PETRA Nachtmanova Avusturya’da Polonyalı bir anne ile Çek bir babanın kızı olarak dünya geldi. Petra’nın ana dilleri Lehçe, Çekçe ve Almanca. Ancak o Türkçe de dahil sekiz dil konuşabiliyor. Birey olarak da müzisyen olarak da kalıplara uymayan biri. Çok kültürlü kökeninin yardımıyla ve müzik yoluyla insanlar ve kültürler arasında hep doğal bir bağ kuruyor.
ESİR ALAN ENSTRÜMANIN PEŞİNDE
İngiltere’de tarih okudu. Berlin Humbold Üniversitesi’nde Orta Asya kültürü eğitimi aldı. Hayatı ise ‘Türk Mahallesi’ olarak bilinen Berlin’in Kreuzberg semtindeki cemevinde tanıdığı saz ile değişti. 10 yıl önce eline aldığı sazı bir daha hiç bırakmadı. Sazın büyüsüne kapılan Petra, deyişlere de hayran kaldı. Altı yıl önce sazın çıktığı ve çalındığı topraklara gidip kendisini esir alan bu çalgının hikayesini araştırmayı kafasına koydu. Altı yıllık çalışma ve hazırlıktan sonra da hayalini gerçekleştirdi. Yönetmen arkadaşı Stephan Talneau ve sesçi Florent Chaintiou ile birlikte Berlin’den yola çıktı.
İNSANLARI BİR ARADA TUTAN ÖZEL ŞEY
Başlardaki kuşkucu şaşkınlık, yol aldıkça yerini önce hayranlığa, sonunda da derin bir güvene bırakıyor. Petra Nachtmanova “Çektiğimiz ‘Saz’ müziğin gücünü gösteren ve dünyanın sınırlarını zorlayan bir yol filmi, aynı zamanda da hayatın anlamını keşif için Asya ile Avrupa arasında geçen nefes kesici bir seyahat. İnsanların günlük sıkıntılarına rağmen onları bir arada tutan bu ‘özel şey’ sazın hikayesi oldu” dedi. Yolu Bosna Hersek, Arnavutluk ve Bulgaristan’a düştü. Oradan İstanbul, Sivas, Tunceli, Diyarbakır ve Erzurum’a uğradı. Her gittiği yerde sazın izini sürdü. Tanınmış saz ustalarıyla buluştu, yerel ve ünlü sanatçılarla karşılıklı saz çalıp deyişler okudu. Bununla da yetinmedi Kafkasya’nın karlı ve çetin dağlarına tırmandı. Orada saz çalıp yeni şarkılar öğrendi. Gürcistan’da, İran’da ve Horosan’da sazın melodisini dinledi. Tüm duyduklarını ve gördüklerini de film yaptı. Gittiği her yerde karşılaştığı herkese ‘Bana eve götürebileceğim bir şarkı çalın’ dedi. Onlar çaldı, Petra şarkıları eve getirdi.
KAFKASLARIN TEPESİNDE KRAVAT TAKAN USTA
Berlinli sanatçı “Berlin’de cemevinde gördüğüm sazı tanımak istedim. Beni büyüleyen bu sihirli aletin büyüsünü görmek istedim. Onu sadece çalmak bana yetmedi. Nasıl bir şeydir, kimlerin elindedir görmek bilmek ve anlamak için filmi çektik. Saz filminde çok sayıda şarkı var, 12 dil konuşuluyor. Her gittiğimiz yerde başka bir özelliğiyle karşımıza çıktı. Sazı Anadolu’da tarlada, harmanda, çeşme başında çalanla da karşılaştık, onunla zeybek çalanı da gördük. Karlı ve soğuk Kafkas dağlarında takım elbise giymiş, kravat takmış insanların elinde de saz vardı. Bosna’da kocaman iken, Arnavutluk’ta küçücüktü” dedi.
BÜYÜK ZENGİNLİKLE GERİ DÖNDÜK
Nachtmanova “Gittiğimiz her yerde insanlar saza yoldaş gibi bakıyorlar. Biz bu yoldaşın peşine düştük. Büyük bir zenginlikle geri döndük. Sazda müthiş dünyalar ve hikayeler var. Gittiğimiz coğrafyalarda en çok Anadolu insanları saza derinlik katıyor. Sazda güzellik var. Sazda güç var, özgürlük var. Yaşam biçimi var. Saz kimseye ırkçılık yapma hakkı vermiyor. Saz uluslararası bir çalgı. Herkesin müzik aleti. Anadolu’da çok dilde çalınıyor. En çok erkeklerin elinde var. Ancak sazı çok güzel çalan çok kadınla da karşılaştım. Ben Berlin’de bir enstrüman tanıdım ve onun peşine düştüm gidiyorum. Beni bundan sonra nereye sürükleyecek bilmiyorum” dedi.
Kaynak: Hürriyet
KÖŞE YAZARLARI
2 gün önceKÖŞE YAZARLARI
7 gün önceKÖŞE YAZARLARI
13 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
21 gün önceKÖŞE YAZARLARI
22 gün önce