Beyaz Usta, Siyah Çırak şaşırtacak

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Yeni nesil yazar Bahadır Yenişehirlioğlu tabuları yıktığı ilk romanıyla şimdi tüm kitabevlerinde.

İçselliğe doğru çıkılmış bir yolculuğun kaşifliği olarak tanımlıyor Beyaz Usta Siyah Çırak’ı. Ve içine edebiyat kaçmış herkes gibi gündelik hayatın karışıklığı/sahteliği yerine kendi kurgusunda yarattığı karakterlere bürünmüş bir melankolik olarak karşımıza çıkıyor yeni nesil yazar Bahadır Yenişehirlioğlu. Çoklarımızın konuşulamaz, eleştirilemez kıldığı din üzerine tabuları yıkan bu ilk romanı ile yazım hayatına merhaba diyor ve öncelik olarak kendi tabularını yıkmış olmanın dinginliğiyle konuşuyor. Diyor ki, “O, bu, şu değil; herkes okumalı Beyaz Usta Siyah Çırak’ı. Gerçek tasavvuf ile bunun sömürüsünü yapan karakterlerin çatışmasına kreatif, felsefik ve naif bir yaklaşımla hayat verdim. Bu sömürü çatışmasının tam ortasında kendimi bulduğumda, aslında, kendi içime doğru bir yolculuk yaptığımı keşfettim… Bu yolculukta, herkesin kendi payına düşecek kabullenmeleri olacaktır diye düşünüyorum ve kendi romanımı tavsiye ediyor olmaktan mutluluk duyuyorum.” Kendine dışarıdan bir gözle; ama eleştirel bir gözle bakma tercihi sunan Beyaz Usta Siyah Çırak, dışarıdan nasıl göründüğünü görmek isteyenler için biçilmiş kaftan niteliği taşıyor. Yenişehirlioğlu, “Kavgalarımla ve açmazlarımla barıştım.” diyor. Rutin hayatını sürdüren herkes gibi içsel bir yolculuk yapmayı çoğu zaman ıskaladığını ifade ederek sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ben kendime dışarıdan bakmayı öğrendim. başka başka insanların gözünden nasıl göründüğüme baktım. Bazen şaşırdım, bazen kabullenmek istemedim. Ama karşımda o tüm yalınlığıyla duran benden başkası değildi. İşte o zaman kendimle barışmayı öğrendim. Beyaz Usta Siyah Çırak, insanın en zayıf, en kırılgan, en savunmasız olduğu alan olan dini anlatıyor. Dinin, sömürüye ne kadar açık olduğunu ve yanlış kişilerin ellerinde hadisenin nasıl bir travmaya dönüştüğünü gözler önüne seriyor. İlk uzun soluklu bir roman denemesi olarak bu konuyu işlemek beni korkutmadı. Aksine, bir görev, bir sorumluluk olduğunu hissettim ve gerçeği bir de ben anlatmak istedim.”