Mehmet KARABEL
egedesonsoz.com
Balkan Kültürü’nün İzmir yansıması…
İnkar edilemez…
Selanik-İzmir kaynaşması da öyle…
Kendine özgü duruşları…
Hayat tarzları…
Şarkıları-türküleri…
Ot yemekleri, börekleri…
Zaten bu nedenledir…
Selanik’in “Küçük İzmir” oluşu…
Benim atalarımın geldiği yer de Balkanlar…
Hayatımı birleştirdiğim kız da Selanikli…
Ne garip!
İnsan evlenirken eşine hiç sormuyor:
“Atalarınız nereden gelmiş İzmir’e?” diye…
Sonra çıkıyor ortaya…
Aynı toprakların / kültürün mirasçıları olduğumuz…
Arif Şentürk ağlatır söylerken o türküyü:
“Aman Bre Deryalar Kanlıca Deryalar
Biz Nişanlıyız
İkimiz de Bir Boydayız
Biz Delikanlıyız…”
***
Sözler bile ilmik ilmik hasret örer gibidir:
“Manastır ortasında var bir havuz aman havuz canım havuz
Dimetoka kızları hepsi de yavuz biz çalar oynarız…”
Ya da Gazi Mustafa Kemal’i ağlatan o türkü:
“Maya dağdan kalkan kazlar
Al topuklu beyaz kızlar
Yarimin yüreği sızlar
Eğlenemem aldanamam
Ben bu yerlerde duramam
Vardar ovası Vardar ovası
Kazanamadım sıla parası…”
***
Eğer Balkan kökenli iseniz ve de içiniz biraz titrediyse…
Gelelim esas konuya…
Belki hiç ellenmedi, belki de çok az biliniyor…
İki hafta önce…
“Ben artık bu koltuğu bırakıyorum…” diyen…
İzmir’in “Koca Başkanı” dışında…
Neredeyse…
Gelmiş geçmiş İzmir’in tüm belediye başkanlarının…
Balkan kökenli olduğunu bilir miydiniz?
Neden?
Çünkü, İzmir’in “tercihi” böyle…
O tercihin sıralaması da şöyle:
“Önce göçmen, sonra merkez sağ…”
Amaaan, canım…
Arada sırada “sapma” olacak tabii ki…
***
Şu sıralarda İzmir…
Belediye oluşunun 150’inci yılını hak ettiği şekilde kutluyor…
Biraz gerilere gidelim…
İzmir’in ticaret tarihini yaratan…
Yahudi ve Rum ailelerin etkisi inkar edilemez…
Cumhuriyetin ilanı ile birlikte…
Gerek dolaylı seçilen vali ve belediye reisleri…
Gerekse doğrudan seçimle iş başına getirilen belediye başkanları…
Ağırlıklı hep göçmen…
Neden acaba?
Mesela…
1922’de kenti yöneten Şükrü Kaya, Yunanistan İstanköyle…
1924’te reis olan Muammer Uşaklıgil, Uşak’tan İzmir’e gelen tüccar bir aileden ve soyları Girit’e dayanıyor…
1930’da belediye reisi olan Sezai Göker, Urlalı ama Girit göçmeni…
1954’te seçilen yine efsane isimlerden Dr. Selahattin Akçiçek, Giritli’ydi…
1955’ten itibaren üç yıl başkanlık yapan Enver Dündar, Demokrat Partili ve Selanik göçmeni…
Tam dokuz yıl belediye başkanlığı yapan ve o yoklukta İzmir’i adeta baştan yaratan Dr. Behçet Uz, Denizli Buldan’dan İzmir’e gelmiş ama aslen Selanik göçmeni…
1963’te belediye başkanı olan ve hala “Asfalt Osman” diye anılan Osman Kibar, Demokrat Partili ve Selanik göçmeniydi…
İzmir’in ilk CHP’li belediye başkanıdır İhsan Alyanak… Yedi yıl görev yaptı… Darbe olmasa devam ederdi… O da Balkan göçmeniydi…
***
İzmirliler…
1960 ve 1980 darbe dönemleri dışında…
Genellikle…
İçlerinden biri saydığı Balkan ve Rumeli göçmeni isimleri tercih ettiler…
Sonra da bu eğilimlerini değiştirmediler…
Mesela…
Burhan Özfatura gibi muhafazakar merkez sağcı bir ismi iki kez belediye başkanı seçti bu güzel kent… ANAP’tan seçilmişti ama o da Selanik göçmeni bir aileden geliyordu…
Mesela…
1971 yılında Ecevit Hükümeti’nden…
29 yaşında Buca Belediye Başkanı seçilen Yüksel Çakmur…
Burhan Özfatura’dan sonra…
Büyükşehir Belediyesi’nin bayrağını devraldı…
O da Selanik göçmeniydi…
Ha’ni diyoruz ya…
Arada bir de olsa…
“İzmir Solu’un kalesidir…” filan diye…
Sol’un kalesi olsa bu kent…
Yüksel Çakmur’dan sonra…
Bi’kez daha muhafazar Özfatura’ya “yol” verir miydi?
Size göre de az-buçuk…
Manidar değil mi?
Yıl; 1999…
İzmir yine “sol” bir adaya geçit veriyor…
DSP rüzgarı…
Efsane başkan Ahmet Piriştina’yı Saray’a taşıyor…
Hem Bucalı…
Hem Arnavut kökenli…
Ah, az daha unutuyordum…
Işılay Saygın…
İzmir’de bir efsane…
26 yaşında Buca Belediye Başkanı…
Beş dönem İzmir milletvekilliği…
Türkiye Cumhuriyeti’nin…
İlk kadın Turizm Bakanı…
İlk kadın Çevre Bakanı…
İki dönem Devlet Bakanı…
O da Selanik göçmeni…
***
Şu sıralarda…
Belediye oluşunun 150’nci yılını kutlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi…
34 belediye başkanı gördü…
Birer, ikişer kez başkanlık yapan oldu…
Ama hiç biri…
Kesintisiz 15 yıl bu koltuğun sahibi olamadı…
Bir isim hariç…
Aziz Kocaoğlu…
Ve ne ilginçtir ki…
O bir “balkan göçmeni” değil…
O Tokat Erbaa’lı…
Ve “Kuvvacı”…
Ne dersiniz?
Acaba 2019 Mart’ında…
İzmir’e yine “göçmen” bir “Koca Başkan” gelir mi?
Bilinmez…
Ama biz yine de bu yazıya “anlamlı” bir Rumeli türküsünün sözleri ile veda edelim:
“Kırmızı Gülün Alı Var (Aman Aman)
Hergün Ağlasam Da Yeri Var
Bugün Benim Efkârım Var (Aman Aman)
Nokta koymadan önce minik ama önemli bir ayrıntı…
Hata yapmamak adına…
Aziz Kocaoğlu soy ağacını çıkarmış mıdır, bilemem…
Ancak…
Hayata gözlerini açtığı Tokat’ın Erbaa İlçesi’ne bağlı bir köy var…
Adı, Endikpınar…
Tarihi bir köy…
Halkının tamamı, 1924 yılında Lozan Mübadelesi ile…
Selanik’teki Kayalar ve Köseler‘den gelme mübadillerden oluşmuş…
1924 öncesi ise burada Pontus Rumları yaşamaktaymış…
Ve bir ocak ayında Kangala sürgün edilmişler…
Yakın tarihte de o köy halkı İzmir Buca’ya çok sayıda göç vermiş…
Belki diyorum, sadece…
Bir ihtimal “balkanlık” var mıdır?
Soyağacı o kadar derine inebilir mi acaba?
Sonsöz: “Senin için yalan söyleyen, sana da yalan söyler… / Boşnak Atasözü…”
HABERLER
6 saat önceHABERLER
6 saat önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce