Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı’nın (TİKA) düzenlediği ve Beşir Ayvazoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı konferansta “Osmanlı Kültürü’nün Estetik Dünyası” ele alındı.
TİKA tarafından uluslararası ve bölgesel çalışmalar, iktisat tarihi ve kalkınma, Osmanlı ve cumhuriyet tarihi, medeniyet ve kültür, iletişim, siyaset, sosyal psikoloji vb. alanlarda, uzman ve akademisyenlerin katılımları ile düzenli olarak gerçekleştirilen TİKA Konferansları devam ediyor. Bu kapsamda TİKA Konferans Salonu’nda düzenlenen Beşir Ayvazoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı konferansta “Osmanlı Kültürünün Estetik Dünyası” ele alındı.
Sözlerine Osmanlı’nın kültürel mirasının zenginliğinden bahsederek başlayan Ayvazoğlu, Osmanlı’nın büyük bir imparatorluk kurduğunu ve eserlerinin asırlarca yükseldiğini ifade etti. Konuşmasının devamında yıllarca hem içeride hem de dışarıda bu eserlerin ihmal edilmesinden dolayı kültürel bir boşluk oluştuğuna vurgu yapan Ayvazoğlu, bu boşluğu TİKA ve benzeri kuruluşların doldurmaya çalıştığını kaydetti.
Beşir Ayvazoğlu, eskiden Osmanlı’ya ait olan topraklardaki kültür mirasımıza sahip çıkılmasının son derece önemli ve hayati önem taşıdığını belirterek, “Daha önceki dönemlerde gerek ekonomik nedenlerden gerekse başka nedenlerden sınırlarımız dışındaki eserlerimize sahip çıkamazken, Türkiye bu durumu daha fazla görmezden gelemedi ve Türkiye’nin bu ülkelerdeki gözü TİKA oldu” dedi.
Osmanlı’nın Selçuklu mirasını devralmasının yanı sıra Bizans mirasını da yaşatmaya devam ettiğini söyleyen gazeteci-yazar Beşir Ayvazoğlu, “Osmanlılar, Anadolu’da İslam medeniyetinin Selçuklu yorumunu, yepyeni bir ruh ve dinamizmle Avrupa’nın içlerine kadar taşıdılar” dedi. Ayvazoğlu’nun “Fatih Sultan Mehmet’in sağ gözünü doğuya, sol gözünü batıya dikti” sözleri dikkat çekti.
Konuşmasında İslamiyet’te sanat anlayışına değinen Beşir Ayvazoğlu, “Tabiata ayna tutmak, benzerini vücuda getirmek İslam tarihinin başından itibaren putperestlik olarak adlandırılarak yasaklanmıştır. Müslümanlar dış dünyanın arkasındaki hakikate yönelmişlerdir. İslam’da resimler somuttan soyuta geçerek geometrik şekiller kullanılmıştır. İslamiyet’te yasaklansa da, resim sanatı ihtiyaçtır. Batıdakinin aksine İslamiyet’te yazı büyüyor, resim küçülüyor ve böylece iki boyutlu olarak adlandırılabilecek minyatür sanatı doğuyor” diye konuştu.
Sanat Eseri Sanatçıdan Daha Önemli
Konuşmasında Osmanlı da sanat eseri ve sanatçı arasındaki ilişkiyi ele alan Ayvazoğlu, Osmanlı’da sanatçıdan çok eserlerinin ön planda olduğunu söyledi. Örnek olarak Fuzuli’ye atıfta bulunan Ayvazoğlu, Fuzuli mahlasını kullanan sanatçının asıl adının Mehmet olduğunu Fuzuli mahlasının boş, gereksiz anlamına geldiğini fakat sanatçının bu mahlası kullanarak kendisinden ziyade sanatının ve eserinin konuşulmasını istediğini belirtti.
“Batı Osmanlı Mimarisine Hayrandı”
Osmanlı mimarisinin klasik dönem estetik anlayışını ve İslam’ın sanatta gözettiği prensipleri anlatan Ayvazoğlu, “Osmanlı’da halkın yaşayacağı mekanlar edep-adap ilişkisi içinde ele alınmıştır. Cami gibi kutsal mekânların ihtişamını gölgeleyecek bina yapılmamasına özen gösterilirdi” diye konuştu.
Beşir Ayvazoğlu Batılıların Osmanlı mimarisine bakısını şu sözlerle değerlendirdi: “Osmanlı ebedi değerleri taş ile kaydediyordu. Camilerde taş kullanılması bundandır. Oysa camilerin etrafındaki evler faniliği gösterir şekilde ahşap inşa edilirdi. Bu aynı zamanda ebedi olan değerlerin vurgulanırken insanın faniliğini ifade etmenin bir ifadesidir. Batılı seyyahlar Osmanlı şehirlerinin taş ve ahşap ahengini hayranlıkla anlatmıştır.” dedi.
BALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
9 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
18 gün önceHABERLER
27 gün önce