Borsa için en akla yatkın ve beğendiğim tanımlama, “geleceğin satın alındığı-satıldığı yer” cümlesi ile yapılan tanımlama olmuştur. Borsa, sözlük anlamı ile belli bir mal ya da menkul kıymette, o malı almak isteyenle satıcısının bir araya gelmesinin sağlandığı, teşkilatlanmış, işleyiş kuralları belirlenmiş, organize pazarlara verilen isimdir. Her iki tanımlamadan sonra daha teknik ifadeler içeren ikinci tanımlamadan ziyade beğendiğim ilk tanım üzerinden borsa kavramını biraz açmak istiyorum. Buna göre, ülkenin geleceğine olan güven, ilgi ve bakışın ekonomi penceresinden yansıması sermaye piyasalarına borsa vasıtası ile olmaktadır. İşte iyi ekonomilerin bir göstergesi de, ekonomik ürünlerin el değiştirdiği bu ortamlardaki faaliyetlerin, organize bir yapıda sağlıklı işlemesidir. Ekonominiz iyi ise ya da iyi olmasını istiyorsanız bu yolda yaptıklarınızın olumlu veya olumsuz yansımalarını borsa performanslarında takip etmeniz mümkündür. Bunun için de yapılacak olan en önemli şey, sermaye piyasalarını düzenleyen kuralların da yapılan ekonomik reformların bir parçası olarak görülmesidir. Gelişen ekonomilerde büyümenin sağlıklı ve kalıcı olması, ekonomik ürünlerin güvenle el değiştirdiği borsa ortamlarının ve buradaki faaliyetlerin kanun yapıcılarca düzenlenmesi gerekmektedir. Tanımlamaların ardından Türkiye borsasını son dönemlerdeki baş döndüren yükselişini anlamlandırmak daha mümkün olacaktır. Bazı kesimler kabul etmek istemese de Türkiye ekonomik anlamda son on yılda büyük bir ilerleme kaydetmiştir. 2001 krizi ile yerle bir olan bankacılık sektörü geçen zaman diliminde dünyada parmakla gösterilen bir sağlıklı yapıya kavuşmuştur.
TÜRK LİRASI’NIN İSTİKRARI
Türk Lirası ülke tarihindeki en istikrarlı dönemini yaşamaktadır. Enflasyon ve genel faiz seviyesinin son on yılda geldiği seviye ise malum. 2012 yıl biterken verilen “yatırım yapılabilir ülke notu”, bütün bu başarılı performansın geç de olsa görüldüğü ve taçlandırıldığı bir gelişme olmuştur. Dikkatinizi çekerim, bu paye, dünyada gelişmiş ülkelerin tamamında ekonomik krizin yaşandığı bir ortam var iken ülkemize verilmiştir. Baştaki tanımlama ışığında İMKB’nin rekorlar kıran yükselişine bakacak olursak başlıkta ortaya attığımız soruyu cevaplamak daha kolay olabilir. Türkiye ekonomisi böylesine büyürken borsa yatırımlarına bakışın “kumar”, “paranın batırıldığı yer” biçiminde olması yükselişi anlamlandırmada en büyük engel. Gelecekten kastımız ne? Bir gün? Bir Ay? Bir hafta? Birkaç saat hatta dakika mı? Evet, maalesef, ekonomimize borsa penceresinden bakanların en büyük yanılgısı bu olmakta. Yapılan işlem için ön görülen vade birkaç saat ya da en fazla birkaç günde kazanç elde etmek olunca, yani gelecek algılamanız ne kadar kısa olursa risk o kadar artıyor. Şunu da belirtmeliyim ki Hisse senedi yatırımında alternatif maliyet dediğimiz faiz, artık eskinin aksine iyice azaldı. Yüzde 8 bir getiri için bir yıl bekleyen mevduat sahibinin konu hisse senedi yatırımı olunca aynı getiriyi bir ayda hatta bir hafta da bekliyor. İşte yanılgı burada ortaya çıkıyor. Türkiye’deki hisse senedi yatırımlarının yüzde 65-70’i yabancıların elindeyken günlük işlemin yüzde 70’ini yerlilerin yaptığı istatistiği de yaptığım tespitin sonucudur. Borsada yatırım yaparken gelecek tanımlamamızdaki isabet kazancımızın da en büyük belirleyicisi olacaktır. Bu nedenle, büyük resmi kaçırmadan, Türkiye’nin artık ekonomik güç olarak bölgesinde bundan sonra daha da büyük roller üstleneceğini ve var olan potansiyele yabancı sermayenin ilgisinin süreceği düşüncesini gözden kaçırmamak gerekir. Son dönemlerde “Borsa İstanbul” ve “İstanbul Finans Merkezi” çalışmaları böyle bir geleceğin alt yapısının hazırlığıdır. Türkiye’nin gücünü küçümsemeyelim.
ARAŞTIRMA-İNCELEME
1 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
2 gün önceHABERLER
5 gün önceHABERLER
10 gün önce