Makedonya’nın batısında ”REKALAR” yöresinde, Korab, Deşat, Kırçin ve Bistra Dağı’nın eteklerinde yaşamak zordur. Kış mevsimi 9 ay sürer. Nefes almak bile güç gelir insana…
Bistra Dağı, Mavi Kelebekleri ve Beyaz Kardelen Çiçekleri ile de ünlüdür.
Kardelen Çiçeği’ne sormuşlar.
” Bütün çiçekler sıradan yerlerde açıp insanlara yakın dururken,
Sen neden böyle yüksek dağlarda açarsın?”
Kardelen şöyle cevap vermiş;
”Gülü seven dikenini, Menekşeyi seven rengini, beni seven de ölümü göze alır.”
Sert bir rüzgar eser vadiye Kardelen’lerin boynu bükülür, Mavi Kelebekler dört bir yana savrulurlar.
Tıpkı doğup büyüdükleri, yurt bildikleri toprakları terk etmek zorunda kalan biz ” Muhacirler ” gibi…
GÖÇ OLAYLARI VE NEDENLERİ
İnsanoğlu yaratıldığı günden bu güne kadar, türlü nedenlerden dolayı hep bir yerden başka bir yerlere göç etmiştir. Göç olayları ve nedenleri her ne kadar değişikliğe uğramış olsa bile, sonuçta insanları doğup büyüdükleri
ömürlerinin bir kısmını geçirdikleri, kısacası vatan bildikleri topraklarda,
evlerini, mülklerini, dostlarını, akrabalarını ve tüm yaşanmış acı-tatlı anılarını bırakıp ta… Hiç bilmedikleri farklı coğrafyalara göç edip yerleşmeleri, hiç de öyle sanıldığı gibi kolay bir olgu olmasa gerek. Özellikle, Balkan coğrafyasında;
Bulundukları ülkenin kendilerine uyguladığı Asimilasyon Politikaları, ekonomik zorluklar ve özellikle, Osmanlı Devleti’nin Balkan Harbi’nden sonra bölgeden çekilmesi üzerine oluşan devletler, Osmanlı’ya karşı biriktirdikleri kin ve nefreti, geride kalan Evlad-ı Fatihan torunlarına, her türlü siyasi ve ekonomik baskılar uygulayarak Müslüman-Türk Ahaliyi göçe zorlayarak, Osmanlı’dan bir şekilde intikam almak istemişlerdir…! 1912 yılından sonra, Anavatan’a değişik şekillerde (Mübadele – Muhacir ve Serbest Göçmen) olarak göçler gerçekleşmiştir. Hiç kimse sebepsiz göç etmez…!!! Unutmayalım ki…!!!
GÖÇ ACIDIR, GÖÇ ÇİLEDİR
Göç insanı yaralar. Göç insanı sevdiklerinden koparır. Göç insanı biçare yapar..
Özellikle göç ettiği ülkede göçmenin gözü yaşlıdır… Eğer; bir de o göç ettiğin ülkenin dilini bilmiyorsan… Asıl o zaman bir kez daha acılar çekersin. Kolay değildir , göç’e zorlandığın ülkede ”TÜRK ”, göç ettiğin ülkede ”GÖÇMEN” olmak..!!! Yaşamayanlar bu gerçekleri bilemezler. Kendisine sığındığın ülkede yabancı olmak kolay mı sanıyorsunuz? Mahallenin çocukları bizlerle oyun oynamazlardı. Öğretmenlerimiz, Türkçe bilmediğimizden dolayı anlattıklarını geç anladığımız için bize kızarlardı. Makedonya’nın batısından 1950-1962 yılları arasında, Komünizm’den kaçarak göç eden bu insanlara ” Komünist ” yakıştırması yapıldı! Evlerinin içine banyo ve tuvalet yaptıkları için, kendilerine ”Gavurlar” denildi yıllarca. Türkçe bilmedikleri için horlandılar..! Buraya gelip Müslüman oldunuz , İsimlerinizi Türkiye’de değiştirdiniz dediler..! Hep sineye çektiler…! Hiç bir zaman ” İsyan” etmediler! Bir zaman geldi ki;
Bu insanların aslında gavur olmadıkları, vatanını, devletini çok seven insanlar olduklarını anladılar. Ne zaman biliyor musunuz? Tam 30 yıl sonra. Onlar;
Anavatan Türkiye’den hiç bir şey istemediler. Ne kira yardımı, ne yiyecek ve ne de ev! Bulduklarına kanaat ettiler amma …. hiç bir zaman geriye dönmeyi düşünmediler.!!! Onlar; sabırla, çalışarak, Allah’a şükrederek , ”BİSTRA DAĞI’NIN KARDELENLERİ ” gibi soğuğa, Kar’a inat hep fışkırdılar.
Vatan bildikleri bu topraklarda …..
Makedonya’nın batısında ”REKALAR” yöresinde, Korab, Deşat, Kırçin ve Bistra Dağı’nın eteklerinde yaşamak zordur. Kış mevsimi 9 ay sürer. Nefes almak bile güç gelir insana…
Bistra Dağı, Mavi Kelebekleri ve Beyaz Kardelen Çiçekleri ile de ünlüdür.
Kardelen Çiçeği’ne sormuşlar.
” Bütün çiçekler sıradan yerlerde açıp insanlara yakın dururken,
Sen neden böyle yüksek dağlarda açarsın?”
Kardelen şöyle cevap vermiş;
”Gülü seven dikenini, Menekşeyi seven rengini, beni seven de ölümü göze alır.”
Sert bir rüzgar eser vadiye Kardelen’lerin boynu bükülür, Mavi Kelebekler dört bir yana savrulurlar.
Tıpkı doğup büyüdükleri, yurt bildikleri toprakları terk etmek zorunda kalan biz ” Muhacirler ” gibi…
GÖÇ OLAYLARI VE NEDENLERİ
İnsanoğlu yaratıldığı günden bu güne kadar, türlü nedenlerden dolayı hep bir yerden başka bir yerlere göç etmiştir. Göç olayları ve nedenleri her ne kadar değişikliğe uğramış olsa bile, sonuçta insanları doğup büyüdükleri
ömürlerinin bir kısmını geçirdikleri, kısacası vatan bildikleri topraklarda,
evlerini, mülklerini, dostlarını, akrabalarını ve tüm yaşanmış acı-tatlı anılarını bırakıp ta… Hiç bilmedikleri farklı coğrafyalara göç edip yerleşmeleri, hiç de öyle sanıldığı gibi kolay bir olgu olmasa gerek. Özellikle, Balkan coğrafyasında;
Bulundukları ülkenin kendilerine uyguladığı Asimilasyon Politikaları, ekonomik zorluklar ve özellikle, Osmanlı Devleti’nin Balkan Harbi’nden sonra bölgeden çekilmesi üzerine oluşan devletler, Osmanlı’ya karşı biriktirdikleri kin ve nefreti, geride kalan Evlad-ı Fatihan torunlarına, her türlü siyasi ve ekonomik baskılar uygulayarak Müslüman-Türk Ahaliyi göçe zorlayarak, Osmanlı’dan bir şekilde intikam almak istemişlerdir…! 1912 yılından sonra, Anavatan’a değişik şekillerde (Mübadele – Muhacir ve Serbest Göçmen) olarak göçler gerçekleşmiştir. Hiç kimse sebepsiz göç etmez…!!! Unutmayalım ki…!!!
GÖÇ ACIDIR, GÖÇ ÇİLEDİR
Göç insanı yaralar. Göç insanı sevdiklerinden koparır. Göç insanı biçare yapar..
Özellikle göç ettiği ülkede göçmenin gözü yaşlıdır… Eğer; bir de o göç ettiğin ülkenin dilini bilmiyorsan… Asıl o zaman bir kez daha acılar çekersin. Kolay değildir , göç’e zorlandığın ülkede ”TÜRK ”, göç ettiğin ülkede ”GÖÇMEN” olmak..!!! Yaşamayanlar bu gerçekleri bilemezler. Kendisine sığındığın ülkede yabancı olmak kolay mı sanıyorsunuz? Mahallenin çocukları bizlerle oyun oynamazlardı. Öğretmenlerimiz, Türkçe bilmediğimizden dolayı anlattıklarını geç anladığımız için bize kızarlardı. Makedonya’nın batısından 1950-1962 yılları arasında, Komünizm’den kaçarak göç eden bu insanlara ” Komünist ” yakıştırması yapıldı! Evlerinin içine banyo ve tuvalet yaptıkları için, kendilerine ”Gavurlar” denildi yıllarca. Türkçe bilmedikleri için horlandılar..! Buraya gelip Müslüman oldunuz , İsimlerinizi Türkiye’de değiştirdiniz dediler..! Hep sineye çektiler…! Hiç bir zaman ” İsyan” etmediler! Bir zaman geldi ki;
Bu insanların aslında gavur olmadıkları, vatanını, devletini çok seven insanlar olduklarını anladılar. Ne zaman biliyor musunuz? Tam 30 yıl sonra. Onlar;
Anavatan Türkiye’den hiç bir şey istemediler. Ne kira yardımı, ne yiyecek ve ne de ev! Bulduklarına kanaat ettiler amma …. hiç bir zaman geriye dönmeyi düşünmediler.!!! Onlar; sabırla, çalışarak, Allah’a şükrederek , ”BİSTRA DAĞI’NIN KARDELENLERİ ” gibi soğuğa, Kar’a inat hep fışkırdılar.
Vatan bildikleri bu topraklarda …..
ilbersiyak45@hotmail.com