DOLAR 34,3479 0%
EURO 37,4136 0.04%
ALTIN 3.018,71-0,12
BITCOIN 0%
İzmir
14°

AÇIK

12:53

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

233 okunma

Balkanlarda kadın olmak…

ABONE OL
20/10/2010 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Alexandra Cavelius’un ‘Leyla’ adlı kitabını okudunuz mu? Mutlaka okuyun. Boşnak genç bir kızın hikâyesini anlatıyor. O kitabı okuduktan sonra aldığınız her özgürce nefes için rabbinize binlerce kez şükredeceksiniz. Ben kitaptan çok etkilendim ve tekrar düşündüm. Balkanlar’da kadın olmak nasıl bir şey? Zor hem de çok zor olmalı. Balkanlar insan denilen yaratığın bütün kötülüklerini sergilediği bir coğrafya olmuştur yıllarca. Çok ısrar etmeme dayanamayan biri toplu bir tecavüz kampında olanları anlattı bana. O an nefes almakta o kadar zorlandım ki anlatamam. Bütün bu yaşananlara dünyaca seyirci kalındı ama elbette bunu tartışmak için çok geç. Zaten tarihin sayfalarını karıştırdığınızda da kadınların ve çocukların çekilen acıdan kalan paylarının daha fazla olduğunu görebilirsiniz. Amacım feminist bir tutum izlemek değil elbet. Kosova ve Bosna savaşları tarihin en karanlık sayfalarını oluştururken, en fazla paragrafların kadınlara ayrıldığını görebilirsiniz. Binlerce senaryo sayabilirim size…

 

TECAVÜZE UĞRAYAN KADINLAR

 

Tecavüze uğrayanlar kadınlar, çocuklarını kaybeden anneler ya da yaralı kocaların ve çocuklarının karınlarını doyurmak için fedakârlığın en acı halini yapmak zorunda kalanlar…

Çok önemli yerlere gelmiş ve başarılı kadınlar ile röportaj yaparken de şunu anladım ki, kadın iseniz 1-0 yenik başlıyorsunuz hayata. Neden mi? Ataerkil toplumun getirisi olan erkek üstünlüğü dünyanın her tarafını sarmışken, bu arayı kapatmak için çok çalışmanız gerekiyor. Erkek dünyasında şiddet neredeyse çok doğal bir olgudur. Bu yüzden savaşta da en çok zarar gören kadınlar olmuştur hep. Nitekim Balkanlar’da da öyle değil mi? Savaştan sonra Kosova ve Bosna’ya gidenler anlatıyor. Kaybedilenlerin büyük acılarını geçici olarak unutup, acılarıyla hayata tutunan kadınlar olmuştur. Erkekler ise kahve köşelerinde ne yapacaklarını düşünerek geçirmeyi tercih etmişler bir zaman. Küçük dükkânlar da börek, çörek yapanlar, dışarıda ki akrabalarının getirdiği kumaşlarla dikiş dikenler, yıkılan okullar yüzünden okula gidemeyen çocuklarına okuma yazma öğretmeye çalışanlar…

Savaş anılarını anlatan tüm kitapları okuyun, sizde fark edeceksiniz ki kadın ve erkek gözüyle anlatılanlar arasında oldukça fark var. Kadın gözünden anlatılanlar da vahşeti ve acıyı iliklerinize kadar hissedersiniz. Yakıp yıkmaktan ibaret olan erkek dünyasında, kadın olmak başlı başına zor bir zanaat değil mi? Arife Kalender’in bir şiirinde söylediği gibi ‘Şehirler erkeklerin, evler kadınlarındır’…

Kadın dünyasında üretmek, iyileştirmek ve kurmak vardır. Örneğin, göçmenlerin en büyük özelliği çok çalışkan olmalarıdır. Fark ettiniz mi bilmiyorum çalışan bu kesimin büyük çoğunluğunu da kadınlar oluşturmaktadır. Aslında tarih boyunca, dünya coğrafyasına baktığımızda da kadına düşen sorumluluklar her zaman fazla olmuştur. Yemek yapmak, çamaşır yıkamak, çocuk bakmak, temizlik, pazar alış-verişi vb. Sayabileceğimiz çok şey var. Ama Balkanlar’da ki kadınlar için bu biraz farklı olmuştur. Kaybedilenlerin yasını tutmak, yeniden evlerini yapmak, kendi çabasıyla para kazanabileceği bir şeyler yapmak gibi sayamadığım daha birçok şey onlar için geçerlidir.

Söylediğim gibi kadın olmak zordur ama Balkanlar’da kadın olmak ya da başka bir ülke de göçmen bir kadın olmak çok daha zor…

 

 

 

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP