DOLAR 34,3515 0.01%
EURO 37,4383 0.11%
ALTIN 3.023,910,05
BITCOIN 2360965-0.34535%
İzmir
14°

AÇIK

12:53

ÖĞLEYE KALAN SÜRE

216 okunma

Balkanlardan gülümseten kareler

ABONE OL
21/05/2013 00:21
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Sevgili Balkan Günlüğü Gazetesi okuyucuları, Allah kısmet ederse, bu haftadan itibaren ” Balkanlardan gülümseten kareler ” başlığı altında yeni bir sayfa açmış bulunmaktayız. Bu sayfayı neden açtık? Hepimizin bildiği gibi Balkan ve Rumeli coğrafyasında bir yandan çeşitli ekonomik zorluklarla boğuşurken diğer yandan çirkin asimilasyon politikalarına, dil ve din baskılarına maruz kalan atalarımız, yüzlerce yıllık kültürel değerlerini içlerine atarak Ana vatanlarına geri dönmüşlerdir. Ana vatanlarına geri döndükten sonra da dramatik rollerin baş oyuncusu olan atalarımız, burada da yıllarca ekonomik zorluklarla beraber çeşitli dil ve algılama problemleri ile uğraşmışlardır. İçlerindeki Rabbimize olan inançları, vatan sevgisi, aile bağlılıklarını birlik ve beraberlik içinde yıllarca koruyarak, çalışkanlıkları ve dürüstlükleri ile bulundukları toplum içinde büyük bir sevgi çemberi oluşturmaya başarmışlardır. Bu mücadele içinde bulunurlar iken, farkında olmadan da yüzümüzde tebessüm oluşturacak fıkra ve hikâyelerin de kahramanı olmuşlardır. Yıllarca Karadeniz fıkraları, Bektaşi fıkraları, Nasrettin Hoca ve Kayseri fıkralarının yanında konu başlıklı birçok farklı fıkralar ile büyüdük. Kendi kendime sordum. Balkan ve Rumeli camiasının güzel insanlarının hiç mi kendine ait anlatacak fıkra ve hikâyeleri yok?

Bu güzel insanlar hiç mi şaka yapmayı bilmez? Hiç mi birbirine fıkralar anlatmaz? Bu güzel insanların hayatlarında karşılaştıkları hiç mi komik olaylar yok? Tabii ki vardı. Ama nerede? Bu vesile ile yola çıkarak, 2011 yılı Aralık ayı başında kendi insanlarımızın kültürünü yansıtan fıkra ve hikayelerimizi anlatan konu başlığı ile Türkiye’de bir ilk olduğunu düşündüğüm ” Balkan Fıkraları ve Mizah Öyküleri ” kitabını yazdım. Kitabıma Rumeli türkülerinin usta yorumcusu Sayın Havva Karakaş ve eşi Hasan Karakaş ile birlikte Balkan Günlüğü gazetesi yazarlarından Akın Üner’de büyük destek verdiler. Kendilerine ayrıca teşekkür etmek istiyorum. Aile büyüklerimizin büyük rahatsızlıkları nedeniyle arzu ettiğimiz düzeyde bir tanıtım yapma şansım ne yazık ki olmadı! İzmir’de ulusal ve yerel basında kısa da olsa kitabımı tanıtmaya çalıştım. İzmir Konak Belediye Başkanı Sayın Dr. Hakan Tartan’ın desteği ile İzmir’deki federasyon ve dernek başkanlarının katıldığı bir söyleşi de kitabımın yazılış öyküsünü ve hedeflerini anlatmaya çalıştım. Temel amacım bu kitabın tek bir kitap olarak kalmamasıydı. Bu söyleşimize katılan İzmir 21. dönem milletvekili hemşerimiz Kemal Vatan’ın imzalayarak göndermiş olduğu ” Rumeli-Balkan Fıkralarımız ve İlginç Öykülerimiz adlı bir kitap aldım. İnanın tarif edilmez bir mutluluk içindeyim. Müthiş heyecan duydum. Sanki yeni evlat sahibi olmuş bir baba gibi kendimi hissettim. Öncelikli olarak Sayın Kemal Vatan’ı bu değerli çalışmasından dolayı kutluyorum. Kendisi ile geçen hafta telefon ile görüştüm. İzmir dışında olduğunu söyledi. İzmir’e gelir gelmez, kendisi ile kitap hakkında bir söyleşi yapmak istiyorum. Bu iki kitap tanıtım amaçlı çok az sayıda basıldı. Kitap yazmak ne kadar zor ise, onu tanıtmak ve hedef kitleye ulaştırmak bir o kadar daha zor. Bu vesile ile hemşerilerimizin sosyal ve cemiyet hayatında karşılaştıkları ve yüzümüzde tebessüm yaratan, birbirinden güzel fıkra ve hikâyelerimizi bu haftadan itibaren sizlerle paylaşmayı uygun gördük. Tek gayemiz Balkan ve Rumeli mizahının temelini oluşturmak. Okuyucularımız geçmişten bugüne kadar, büyüklerinden duymuş oldukları daha önce internet veya sosyal paylaşım sitelerinde hiç yayınlanmamış fıkra ve hikâyeleri bizlere gönderirlerse kendi isimleri ile de gazetemizde yayınlayacağız. Ayrıca bu konuda çalışma içinde olan veya olacak federasyon, dernek veya kişilere de bir telefon kadar yakın olduğumu da belirtmek istiyorum. Yüreği ay ışığı kadar parlak ve sevgi dolu güzel hemşerilerimizin bize destek olacaklarını ümit ediyorum.  Yüreğinizden sevginin ve yüzünüzden tebessümün eksik olmadığı tüm günlerin sizlerle ve sevdiklerinizle olması dileklerimle bugün ki fıkra ve hikâyelerimize başlıyoruz.

 

**********************************

 

ARMUT DUŞTİ

 

Olay Kosova’da geçmiş ve birebir yaşanmış konudur. Konunun kahramanları Şerif Koliç ve Ayete Koliç. Bu hikâyeyi bana Kosovalı yakın dostum Şerif Ali Şensazlı yolladı. Kendisine buradan teşekkürlerimi iletmek istiyorum. Ayete Koliç sırtında çocuk bağlı, elinde çapa, iki büklüm olmuş vaziyette tarla çapalamakta, eşi Şerif Koliç ise armut ağacının altına uzanmış keyif yapmaktadır. Şerif Koliç birden bire avazı çıktığı kadar bağırarak eşini çağırmaya başlar.

“Ayeteeeeeeee, Ayeteeeeeeeeee!”

Yaşlı Ayete Koliç zavallı; “ Eyvah! Bizim adama bir şey oldu “diyerek sırtındaki çocuğu çözer ve tarlanın ta öteki ucunda armut ağacının altında yatmakta olan kocasının yanına koşarak gelir. Nefes nefese kalmış bir vaziyette;

“ Ne oldu adam, bir şey mi oldu?

Şerif Koliç, hiç istifini bozmadan başını hafifçe kaldırır ve eliyle biraz ilerisini işaret ederek;

“Aha şura bir armut duşti ver bakaym oni bana”

  

 

***************

 

 

YİYİN UTANMAZLAR

 

Manisa’daki eskiden daha çok uygulanmakta olan bir yemek geleneği vardır.

“Parviçe ve Çekalen”

“Parviçe ” karşılayan ” Çekalen ” ise misafir bekleyen taraftır.

Bu karşılıklı yemek ziyaretleri ile düğün sonrası akrabalık ilişkilerinin daha da pekiştirilmesi amaçlanmaktadır. Bir düğün sonrası, kız evi oğlan tarafını yemeğe davet eder. Her iki taraftan da çok yakın akrabalar yemeğe davet edilmiştir. Geleneklere uygun olarak ilk ” Parviçari ” yani erkek tarafı! sofraya oturur. Kız tarafından ise yanlarına evin en büyüğü olarak dede veya baba oturur. Diğer “ Çekalenler ” ise misafirler gittikten sonra yemeklerini yerler. Karşılıklı hoş sohbetlerden sonra yemeğe geçilir. Yer sofrası kurulur. Bu tür davetlerde ilk olarak kuru fasulye, biber turşusu ve ayran ikram edilir. Yemekler sofraya konmasına konulur ama kız tarafı ve erkek tarafının büyükleri nezaket olsun diye ilk önce karşı tarafın yemeğe başlamasını bekler. Yemeğe bir türlü başlanmadığını gören, kız evinin en yaşlı büyüğü (genellikle ninesi) erkek tarafının yemeğe başlamak için, utandığını düşünerek,

  “Yiyin utanmayın, çekinmeyin diyeceğine dili sürçer ve şöyle der:

    “YİYİN UTANMAZLAR YİYİN”

Bu ifade her düğün yemeği daveti öncesinde, mutlaka birisi tarafından dile getirilir ve yemeğe öyle başlanır!

“YİYİN UTANMAZLAR YİYİN”

 

 

*******************

 

KIYAFET ABİYE Mİ OLSUN?

Manisa Malta semtinde oturan Rumelili karı koca, oğlunun düğünü nedeniyle kendilerine kıyafet bakmak için alışverişe çıkarlar. Önce kocaya takım elbise, kravat, pantolon, ayakkabı alınır. Kıyafet alma sırası eşine gelir. Güzel gece kıyafetleri satan bir mağazaya girerler. Kapıda tezgâhtar karşılar. “Hoş geldiniz efendim”

“Oj bulduk”

“Nasıl bir şey bakmıştınız?

Kadın söze girer.

 “Evladım, nasipsa bizım afta soni uğlanin duğini var. Kana gecesi ve düğün balosi içın kiyafat bakayiz”

Tezgahtar kız yine sorar: “Kıyafetiniz Abiye mi olacak?

Kadın birazda kızgınlıkla

 “Yok ne abisi? ABİYE er şey aldik. Kıyafet bana olacek bana!” 

 

 

*********************

Bir fıkra da Sayın Kemal Vatan’ın yeni kitabı ” Rumeli-Balkan fıkralarımız ve ilginç öykülerimiz kitabından olsun.

LAHANANIN FAYDALARI

Bir Boşnak tarlasına gereğinden çok lahana dikmiş ve o sene de çok bereketli geçmiş. Mahsul çok olmuş ama lahanaları bir türlü satamamış. Bir Cuma namazı sonrası bu lahana ziraatçısı ve satıcısı Boşnak mahalle camisinin hocası ile görüşür ve der ki;

Hocam bu sene lahana ekmiştim. Bereket çok oldu ama lahanaları bir türlü satamıyorum.

Hoca da; ” Tamam sen haftaya Cuma, lahana yüklü arabaları cami önüne getir, merak etme hepsini satarız” der. Lahanacı Boşnak, hocanın dediğini yapar ve ertesi hafta lahana arabalarını caminin önüne dizer. Hoca Cuma vaazında der ki

“Ey Boşnakçi cemaat, ima yoş deset dana do ramazana, koy ne yadi laana nema da ima dina i imana ” (Yani Ey Boşnak cemaat, Ramazana kaldı on gün. Kim yemezse lahana, onda yoktur din ve iman)

Cuma namazı sonrası camiden çıkan Boşnaklar, içi lahana dolu arabalara hücum eder ve tüm lahanaları satın alırlar hatta lahanalar az bile gelmiştir!

 

 

 

 

                                   RUMELİLİ İNŞAAT USTASINDAN AŞK ŞİİRİ

 

 

       Sen TAŞ gibi ulasin

Ben sa DEMİR gibi

 

Sen ÇAKAL(çakıl) gibi ol

Ben sa ÇİMENTA gibi

 

Nişan-dügin yapalim

Karişalim birbirimiza

 

Evlenalim da

 BETON gibi çuciklarimiz olsin

 

    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP