DOLAR 35,2068 0.3%
EURO 36,7672 0.92%
ALTIN 2.968,331,32
BITCOIN 34546755.12609%
İzmir
16°

HAFİF YAĞMUR

SABAHA KALAN SÜRE

114 okunma

Bölgesel işbirliği ekseninde Merkezi Doğu Avrupa’ya güvenli enerji temini

ABONE OL
21/12/2010 22:00
0

BEĞENDİM

ABONE OL

Son yirmi yılda başlayan ve 2010 ‘da devam eden merkezi ve doğu Avrupa ülkelerine enerji temini güvenliği tartışmaları Dünya gündeminde yer almıştır. Avrupa birliği ortak bir enerji piyasasına sahip olmasına rağmen etkili ve ortak bir enerji politikasına sahip değildir. Birliğin eski ve yeni üyelerinin ilgi sahalarındaki farklılık devam etmektedir. Avrupa’nın çok uluslu geniş çaplı şirketleri mali çıkarlarını korumak için Rusya’nın gaz ve petrol ihracatı politikalarına Avrupa’nın tepkisini kontrol etmektedirler. Moskova’nın böl ve yönet temeline dayalı tüm Avrupa’ya yönelik politikası hızla devam etmektedir. Rusya’nın bazı Avrupa devletleri üzerindeki baskısı ticari ve siyasi politikaları kullanarak artan oranda devam ediyor. Gazprom çok fakir Baltık ülkelerine İtalya ve Almanya’dan daha yüksek gaz fiyatları uygulayarak  onları kontrol edebilecek güce sahiptir. Bunun sebebi kısmen merkezi doğu Avrupa ülkelerinin pazarlık gücü yönünden zayıf olmalarıdır. Her ne kadar Güney Akım Boru Hattı Projesi destekçilerinin Nabucco projesine de katılma yönünde bazı belirtiler olsa da Gazprom tarafından ortaya konan ve Avrupa’da kabul gören Güney ve Kuzey Akım Boru Hattı Projeleri büyük önem kazanmaktadır. Herhangi bir bağlantısı olmamasına rağmen bu iki proje vasıtasıyla Gazprom, Nabucco sahasında engelleyici bir durum oluşturabilecektir. Nabucco gaz projesi ve Odesa Brody Petrol Boru Hattı projesi, Rusya’nın Avrupa’ya sağladığı petrole karşı bir alternatif  yaratmakta ve Rus menşeli olmayan enerji kaynakları sağlaması, Rusya’nın sağladığı enerji kaynaklarındaki belirsizliği ortadan kaldırmaya yönelik bir çözüm sunması, enerji teminindeki sıkıntıyı aşmaya yönelik bir adım olmaktadır.

Ukrayna’daki son seçimler Rusya’nın ülkedeki etkisini artırmış, sonuç olarak gaz aktarma işlemi yeniden şeffaf olmayan arabulucu şirketler vasıtasıyla yapılmaya başlamıştır. Yeni Yanukoviç Hükümeti Rusya yanlısı bir tutum izlemeye, eskiden olduğu gibi hareket etmeye başlamış, eski karanlık arabulucu şirketler ve politik aktörler yeniden yerlerini daha da kuvvetlendirerek almışlardır.

Bununla birlikte bazı olumlu gelişmelerde olmaktadır. Rusya’nın gelecekteki muhtemel gaz ve petrol kesintilerinin önüne geçebilmek ve bir ölçüde tedbir alabilmek amacıyla Avrupa’nın yeni üyeleri, Avrupa Birliğinden enerji altyapıları projeleri inşasında kullanılmak üzere, finansman sağlanması konusunda yardım talep etmekte ve bu konuda ısrarlı davranmaktadırlar. Avrupa’da büyük ölçüde kabul gören anlayışa göre, doğal gaz depolama ve elektrik dağıtım istasyonlarının inşa edilmesi tamamıyla büyük bir ihtiyacı karşılamaya yöneliktir. Baltık ülkelerinden biri ile Polonya ve Hırvatistan, birer doğal gaz işletme tesisine birkaç yıl içerisinde ev sahipliği yapmaya başlayacak. Avrupa Parlamentosu ve komisyonunda yer alan merkezi ve doğu Avrupa ülke temsilcileri ile küresel enerji şirketleri ve bu ülkelerin hükümetleri arasındaki bölgesel enerji işbirliği görüşmeleri oldukça artan bir seyir izlemektedir. Avrupa Birliği, birlik sahasında gaz ve elektrik aktarma tesisleri kurma niyetindedir. Bu da doğal gaz ve diğer gazların arzındaki artışla fiyatlarda daha ılımlı bir seviye yakalanmasıyla sonuçlanacaktır. Özetle enerji güvenliği olgusu, son on yılda olduğundan biraz daha fazla önem arz eden bir husus olarak, Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerinde ortaya çıkmaktadır.

2009 yılında Rusya’nın Ukrayna boru hattında yaptığı kesinti Batı Avrupa’yı uyandırdı, ki doğu Avrupa ülkeleri enerji konusunda zayıftılar. Enerji alanında başlıca Avrupa ülkeleri bu tür kesintilere ve şoklara hazırlıklı olmalarına rağmen yine de büyük bir sıkıntıyla yüzyüze gelmeleri kaçınılmazdı. Avrupa Birliğini oluşturan büyük ülkeler, son zamanlara kadar bu kesintilere duyarlılık göstermemiş çok fazla tepki vermemişlerdi, öyleki Rusya bu kesintileri 1990 yılından beri yapıyordu. Son yirmi yılda, Rusya’nın enerji kaynaklarını tehdit amacıyla kullanması ve bu yolla kendi politikalarını komşularına kabul ettirmesi Batı Avrupa’yı çok da ilgilendirmedi. 2009 yılındaki uzun süren kesinti Rusya’nın güvenilir bir enerji sağlayıcısı olma efsanesinin, ki yaygın kanaat böyle idi, doğru olmadığını ortaya çıkardı. 2009 yılındaki kesintide, Bulgaristan, Romanya, Slovakya’nın yanı sıra Baltık ülkeleri,  Macaristan ve Polonya soğuk kışın ortasında son derece olumsuz şekilde  etkilendiler. 2009 yılındaki kriz, Birliğin tamamında enerji güvenliği meselesinin tüm birlik için önemli olduğu hususunu,  Avrupa komisyonu gündemine getirmede etkili oldu. Dolayısıyla komisyon tüm Avrupa ülkelerine çağrıda bulunarak Doğal gaz ve elektrik dağıtım şebekeleri konusunda yatırım yapmaya, özellikle depolama tesislerinin kurulması yönünde çağrıda bulundu. Burada hedef gelecekteki krizleri engelleyerek tedbir almaktı. Komisyon ilk etapta  depolama ve aktarma tesisleri için 5 milyar EUR’luk  bir bütçe önerdi ancak 3.5 milyar EUR’luk bir yardım paketi hazırlanmasında karar kılındı. Fakat hayret edilecek bir şekilde bu fonun   % 75’ ini İspanya, Fransa ve Almanya aldı, oysa diğer ülkeler bu kesintiden çok daha fazla zarar görmüşlerdi. Bu durumu sorgulayan bir yazara Avrupa’nın zengin ülkelerinden bir bankacının yanıtı gayet ilginçti, “en fazla parayı veren en fazla desteği alır, AB dayanışması demek kimseye teminat vermek anlamına gelmez”.

Halen Avrupa’nın belirli bir enerji politikası oluşmuş değildir. AB üyeleri olan Almanya, İtalya, Avusturya ve Fransa, Rusya ile sıkı enerji bağları olan ülkelerdir. Dolayısıyla kendi ulusal firmalarının faaliyetlerini kısıtlamaya yönelik bir Ab enerji politikasına karşıdırlar. Dolayısıyla Rusya ile Ukrayna arasında yaşanan krizden büyük ölçüde zarar görmelerine rağmen, Rusya’nın agresif, uyuşmaz politikalarına karşı pekte şikayetçi oldukları söylenemez. Rusya ile Ukrayna arasındaki krizde AB etkili bir politika uygulayamamıştır. Almanya’nın itirazlarına rağmen Nato, Rusya’nın AB üye ülkeleri üzerindeki enerji tekelini kırma yönünde, Polonya kartını öne sürerek tavır almaktadır.

Rusya’nın enerji ticareti anlaşmasından 2009 yılında çekilmesinden sonra, Trastneft  ve GAZPROMUN  tekelci Politikalarına karşı, AB bölgesinde politika oluşturmak oldukça zor olmaktadır.

 


    En az 10 karakter gerekli


    HIZLI YORUM YAP