Dünya yüzeyinde hemen hiçbir devlet yoktur ki, sudan bahanelerle bünyesindekilerin bir kısmının dilini yasaklamasın. Her alanda kendi dilinin kullanılmasını dayatan yasalar çıkartmasın. Maalesef birçok devlet bu uygulamayı yapıyor. İnsanları biteviye tek tip olmaya zorluyorlar. Dil zenginliğini yok ediyorlar. Sadece siyah ve beyaz tercih ediliyor. Diğer renkler görmezlikten geliniyor. Yok sayılmaya çalışılıyor. Böylesi uygulamalarla diğer dil mensuplarını yok ettiklerini zannedenler yıllar yıllar sonrası gün geliyor birde bakıyorlar ki, başladıkları yerdeler. Hatta ve hatta toplumsal huzur, güven, barış, kardeşlik ve paylaşım noktasında başlangıçtan daha beter yerlerde olduklarını geçte olsalar anlıyorlar. Herkesçe malum; ana dil daha doğmadan öğrenilmeye başlanılan dil demektir. Anne rahminden beri gelen en kutsal ve temel haklardandır. Kişiyi kişi yapan, beynini, gönlünü, duygu ve düşüncelerini başkaları ile paylaşmanın, anlaşmanın tek yolu olan dilin seçimi biz insanların elinde değildir. Ana dili kullanma hakkı doğumla birlikte kendiliğinden başlar. Bunun için herhangi bir başlangıç yasasına, kanununa, tüzüğe ihtiyaç yoktur. Bu yüzden de doğuştan itibaren edinilen, en doğal ve en masum insan hak ve özgürlüklerin başında yer alan ana dil, metazorilerle daha doğmadan öldürülmek istenmekte. Bir kısım insanlar bu şekliyle belki özünden koparılmak, belki de tarihin derinliklerinden beri duyulan kin ve nefret, dili yasaklamak şeklinde tezahür ettirilmek isteniyor da olabilir.
İNSANLIK AYIBI
Hangi sebeple olursa olsun bu bir dil yarasıdır. Bu dil yarası da insanlık ayıbıdır. Utanç veren bir uygulamadır. Haaa dilini yaygınlaştırmak, yüceltmek, en çok kullanılan diller arasına sokmak istersin bunun başkaca insani yolları vardır. O metotları uygular, insanlara dilini sevdirir, sevgi dili ilan edersin. Bu işi mefkûre edinenlere omuz verirsin. İşte o zaman dilin, dil yarası yara olmaktan çıkar, gönülleri fetih etmenin aracı olur. İnsanlar istedikleri yada ihtiyaç duyduklarında senin dilini kendiliklerinden kullanırlar. İşin güzeli, hayırlı olanı da budur. Literatüre göz attığımızda, insanlık ayıbının Balkan coğrafyasının“medeniyet beşiği” ülkelerinde sıklıkla uygulandığı gün aşırı basına düşenlerden. Ki, Yunanistan, Bulgaristan, Kosova, Makedonya ve Arnavutluk’ta buna maruz kalan binlerce soydaş ve dindaşlarımız vardır. Daha dün Gümülcine’de, Yunanistan Avrupa ve Dış Politika Vakfı ( ELİAMEP)’ nın Lozan’la ilgili düzenlediği bir panelde, Türk gazeteciye sunumunu ana dilinde yapması yasaklandı. Öncesinde İskeçe’ de düzenlenen “çocuklar arası” futbol turnuvasında da uygulama ayniyle vaki oldu. Dünyanın gözü önünde, bacak kadar çocukların ana dilini kullanmalarının önüne geçildi. Bu insan haklarını ihlalidir. Medeniliği kimseye kaptırmayanlara yakışmamaktadır. Adalarda, özellikle İstanköy’de, Rodos’ ta yaşayan ve sadece adları Ahmet, Mehmet, Ayşe, Fatma olarak kalmış, dilleri unutturulmuş binlerce çocuğumuzu ’da hatırlarımızdan çıkartmamalıyız. Ayrıca, kendi dilimize özgürlük isterken diğer dilleri yasaklamayı desteklemek, alkışlamak, yok saymak çok ciddi bir tezat teşkil eder. Bırakın insanlar ana dillerini özgürce kullansınlar. Ülkelerin resmi dilleri olsun elbet. Resmi işlemlerde bu dil kullanılsın. Amenna ve saddekna. Ancak dil konusunda olabildiğince esnek olunsun.
UNESCO VERİLERİNE GÖRE
Velhasıl, UNESCO verilerine göre her yıl onlarca dil konuşulmadığı için yok oluyor. Dünyada 6 binden fazla anadil olduğu varsayıldığında, bu sayının gün geçtikçe azaldığı ve dilsel zenginleşmenin hızla kaybolduğu görülmektedir. Sadece Afrika kıtasında 2 binden fazla dil mevcut ve bunların hiç biri yasaklı değil. İnsanlar istediği dili kullanmakta serbest. Bu sizce de garip değil mi değerli okurlar? Sanırım bu örnek, sözüm ona insan hakları havarisi kesilen modern takiyyecilere de manidar bir örnek olur. Son olarak, ana diller üzerinden siyaset yapılmasın. Ana dil serbestisi ülkeler arası siyasete konu edilmesin. Zira ana dili serbestisi devletlerin şanındandır. Vatandaşlarına karşı adil olmalarının gereğidir. Kendisi için istediğini başkaları için istemekse kişinin şanındandır. Hassaten Balkanlardaki dil yarasının tek merhemi de sevgi, şefkat, hak, hukuk ve insanı merkeze alabilmektir. Sağ ve esen kalın.
HABERLER
20 saat önceHABERLER
20 saat önceKÖŞE YAZARLARI
4 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce