Geçtiğimiz günlerde Sırbistan’da, Boşnak kardeşlerimize sürekli yapılmakta olan çirkinlik ve ırkçı saldırılar tekrar gün yüzüne çıkmıştı. Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Büyükelçi Tanju Bilgiç, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da Kızıl Yıldız ve Yeni Pazar spor kulüpleri arasında yapılan hentbol maçında Kızıl Yıldız taraftarlarınca ırkçı sloganlar atılmasına ve savaş suçlularının posterlerinin açılmasına ilişkin, “Atılan sloganların Boşnak kardeşlerimizin yanı sıra, bölgeyle ortak tarihimizin anılarını da tahkir eder nitelikte olması üzüntü vericidir.” İfadesini kullandı.
Bosnalı Müslüman kardeşlerimiz ile olan tarihi bağlarımız ve yakınlığımız göz ardı edilerek şuursuzca yapılan bu saldırıları Sırpların bir an önce durdurması gerekmektedir. Srebrenitsa soykırımının acı hatıralarını Boşnak kardeşlerimize sürekli olarak yaşatmak ve hatırlatmak üzerine bu çirkin algı, ırkçılık ve kara propaganda ülkece bizleri de kızdırmıştır. Türkiye, her dönemde olduğu gibi bugün de Boşnak kardeşlerinin yanındadır.
Bir kaç ay öncesinde Bosna Hersek’te barış anlaşmasının uygulanmasını izleyen uluslararası yetkili olan Bosna Hersek Yüksek Temsilcisi Valentin Inzko, Srebrenica soykırımını inkârı suç sayan bir yasa çıkardı. Bu durum ise Bosna’da yaşayan Sırpları ve Sırbistan devletini oldukça rahatsız etti. Akabinde hem Bosna Hersek içerisinde hem Sırbistan tarafında Boşnak kardeşlerimize yönelik kirli, ırkçı, saldırgan kampanyalar yürütülmeye başlanıldı. Bugün Sırplar spor faaliyetleri içerisinde dahi her fırsatta bu çirkinliği sürdürmektedir. Hatta Sırplar bu ihanet çalışmaları için Yunanistan ve Rusya tarafından sık sık desteklenmektedir. Hala daha yapılan çalışma ve araştırmalarda Sırpların Srebrenitsa katliamını yaparken karşılarında muhatap olarak Osmanlı Devletini gördükleri anlaşılmaktadır.
Bosna Hersek Devlet Başkanlığı Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik, 10 yıldır belli aralıklarla yaptığı ayrılıkçı açıklamalarına bir yenisini daha ekledi. Sırp liderin, Dayton Anlaşması’nın özüne dönülmezse ordu, yargı ve vergilendirme sistemlerinde radikal adımlar atacağını söylemesi, zaten “barut fıçısı” Bosna Hersek’te gerilimin yeniden artmasına neden oldu. 2011 yılından beri çoğunluğu seçim arifeleri olmak üzere defalarca “Sırp entitesinin bağımsızlığını ilan edeceğini” söyleyen eski “sosyal demokrat”, yeni “aşırı sağcı” Sırp lider, “Dayton’un özüne dönülmesi” bahanesinin ardına sığınarak alenen darbe yapacağının mesajını veriyor. Zira mevcut Anayasa’ya göre ülke içindeki hiçbir entitenin tek taraflı bağımsızlık ilan etme hakkı bulunmuyor.
Hassas dengelere ve karmaşık bir siyasi sisteme sahip Bosna Hersek’te “yeni Radovan Karadzic” olmaya soyunan Dodik’in yaptığı bu savaş çığırtkanlığı ile ülkenin ve hatta bölgenin sinir uçlarıyla oynadığı aşikardır. Bölgede oluşturulan İslamafobi kavramı her geçen gün daha da tehlikeli bir boyuta ulaşmaktadır.
Türkiye olarak jeopolitik meselelerdeki rolümüzün ne olduğunu bilmemiz icap etmekte. Bu anlamda Balkanlar’da 600 yıllık aziz bir hatıramız, tarihimiz bulunmaktadır. Türkiye, Gönül coğrafyalarında beklenen devlettir. Şuan gereken Türkiye’nin Bosna’da ki varlığını arttırmasıdır. Bölgede bir Türk askeri üssü oluşturulabilir. Türkiye’nin Bosna Hersek içerisinde reel anlamdaki varlığını arttırması bölgedeki Müslüman kardeşlerimize güven verecektir. Bosna bu konuda pasif ve zayıf kalmaktadır. Geçmişte yaşadığı acı tecrübeleri unutmamalı ve savunma ve güvenlik konularında adımlar atmalıdır. Bilge Lider Aliya İzzetbegoviç Bosna’yı Türkiye’ye emanet etmiştir. Bosna Hersek bizim için ayrı ve özel bir yere sahiptir. Sorunu kendi haline bırakamayız. Türkiye sorunu benimsemeli ve Balkanlar’daki rolünün gereğini yapmalıdır. Balkanlar’da olacak olan bir krizin Türkiye’yi etkilememe ihtimali zaten söz konusu değildir.
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
10 gün önceKÖŞE YAZARLARI
16 gün önce