Manisa … 1960 Yılı ….
Manisa Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü’nde görevli memur; ”Beni iyi dinleyin .!, Bu iskan belgesi sizin kimlik belgeniz gibidir,
Gerçek Nüfus Cüzdanlarınızı alana kadar, bu belge geçerlidir” der.
Bunun üzerine Şevket; ”Bu gün çok önemli bir mevzuatı hallettim. Artık oğlum İsmail’i okula yazdırabilirim” diyerek doğruca mahalle muhtarına gidip ikametgah senedi çıkarttı. Muhtar; ”Bu evrak ile doğruca Üzümcüler İlk Okulu’na git, başvuru yap ve oğlunu okula kaydet”dedi. İyi de..! Şevket bu işlemleri tek başına yapamazdı ki … Ertesi günü kendisinden üç yıl önce göç etmiş olan teyzesinin oğlu İbrahim’in yanına gitti. İbrahim’e durumu anlattı. Kendisine yardımcı olmasını istedi. İbrahim; ”Muhtara gidip evraklarını hazırlattın mı .?” diye sordu. Şevket evraklarının hazır olduğunu söyleyince,
İbrahim ; ”Eve git oğlunu al, gel hemen okula gidelim.” dedi. Şevket oğlunu aldı ve birlikte okula gittiler. Müdür Bey’in odasına girdiler. Okul Müdürü; ”Buyurun, neden geldiniz.?” diye sordu. İbrahim ; ” Müdür Bey, bu küçük çocuğu okula kaydetmek istiyoruz. Bu çocuk ve ailesi Türkiye’ye yeni göç ettiler. Ben kendilerine yardımcı oluyorum”dedi. Müdür Bey, yan odada bulunan yardımcısını çağırdı. ” Bu çocuğun okulumuza giriş kaydını hazırla ve en kısa zamanda okula başlasın” diye talimat verdi. Müdür yardımcısı çocuğun kaydını yaptı ve okuyacağı sınıfı ve öğretmeninin yazılı olduğu pusulayı babaya verdi.
Kağıtta şöyle yazıyordu: I.C Sınıfı, No : 148, Öğretmen: Nermin TATLIDİL .
Şevket çok sevinmişti. Hemen bakkaldan defter, kalem, silgi gibi malzemeleri aldılar. Annesi de, İsmail’e bir de önlük dikti. Beyaz yakalı, siyah önlük.
Ayrıca çanta yerine de bezden askılı bir torba da dikti. İsmail okul için hazırdı.
İbrahim ; ”Siz hiç merak etmeyin. Sabah bize gelin. İsmail benim İrfan ile birlikte okula giderler.”dedi.
VE….. OKUL .
İsmail, arkadaşı İrfan ile birlikte okula gitti. Ders zili çaldı. İsmail, arkadaşları ile birlikte sınıfına girdi. Dershane’nin kapısı açıldı. Öğretmenleri sınıfa girdi;
”Günaydın çocuklar ” dedi. Çocuklar da; ” Günaydın Öğretmenim” dediler.
İrfan parmak kaldırarak söz istedi. ” Ne oldu İrfan? ” dedi öğretmeni.
İrfan; ”Öğretmenim, yanımdaki arkadaşım İsmail. Sınıfımıza bu gün geldi.”
” Yaaa… öylemi ? . Yanıma gel İsmail.” dedi. İsmail, öğretmeninin ne dediğini anlayamamıştı. Zira hiç Türkçe bilmiyordu…! Ayağa kaktı ve öğretmenin yanına gitti. Öğretmeni İsmail’i yanaklarından öptü. Saçlarını okşadı.. Ve…., ” Aramıza hoşgeldin İsmail .” dedi. ”Çocuklar bakın! Bu yeni arkadaşınız İsmail diyerek arkadaşlarına tanıttı. İsmail’in kitabı yoktu. Öğretmeni bir kitap bulup getirdi ve kendisine verdi. İsmail, hiç Türkçe bilmiyordu. Sınıfın çoğunluğu kendisi gibi göçmen çocuklarıydılar. Alfabeyi öğrenmeye çalışıyorlardı.
SABIR VE HOŞGÖRÜ TİMSALİ
Nermin Öğretmenim… Çok sabırlı ve yumuşak huylu, çocukları seven, en önemlisi mesleğine sevdalı, çocuklara bir şeyler öğretebilmek için çırpınan …..
Hiç Türkçe bilmeyen bu çocuklar, ilk sömestre tatilinde alfabeyi öğrenmişlerdi.
Türkçe konuşmaya başlamışlardı. Günümüz annelerinin, kendi öz çocuklarının okul derslerine yardımcı olmaya tahammül edemezler iken, tek bir Türkçe harf ve kelime bilmeyen öğrencilerine aylarca sabrederek, alfabeyi ve Türkçe’yi öğreten, elleri öpülesi Nermin Öğretmen…. Eğer hayatta isen, Allah ömrüne ömür katsın. Eğer vefat ettiysen Allah mekânını cennet etsin. Bu öykü; Benim yaşadığım gerçek bir öyküdür. (BİSTRA’NIN KARDELENLERİ) isimli kitabımdan alıntıdır. Öyküde adı geçen küçük İsmail karakteri aslında ben; İlber Şiyak’ım… Arkadaşım, İrfan (Türkoğlu ) ise; Hukuk Fakültesi’ni bitirdi ve Hakim oldu. Kendisi halen İzmir/ Karşıyaka Adliyesi’nde Asliye Hakimi olarak görev yapmaktadır.
Manisa … 1960 Yılı ….
Manisa Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü’nde görevli memur; ”Beni iyi dinleyin .!, Bu iskan belgesi sizin kimlik belgeniz gibidir,
Gerçek Nüfus Cüzdanlarınızı alana kadar, bu belge geçerlidir” der.
Bunun üzerine Şevket; ”Bu gün çok önemli bir mevzuatı hallettim. Artık oğlum İsmail’i okula yazdırabilirim” diyerek doğruca mahalle muhtarına gidip ikametgah senedi çıkarttı. Muhtar; ”Bu evrak ile doğruca Üzümcüler İlk Okulu’na git, başvuru yap ve oğlunu okula kaydet”dedi. İyi de..! Şevket bu işlemleri tek başına yapamazdı ki … Ertesi günü kendisinden üç yıl önce göç etmiş olan teyzesinin oğlu İbrahim’in yanına gitti. İbrahim’e durumu anlattı. Kendisine yardımcı olmasını istedi. İbrahim; ”Muhtara gidip evraklarını hazırlattın mı .?” diye sordu. Şevket evraklarının hazır olduğunu söyleyince,
İbrahim ; ”Eve git oğlunu al, gel hemen okula gidelim.” dedi. Şevket oğlunu aldı ve birlikte okula gittiler. Müdür Bey’in odasına girdiler. Okul Müdürü; ”Buyurun, neden geldiniz.?” diye sordu. İbrahim ; ” Müdür Bey, bu küçük çocuğu okula kaydetmek istiyoruz. Bu çocuk ve ailesi Türkiye’ye yeni göç ettiler. Ben kendilerine yardımcı oluyorum”dedi. Müdür Bey, yan odada bulunan yardımcısını çağırdı. ” Bu çocuğun okulumuza giriş kaydını hazırla ve en kısa zamanda okula başlasın” diye talimat verdi. Müdür yardımcısı çocuğun kaydını yaptı ve okuyacağı sınıfı ve öğretmeninin yazılı olduğu pusulayı babaya verdi.
Kağıtta şöyle yazıyordu: I.C Sınıfı, No : 148, Öğretmen: Nermin TATLIDİL .
Şevket çok sevinmişti. Hemen bakkaldan defter, kalem, silgi gibi malzemeleri aldılar. Annesi de, İsmail’e bir de önlük dikti. Beyaz yakalı, siyah önlük.
Ayrıca çanta yerine de bezden askılı bir torba da dikti. İsmail okul için hazırdı.
İbrahim ; ”Siz hiç merak etmeyin. Sabah bize gelin. İsmail benim İrfan ile birlikte okula giderler.”dedi.
VE….. OKUL
İsmail, arkadaşı İrfan ile birlikte okula gitti. Ders zili çaldı. İsmail, arkadaşları ile birlikte sınıfına girdi. Dershane’nin kapısı açıldı. Öğretmenleri sınıfa girdi;
”Günaydın çocuklar ” dedi. Çocuklar da; ” Günaydın Öğretmenim” dediler.
İrfan parmak kaldırarak söz istedi. ” Ne oldu İrfan? ” dedi öğretmeni.
İrfan; ”Öğretmenim, yanımdaki arkadaşım İsmail. Sınıfımıza bu gün geldi.”
” Yaaa… öylemi ? . Yanıma gel İsmail.” dedi. İsmail, öğretmeninin ne dediğini anlayamamıştı. Zira hiç Türkçe bilmiyordu…! Ayağa kaktı ve öğretmenin yanına gitti. Öğretmeni İsmail’i yanaklarından öptü. Saçlarını okşadı.. Ve…., ” Aramıza hoşgeldin İsmail .” dedi. ”Çocuklar bakın! Bu yeni arkadaşınız İsmail diyerek arkadaşlarına tanıttı. İsmail’in kitabı yoktu. Öğretmeni bir kitap bulup getirdi ve kendisine verdi. İsmail, hiç Türkçe bilmiyordu. Sınıfın çoğunluğu kendisi gibi göçmen çocuklarıydılar. Alfabeyi öğrenmeye çalışıyorlardı.
SABIR VE HOŞGÖRÜ TİMSALİ
Nermin Öğretmenim… Çok sabırlı ve yumuşak huylu, çocukları seven, en önemlisi mesleğine sevdalı, çocuklara bir şeyler öğretebilmek için çırpınan …..
Hiç Türkçe bilmeyen bu çocuklar, ilk sömestre tatilinde alfabeyi öğrenmişlerdi.
Türkçe konuşmaya başlamışlardı. Günümüz annelerinin, kendi öz çocuklarının okul derslerine yardımcı olmaya tahammül edemezler iken, tek bir Türkçe harf ve kelime bilmeyen öğrencilerine aylarca sabrederek, alfabeyi ve Türkçe’yi öğreten, elleri öpülesi Nermin Öğretmen…. Eğer hayatta isen, Allah ömrüne ömür katsın. Eğer vefat ettiysen Allah mekânını cennet etsin. Bu öykü; Benim yaşadığım gerçek bir öyküdür. (BİSTRA’NIN KARDELENLERİ) isimli kitabımdan alıntıdır. Öyküde adı geçen küçük İsmail karakteri aslında ben; İlber Şiyak’ım… Arkadaşım, İrfan (Türkoğlu ) ise; Hukuk Fakültesi’ni bitirdi ve Hakim oldu. Kendisi halen İzmir/ Karşıyaka Adliyesi’nde Asliye Hakimi olarak görev yapmaktadır.