Görsel ve işitsel basının son dakika ve flaş haber anonslarında, Ankara’da önemli kurumların bombalandığı yankılandı durdu. Geçmiş benzeri senaryolar, demokratik senaryolar üretemeyenlerce bir kez daha pişirilip sahneye kondu. Aslında bombalanan, devletin kurumlarından ziyade demokrasimizdi. Hedeflerden ilki Adalet Bakanlığı, diğeri de AKP Genel Merkez binasıydı. Yani milli iradenin yarısından fazlasının oyunu almış bir partinin merkezi. Burada, ne parti nede genel başkanın şahsi manevisi ön plandadır. Ön planda olan, atılan bombaların, seçmenin yüzde ellisinden fazlasının üzerine düşmüş olmasıdır. Milletin şahsı manevisidir. Olay, asıl bu yönüyle vahimdir. Bir tarafta demokrasinin nimetlerinden daha fazla yararlanmaya çaba sarf eden bir ülke, diğer tarafta süreci olumsuzlaştırmaya çalışan, tercihlerini karanlıktan, kan ve şiddetten yana koyan gözü dönmüş illegal güçler. Kısacası demokrasiyi hazmedemeyenler. Onlar eliyle demokrasimiz bir kez daha, insanlık ve hukuk kuralları dışında yara almıştır. Darbe midir, muhtıra mıdır, ikaz ya da ihtar mıdır? Buna siz karar verin. Adını ne koyarsanız koyun, olanların tasvip edilecek hiçbir yanı yoktur. İnsanlık dışıdır. Bir kere, nereden gelirse gelsin şiddeti alkışlamak vicdan ehlinin işi değildir. Eline silahı alacaksın ve masum insanların yaşadığı binalara pervasızca ateş açacaksın. Aklıselimin davranış modeli bu değildir. 75 milyonun bozuk olan huzurunu daha fazla bozmaktan başka bir işe yaramaz bu tip eylemler. Zira halkımız böylesi düzenleri daha öncesinde de çok defalar seyretmiştir.
SİYASİ VE HUKUKİ SÜREÇ
Burada siyasi ve hukuki süreçte olayın zamanlamasına da dikkat etmek gerekli. Süreçte; ekser Ergenekon tutukluları için müebbet hapis cezaları gündemde. Yeni anayasa hazırlığı ve barış sürecinde İmralı ile görüşmeler, mektuplaşmalar devam ediyor. Suriye’deki iç savaş ve siyasi iktidarın takındığı tavır ile illegal gruplara karşı devam eden yurt içi ve dışı operasyonlar. Süreç, ana hatları ile bunları kapsamakta. Elbette bunlardan yola çıkarak failleri tahmin etmek olası. Ancak asıl sebebe değinmek sanırım daha yerinde olacaktır. Yıllardır terör ile mücadeleye zaman, emek ve para akıtan ülkemizin, bölgesinde ve dünyada her alanda belirleyici aktör olması bu yolla engellenmeye çalışılmaktadır. Ülkemiz; siyasi, askeri ve ekonomik anlamda etkisizleştirilmek isteniyor. Ortadoğu ve Balkanlarda yaşayan halkaların bugün içinde bulundukları çıkmaz bunun göstergesidir. Devri Osmanlı da, başı ve ayakları belli olan gövde günümüzde kan- revan içerisindedir. Her bir uzvu bir yerdedir. Uzuvların kimileri milliyetçiliği öne sürmekte, bunu marifet saymaktadır. Kimileri mezhepçiliği ön plana çıkarmakta, bunu üstünlük vesilesi olarak görmektedir. Kimileride, her iki argümanı birden öne sürme bataklığında çırpınmaktadır. Çırpındıkça da batmaktadır. Ufak menfaatler peşinde koşarken, menfaati asli olan güç ve inanç birliği göz ardı edilmektedir. Asıl sıkıntı da buradadır. Böl-parçala-yönet çarkları gövdenin kalan kısımlarını da ayakta duramaz hale getirmiştir. Bir kısım mezhep ehli başkaları ile bir kısım diğer mezhep ehlide başkaları ile el ele. Deva bünyemizdeyken, yakınımızdayken, medet uzaklardan umulur hale gelmiştir. Yâd ellerden medet uman, inanç ortağı bu eller birbirini tutmadığı sürece, yürekler birlikte, inanç eksenli atmadığı sürece, birbirine sırtlarını dönenler, sırt sırta vermeyi ülkelerinin birincil hedefi yapamadıkları sürece bölgede ve ülkemizde cirit atanların sayısı her geçen gün artar. Birileri gelir ülkenizi savaş alanına çevirir. Bunlar gider yeni birileri gelir parti genel merkezinizi ve Adalet Bakanlığınızı, evlerinizi bombalar. Hamilerini doğru tayin edemeyenler sonunda yok olmaya mahkûmdurlar. Hulasa, coğrafyanın başı ve sonu belli değildir. Baş olmayınca da, buna yeltenen ve fakat baş mertebesine layık olmayanlar hüküm sürmeye, pervasızca can almaya, küresel ve ülkesel asayişi bozmaya devam ederler. Böylelikle can ve mal kayıpları kanıksanır bir hal alır. İsrail’in bir devlet başkanı “ Osmanlı zamanında belki bir devletimiz yoktu. Fakat can ve mal güvenliğimiz vardı. Bugün bir devletimiz var. Ancak can ve mal güvenliğimiz yok. Osmanlı’yı yıkmakla en büyük hatayı yaptık” diyerek sözünü ettiklerimi öz olarak ifade etmiştir. İşte olanların sebebi aslisi aslında tam da bu noktada yatmaktadır. Allaha emanet olun.
HABERLER
1 gün önceHABERLER
1 gün önceKÖŞE YAZARLARI
5 gün önceKÖŞE YAZARLARI
9 gün önceKÖŞE YAZARLARI
15 gün önce