DOLAR 34,5409 0.17%
EURO 36,0426 -0.55%
ALTIN 3.007,171,54
BITCOIN 34226561.13868%
İzmir
18°

PARÇALI BULUTLU

SABAHA KALAN SÜRE

Barboros’un torunları, denizi yeni keşfetti
311 okunma

Barboros’un torunları, denizi yeni keşfetti

ABONE OL
03/09/2020 00:58
Barboros’un torunları, denizi yeni keşfetti
0

BEĞENDİM

ABONE OL

“ Biz Barbaros’un torunlarıyız ve denizci bir ülkeyiz. Denizin tüm nimetlerinden faydalanmalıyız. Sadece nimetleri, ticari açıdan değil, bunun spor tarafı, su ürünleri tarafı da var. Bunlar çok önemli. Biz balıkçılığı, balık tüketimini desteklemek zorundayız.”

 

 

 

Başkanlık koltuğun da bir yılını dolduran, İMEAK DTO İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Yusuf Öztürk’ün, konuğu olduk. “Bizler denizi yeni keşfettik, eğer sektörü büyüklerimize anlatabilirsek, teşvik gelecektir” şeklinde konuşan Öztürk’e, başkanlıkta bir yıl nasıl geçti diyoruz.

Kolay geçmedi, ancak çok çabuk geçtiğini düşünüyorum. Önümüzdeki 3 yıl için nasıl geçecek diye düşündüğümde de, herhalde göz açıp kapanana kadar geçecek. Çünkü yapacak çok iş var. Deniz Ticaret Odası’nın 46 tane alt sektörü var. Bunların hepsini değerlendirdiğiniz zaman aslında 365 günün biz 200 günü çalıştığımızı düşünürsek, yaklaşık üç günü bir sektöre ayırmış oluyoruz. Bir de sektörler çok büyük, bir balıkçılık sektörünü düşündüğünüz zaman, az buz bir sektör olmadığını görürüz. O nedenle önümüzde ki 3 yıl yine aynı tempo da çalışırsak bir takım şeyleri düzeltebilme konusunda bir çaba sarfetmek gibi misyonumuz olacak.

 

Başkanlık için bir dönem mi, yoksa uzun başkanlık mı düşünüyorsunuz?

 

Sivil Toplum Örgütleri’nde, özellikle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) şemsiyesi altında ki kurumlarda, 4 yıllık bir görev süresi var. Bana göre ilk yıl sadece tanışma yılı oluyor. Yani nasıl oluyor, nasıl gidiyor, protokol nedir gibi. Benim avantajım ise bundan önce, 12 yıl yönetim kurulu üyeliği yaptığım için, bir yıllık alışma devresin de bunlara ihtiyacımız olmadı. Biz direkt işlerin içine girdiğimiz için farkında bile değiliz.

 

UZUN DÖNEMLİ BAŞKANLIKLAR DA KÖRLÜK OLUŞUYOR

 

Şimdiye kadar göreve gelen başkanların içinde en genç diyebilir miyiz?

 

O kadar genç değilim aslında 46 yaşındayım, ancak ben şimdiye kadar üçüncü başkan olarak, daha önce kaybettiğimiz Erdoğan ağabeyimiz, sonra Geza Dologh 12 yıl başkanlık yaptı. Üçüncü de ben oldum. Ama ben 12 yıl başkanlık yapmayacağım. Çünkü uzun dönemli başkanlıklar da bence körlükler oluşuyor. Yeni süpürge daha iyi süpürür felsefesinden çıktığımız da değişiklikte her zaman fayda vardır. Ama bu değişiklikler 2 yıl da bir değişiklik değil de, 4 yıl bunun için uygun bir zaman, hadi ekstrem durumlar da, bir 4 yıl daha olabilir. Ondan sonrasının sektöre faydasının olacağını sanmıyorum. Bizim herhangi bir ego problemimiz olmadığı için, görev verildiği sürece, başkanlık yapabiliriz. Ama görev süresi uzatılması süresinde iki dönemden sonrasını artık düşünmek lazım, bana göre doğru bir şey değil.

 

 

Uzun süreli başkanlık yapmak yorucu mu oluyor?  

 

Tabiî ki yoruluyorsunuz. Özel yaşantınız azalıyor, ailenize daha çok zaman ayıramıyorsunuz, çok seyahat ediyorsunuz. Ekstradan hem kendi işlerimiz, hem de odanın işleri var.  Seneler boyunca başkanlık yapanları tebrik etmek lazım, kolay bir iş değil. Nasıl başardılar bilemiyorum, ancak bana göre insan hem kendisi için, hem de ülkesi için çalışmalı. Ben kendim için zaten 25 yıl çalıştım. Artık ülkem için yapabileceğim ne varsa onun için bir çabam var. 25 sene ticaretle uğraştığım için, bu gün varsınız, yarın yok olabilirsiniz. Yani ticareti bırakamazsınız. Ancak artık şirketler kurumsallaşması gerektiği için, bizim şirketimiz de kurumsallaşabiliyor. Ben başkan seçildikten sonra,  işlerim yüzde 35 oranında düştü. Sadece benim değil, diğer yönetim kurulu üyelerimin de, aşağı yukarı işlerinde düşüş oldu. Ama bir taraftan da ülkemiz için, denizcilik sektörü için yapılabilecek bir şeyler varsa onun için çaba gösteriyoruz. Bunun da insana ayrı bir huzur verdiğini söyleyebilirim.

 

SEKTÖRÜ BÜYÜKLERE ANLATABİLİRSEK TEŞVİK GELECEK

 

Hep söyleriz, denizci ülke de denizci millet olamadık diye, denizlerimizi ne kadar kullana biliyoruz?

 

Bizler denizi daha yeni keşfettik. Dünya’nın yüzde 80’i deniz, dünyada ki kargo hareketinin yüzde 92’si kara yoluyla yapılıyor. Biz yeni yeni denizi keşfetmeye başlıyoruz. Zaten misyonumuz, denizci millet, denizci ülke. Biz Cumhuriyet döneminden hemen sonrasın da, Akdeniz’de ki en güçlülerinden birisiymişiz. Sektör bence kendini anlatamamış diye düşünüyorum. Ayrıca, denizcilikte ülkeye denizciliğin ne kattığını hesaplamak o kadar kolay bir şey değil. Turizm de bunları hesaplamak kolay. Havayoluyla yurtdışından ne kadar insan gelmiş, kaçı konaklamış, kaçı tekrar gitmiş, kaçı deniz yoluyla gelmiş, hangi otellerde kalmış gibi envanterini hemen çıkarabilir, sektörün ülkeye kazancını hemen belirleyebilirsiniz. Örneğin gemi yapacaksınız, tersaneler ile ilgili bir sürü çalışmalar var. Dolayısıyla katma değerini hesaplamak o kadar kolay değil. Ama şimdiki yönetimimiz, İstanbul’da bununla ile bir çalışma yapıyor. Biz denizcilik sektörü olarak ülkeye, katkımızı büyüklerimize anlattığımız sürece ve ikna ettiğimiz zaman, nasıl turizm de bir sürü teşvikler alındı ise denizcilik sektöründe de teşviklerin alınacağını düşünüyorum.

 

DTO kaç şubeye ulaştı?

 

Bizim merkezimiz İstanbul’da ve 7 tane de şubemiz var. Şu an, envanterin çıkarılması ile çalışmalar yapılıyor. Bizlerin de görevleri var tabi. Bu konuda, kendinizi ne kadar çok devlete anlatırsanız, Türkiye ekonomisi için faydalı olabildiğinizi anlatabildiğiniz sürece, onlar da “bu sektör desteklenmeli” diyerek daha çok destek verecektir.  O zaman biz daha çok denizleri kullanabilir hale geleceğiz.

 

İzmir’in simgesi olan limanın yıllardır tarama işi askıda kaldı. Efes’in kaderini İzmir yaşayabilir mi?

 

 

Burada olayları makro görmekte yarar var. Ben ilk işe başladığım da, sadece İzmir limanı vardı. Sonra baktık ki, Aliağa’da 2 tane konteyner terminali yapıldı. Üçüncü olarak PETKİM ile birlikte, 3 tane konteyner terminali oluyor. Hatta Petkim o kadar önemli bir yatırım ki, dünyanın en büyük konteyner limanları işleticisinin işletmesinde olacak bir liman yapılıyor. Yani İzmir limanı kadar büyük bir liman yapılıyor. Sonra baktık, Çandarlı geldi, dünyanın onuncu büyük limanı haline gelecek.  Buradan baktığınız da, sektör, bir devinim içerisinde kendini geliştiriyor. İzmir Limanı’nın, 250 metre genişliğinde, 14 metre derinliğinde, 8 kilometre boyunda kanal açılması meselesi, yaklaşık 300-350 milyon dolarlık bir yatırım. Büyükşehir Belediyesinin bu konuda bir projesi var. İkili bir fayda olacak olan proje de bu ölçüler de bir kanal açmakla, büyük gemilerin uğrak yapmasını sağlandığı gibi, aynı zamanda körfezdeki su sirkülasyonu sağlanabilecek. Yani bu proje ile hem liman kurtulacak hem de körfezi kurtarmış olacağız.  Şu an ÇED raporunda ve bundan sonra ki süreçte yatırımcı kuruluş yapacaktır. Körfez o kadar ilginçtir ki, Efes’in kaderi, İzmir Körfezi’nde de var. Efes deniz kenarındaydı ve liman şehriyken tarama yapılmadı ve kapandı.1800’lü yıllar da da Osmanlı zamanında İzmir Limanı kapanma tehlikesini yaşamış ve o zamanlar da taramışlar. Şimdi yine aynı şeye ihtiyaç hissediyoruz. Ben her zaman İzmir Limanı’nın arkasında olacağım. İzmir limansız düşünülemez. İzmir’in çağdaş bir liman olarak var olması için gerekli yatırımların yapılması lazım. Ama diğer yatırımları da her zaman düşünmemiz lazım. O nedenle İzmir’e liman şehri değil, limanlar şehri diyoruz. Kuzey’den Çandarlı, Aliağa, Batı’dan Çeşme, İzmir ve Güney’den Kuşadası. Şöyle bir düşünecek olursak, İzmir gerçekten limanlar şehri.

 

TAŞIMACILIĞI KARA YOLUNDAN DENİZLERE TAŞIMALIYIZ.

 

Denize yatırımlar başlandı diyebilir miyiz?

 

Elbette, çok önemli kuruluşların denize yatırımları var. Örneğin, Mersin’den bir yükü kamyona yükleyip İstanbul’a götürmektense, Mersin’den yükleyip, İstanbul’a deniz yoluyla hem de çok daha verimli bir şekilde götürebilirsiniz. En önemlisi çok daha ucuza götürebilirsiniz. Rekabet şansınızı artırabildiğiniz gibi, yoldaki kaza riskini, çalınma riskini ve yakıtınızı azaltabilirsiniz. Bir de karbondioksit emisyonu olarak çevreyi de düşünün. Bin tane TIR’ın taşıdığı malı bir gemide taşıyacaksınız. Bin tane TIR’ın harcadığı yakıtla gemi aynı tutulamaz. Dolayısıyla maliyetler minimuma indiriliyor. Biz ticaret adamları olarak, 3 tarafımız denizlerle çevrili olduğuna göre, denizi çok daha fazla kullanabilmeliyiz. Tabi burada kamyoncular bundan sonra iş yapmasın anlamına gelmiyor. Taşımacılığı en azından kara yolundan denizlere taşımamız lazım. Bizim daha çok bu tür kabotaj çalışmalarını, taşımalarını teşvik etmemiz gerekiyor.

 

Mesajının neler?

 

Biz Barbaros’un torunlarıyız ve denizci bir ülkeyiz. Denizin tüm nimetlerinden faydalanmalıyız. Sadece nimetleri, ticari açıdan değil, bunun spor tarafı, su ürünleri tarafı da var. Bunlar çok önemli. Biz balıkçılığı, balık tüketimini desteklemek zorundayız. Balığın sürdürülebilirliği konusunda üzerinde çalışmalar yapmak zorundayız. Yelken sporunu çocuklarımıza öğretelim ki, gelecek zamanda ani ve doğru kararlar verebilmeyi daha küçük yaşlarda yelken ile öğrenebilsinler.

 

 

 

 

En az 10 karakter gerekli


HIZLI YORUM YAP