamış olan sosyalist kurumların dağıtıldığı ve rekabetçi-bireyci serbest piyasa ekonomisine geçişin yaşandığı bir süreç içerisinde insanlar, “kendi ulusunu” güvence yuvası, “bağımsız ulusal ekonomiyi” de ekonomik refah ve ekonomik kurtuluş kapısı olarak görmeye başladılar. İşsizlik-yoksulluk ve belirsizlik-güvensizlik ortamına bir de politikacıların milliyetçi söylemleri eklendi. Politikacılar, yeni kapitalizm döneminde siyasal iktidarı ele geçirebilmek için “milliyetçi söylem” kullandılar. Eski sosyalist dönemin pek çok “komünist” lideri, yeni kapitalist dönemde yayılmacı veya ayrılıkçı milliyetçi hareketlerin yeni “milli” liderlerine dönüştüler. Yeni dönemin politik alanında iktidar olabilmek için “komünist”ten “milliyetçi”ye dönüşen bu politik liderler, yeni dönemde yeni “düşman”ı, eski dönemde birlikte yaşamış oldukları “öteki” etnik ve dinsel gruplarda keşfettiler ve her türlü ekonomik, politik, toplumsal sıkıntılardan dolayı yeni düşmanlarını sorumlu tutup suçladılar. Milliyetçi söylem, “güçlü ulus”a ve “güçlü ulus-devlet”e vurgu yaptı. Politikacıların bu milliyetçi söylemi, “belirsizlik-güvensizlik” içinde olan “işsiz-yoksul” kitleleri kolaylıkla etki altına aldı. Çünkü milliyetçi söylem; “güçlü ulus” ve “güçlü ulus-devlet” kurulunca işsizliğin, yoksulluğun, belirsizliğin ve güvensizliğin sona ereceğini vaat ediyordu. Böylece; işsizlikten, yoksulluktan, belirsizlikten ve güvensizlikten bıkmış olan kitleler, zenginliği ve güveni “güçlü ulus”ta ve “güçlü ulus-devlet”te aramaya başladılar. Kısacası; sosyalizmden kapitalizme geçiş sürecinde işsizliğin ve yoksulluğun artması ve kitleselleşmesi, belirsizlik ve güvensizlik ortamının oluşması ve yaygınlaşması ve ayrıca politik liderlerin milliyetçi söylemleri 1980–2000 döneminde Balkan memleketlerinde yükselişe geçen aşırı milliyetçiliğin temel nedenlerini oluşturdu.
* TASAM Balkanlar Çalışmaları Koordinatörü, Kocaeli Üniversitesi Uls. İlş. Böl. Öğretim Üyesi
1 Cas Mudde, “Racist Extremism in Central and Eastern Europe”, East European Politics and Societies, Vol. 19, No. 2, the American Council of Learned Societies, 2005, s. 162.
2 James H. Gapinski, The Economic Structure and Failure of Yugoslavia, Westport, Conn., Praeger Publishers, 1993, s. 8’de Tablo 1.1 ; Ronald H. Linden, “The Impact of Interdependence: Yugoslavia and International Change”, Comparative Politics, Vol. 18, No. 2, the City University of New York, January 1986, s. 222 ve Emil Primorac, Mate Babic, “Systemic Change and Unemployment Growth in Yugoslavia, 1965-1984”, Slavic Review, Vol. 48, No. 2, the American Association of the Advancement of Slavic Studies, Summer 1989, s. 208’de Tablo 9.
3 Joze Mencinger, “From a Capitalist to a Capitalist Economy”, Yugoslavia In Turmoil: After Self-management, Ed. James Simmie, Joze Dekleva, London, Pinter Publishers, 1991, s. 78 ve 82’de 5.1 ve 5.3 numaralı tablolar.
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce