– Balkanların son üç yüz yıllık tarihine baktığımızda Müslümanlara yönelik bir seri soykırım ve etnik temizlik yapıldığını görüyoruz. Bu süreçte Müslümanlara uygulanan etnik temizlik ve soykırımın çok az bir kısmı akademik inceleme konusu yapıldı – Genel olarak Balkan Savaşları ile bölgede yaşayan Müslümanların yüzde 62’si ölüm ve etnik temizlik sonucu yok oldu. Osmanlı Avrupası’nda yaşayan Müslümanların da yüzde 27’si yalnızca Balkan Savaşları sırasında hayatını kaybetti – Avrupa’da aşırı sağın ve İslamofobinin yükselişi konusunda özellikle mülteci meselesi etkili olurken Balkanlarda ise çoğunlukla tarihsel süreç boyunca aynı toprakların paylaşıldığı Müslümanlara yönelik saldırılar gerçekleşmekte
11 Temmuz Srebrenitsa soykırımının yıldönümüydü. Birleşmiş Milletler (BM) tarafından güvenli bölge ilan edilen Srebrenitsa 11 Temmuz 1995 tarihinde Sırp güçleri tarafından ele geçirildi. BM Hollanda Barış Gücü askerlerinin gözleri önünde 8 bin 372 Bosnalı Müslüman erkek sistematik bir şekilde katledildi. Holokost felaketinden sonra “Bir daha asla” diyen Avrupa’da yeni bir soykırım yaşandı. Ne BM ne NATO ne Avrupa Birliği (AB) ne de diğer uluslararası örgütler bu soykırıma engel olabildiler.
Srebrenitsa ve Bosna-Hersek’in genelinde Müslüman Boşnaklara karşı yapılan soykırım ve etnik temizlik Balkanlar ve Doğu Avrupa’da yaşanan ilk soykırım ve etnik temizlik değildi. Avrupa’da ve Balkanlarda yükselişe geçen İslamofobik nefret söylemi ve ırkçılığa bakacak olursak maalesef Srebrenitsa son soykırım ve etnik temizlik de olmayacak gibi görünüyor.
Balkanların son üç yüz yıllık tarihine baktığımızda Müslümanlara yönelik bir seri soykırım ve etnik temizlik yapıldığını görüyoruz. İkinci Viyana Kuşatmasından sonra, Endülüs’ün Müslümansızlaştırılmasına benzer bir şekilde, Balkanlarda ve Doğu Avrupa’da adeta yeni bir “reconquista” yaşandı. Bu süreçte Müslümanlara uygulanan etnik temizlik ve soykırımın çok az bir kısmı akademik inceleme konusu yapıldı. Fakat şurası açık ki süreç sonunda Balkanlarda Müslümanlar çoğunluk iken azınlık konumuna düştüler.
Balkan coğrafyasında tarihte yaşanan katliamlarda etnik köken önemli bir unsur olsa da çoğunlukla insanlar Müslüman kimlikleri nedeniyle katliamlara maruz kaldılar. Bu süreçte yaşanan sürgün ve katliamlar da yalnızca Balkanlarla sınırlı kalmadı; Kırım, Kafkasya ve Anadolu’da da çok büyük sayıda insan Müslüman ve Türk oldukları için sürgün ve katledildi.
Justin McCarthy’ye göre, 1821-1922 yılları arasında Balkanlar, Anadolu ve Kafkasya’da toplam 5 milyon Müslüman hayatını kaybederken, yaklaşık 5,5 milyon Müslüman da sürgün edildi. Bu nedenle Balkanlarda yaşanan katliamları, Kafkasya’da veya Anadolu’da yaşananlardan ayrı düşünmemek gerekir.
Temmuz 1995’te Bosna Hersek’te yaşanan soykırım, 19. yüzyıldan itibaren Balkanlarda Müslümanlara karşı gerçekleştirilen birçok katliamın sonuncusu olmuştur. Dolayısıyla Srebrenitsa Soykırımını anlayabilmek için öncelikle Balkanlarda tarih boyunca Müslümanlara karşı yapılan diğer soykırım ve etnik temizlik saldırılarını da bilmek gerekiyor.
Örneğin 1821’de başlayan Yunan isyanı ile bağımsızlık sonrasında Mora yarımadasında önce Osmanlı Devleti görevlileri öldürülmüş, daha sonra sivil halk da katledilmiştir. Bu süreçte 26 Mart ile 22 Nisan arasında 15 bin Müslüman katledilmiş, Türklere ait 3 bin çiftlik ve ev tahrip edilmiştir. Şehirlerdeki ve kasabalardaki Türk nüfusun büyük çoğunluğu toplu bir şekilde öldürülürken, Müslüman kadınlar da zengin Yunan aileler tarafından köle yapılmak üzere kaçırılmıştır.
Yunan isyanı sonrasında Balkanlardaki diğer isyanlar da benzer şekilde ilerledi. Tüm isyanlarda Müslümanlar, büyük çoğunlukla Türkler, bilinçli ve vahşice katledilmiştir. Müslümanlara yönelik katliamlardan biri de Bulgar isyanları sürecinde gerçekleşti. Bulgarlar tarafından Müslümanlara yönelik katliam 1876 yılında başladı. Özellikle Müslüman kadınlara yönelik çok fazla şiddet eylemleri yaşanırken Kozaklar ve Bulgarların planlı ve ortak eyleminin etkisiyle 1879’da bölgedeki Müslümanların yüzde 17’si hayatını kaybetmiş ve yüzde 34’ü de mülteci konumuna düşmüştür.
Balkanlarda Müslümanlara yönelik diğer büyük etnik temizlik girişimlerinden biri de Balkan Savaşları esnasında yaşandı. 1911’de Balkanlarda Yunanistan, Bulgaristan ve Yugoslavya’yı içine alan bölgede yaşayan Müslüman sayısı 2 milyon 315 bin 293 iken, Balkan Savaşları sonrasında bu bölgede kalan Müslüman sayısı 870 bin 114’e düştü. Genel olarak Balkan Savaşları ile bölgede yaşayan Müslümanların yüzde 62’si ölüm ve etnik temizlik sonucu yok oldu. Osmanlı Avrupası’nda yaşayan Müslümanların da yüzde 27’si yalnızca Balkan Savaşları sırasında hayatını kaybetti.
Balkan coğrafyasında Müslümanlara yönelik katliamların en yakın tarihli olanı ise Srebrenitsa Soykırımı oldu. Yugoslavya’nın dağılmasının ardından sınırların yeniden çizilmesi sürecinde Sırp milliyetçiliği Büyük Sırbistan hedefine ulaşma yolunda Boşnak Müslümanları asli tehdit unsuru olarak görmüştür. Savaş boyunca yaşanan sistematik sivil katliamlarına ek olarak Bosna Hersek’in doğusunda bulunan Srebrenitsa 11 Temmuz 1995’te Ratko Mladiç komutasındaki Sırp birlikleri tarafından işgal edildi. İşgalin ilk haftasında 8 bin 372 Boşnak sivil vahşice katledildi. Mladiç, “Nihayet bu topraklarda Türklerden (Müslümanlardan) intikam alma zamanı gelmiştir” ifadelerini kullanarak ele geçirmiş olduğu bölgede sivil halkın katledilmesi emrini verdi.
Günümüze bakıldığında da dünya genelinde olduğu gibi Balkanlarda da Müslüman karşıtı ırkçılık olarak tanımladığımız İslamofobinin ciddi boyutlara ulaştığını görebiliriz. Avrupa’da aşırı sağın ve İslamofobinin yükselişi konusunda özellikle mülteci meselesinin büyük etkisi olsa da Balkanlarda çoğunlukla tarihsel süreç boyunca aynı toprakların paylaşıldığı Müslümanlara yönelik saldırılar gerçekleşmekte. Balkan ülkelerinde de ibadet merkezlerine ve Müslümanlara sözlü ve fiziksel saldırılar gerçekleşiyor ve Müslümanlar “ciddi bir tehdit” olarak görülüyorlar. Örneğin, 2020’de Romanya’da yapılan bir ankette Romanların yüzde 62’si Müslümanları ülkeleri için ciddi bir tehlike olarak gördüğünü belirtmiştir. Ayrıca yapılan anketlerle ortaya çıkan tehdit algısının söz konusu ülkelerde fiziksel ve sözlü saldırıya dönüşme durumlarıyla da karşılaşılmakta. Örneğin, Yunanistan’da Osmanlı mirası camilere domuz kafası bırakılarak nefret söylemleri yazılması, Bosna’da başörtüsü taktığı için sözlü ve fiziksel şiddete maruz kalan kız öğrenciler, Kosova’da kundaklanan camiler, Sırbistan’da yolda yürürken saldırıya uğrayan Müslümanlar, Karadağ’da ibadet merkezi duvarına “Pljevlja (Taşlıca), Srebrenitsa olacak” gibi ifadelerin yazılması da Balkanlardaki Müslüman karşıtlığının halen ciddi boyutlarda olduğunu gösteriyor.
Balkan coğrafyasının tarihine bakıldığında, yaşanan siyasi problemlerden ilk başta Türklerin ve Müslümanların etkilenerek saldırıya uğradığını ve katliamlara maruz kaldığını görebiliyoruz. Dolayısıyla Avrupa’nın ortasında ve Avrupa ülkelerinin müdahalesizliği nedeniyle önlenemeyen Srebrenitsa Soykırımı da Balkanlarda Müslümanlara yönelik yaşanan ilk katliam olmamıştır. Ayrıca dünya genelinde olduğu gibi Avrupa’da ve Balkanlarda da yükselen aşırı sağın etkisiyle Müslüman karşıtı ırkçılık her geçen gün daha fazla görünür hale geliyor ve söylem bazındaki saldırılar zaman içerisinde fiziksel saldırılara dönüşüyor. Daha da kötüsü Müslüman karşıtı ırkçılık normalleştiriliyor. 2019 yılında Srebrenitsa Soykırımı inkarcılarından Peter Handke’nin, Srebrenitsa Soykırımı ile ilgili eski Sırp lider Miloşeviç’i öven sözlerine rağmen Nobel Edebiyat Ödülü alması Srebrenitsa Soykırımından halen ders çıkarılmadığını ve soykırımın “normalleştirildiğini” göstermekte. Bu gidişata bir dur denilmezse Srebrenitsa Soykırımının Balkanlarda Müslümanlara yönelik yapılan ilk soykırım ve etnik temizlik olmadığı gibi maalesef sonuncusu da olmayacağını söylemek mümkün.
[Doç. Dr. Enes Bayraklı Türk Alman Üniversitesi (TAÜ) Öğretim Üyesidir]
AA
HABERLER
3 gün önceHABERLER
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
7 gün önceKÖŞE YAZARLARI
11 gün önceKÖŞE YAZARLARI
17 gün önce