Yugoslavya’nın parçalanma sürecinde en büyük acıyı şüphesiz 1992 – 1995 yıllarında gerçekleşen Bosna Savaşı ile Müslüman Boşnaklar yaşamıştı. Birleşmiş Milletler’in raporlarına göre çoğu sivil 100 bin Boşnak’ın öldüğü ve 12 bin 500’ünün ise halen kayıp olduğu savaş, imzalanan Dayton anlaşması ile bitmişti. Savaşı bitiren Dayton Anlaşması Bosna – Hersek’te eşi benzeri görülmemiş bir siyasi yapı oluşturdu. Anlaşmayla birlikte Boşnak, Sırp ve Hırvatlar tek bir çatı altında ülkenin kurucusu olarak görev alırken ülke, topraklarının yüzde 51’i Bosna – Hersek Federasyonu, kalan yüzde 49’u Sırp Cumhuriyeti olmak üzere iki entite (devletçik) ve Brçko adı verilen bir küçük özerk bölgeye ayrıldı. Ülkede 3 cumhurbaşkanlığı konseyi üyesi, 3 başbakan, 13 hükümet, 16 parlamento ve tüm bunların üzerinde uluslararası toplum tarafından atanan bir yüksek temsilci bulunuyor. Dayton anlaşmasının getirdiği dünyanın en karmaşık yönetim yapısı ve seçim sistemi nedeniyle Bosna – Hersek’te kriz ve sorunlar bir türlü sona ermiyor. 3 Ekim 2010’da gerçekleştirilen seçimler öncesince oluşturulan umutlu havanın seçim sonuçları neticesinde herhangi bir değişiklik olmaması ile nispeten değiştiği ve 4 aydır yaşanan hükümet krizi ile de tamamen umutsuzluğa evirildiğini söyleyebiliriz. Müslüman Boşnaklar, Sırplar ve Hırvatlar arasında yaşanan anlaşmazlıklar neticesinde ABD ve Avrupa Birliği’nin yaptığı çeşitli girişimlere rağmen Bosna – Hersek’te henüz hükümet kurulabilmiş değil. Son olarak Almanya Başbakanı Angela Merkel’in gayri resmi çabaları da henüz olumlu bir sonuç vermiş değil. Tüm bu olumsuzlukların yanına Hırvatların üçüncü bir entite (devletçik) olarak varlığını sürdürmesine ilişkin Milliyetçi Hırvat grupların taleplerinin de bugünlerde Bosna – Hersek’te tartışılmaya açılmış olması krizin giderek daha da derinleşeceğini işaret ediyor.
KRİZİN SEBEBİ
Böyle bir durumda Hırvat ve Müslüman Boşnakların oluşturduğu birinci entite olan Bosna – Hersek Federasyonu’nun bölünmesi gerekecek ve hali hazırda sürmekte olan krizin sebebi olan, kökleri Dayton anlaşmasına dayanan yönetsel yapı daha da karmaşık bir hale gelecek. Yüksek Temsilci Valentin Inzko ve konuk Avrupa Parlamentosu Bosna – Hersek (BH) roportörü Doris Pack’in 7 Şubat Pazartesi günü kanton, BH Federasyonu ve devlet düzeylerinde hükümetin kurulması yönünde yaptıkları çağrılara ve Bosna – Hersek’in Avrupa Birliği sürecine kanalize edilebilmesi için reformların yapılması gerekliliğine vurgu yapmalarına rağmen henüz bir sonuç alınabilmiş değil. Bosna – Hersek’in Avrupa Birliği ile uyumlu ve işbirliği içerisinde reformlar gerçekleştirmesi hedefinin somutlaştırılabilmesi için önce Bosna – Hersek’te uyum içerisinde çalışan hükümetin kurulabilmesi gerekiyor. Sonuç itibariyle Bosna – Hersek büyük acıların ardından Dayton Anlaşması ile birlikte silahların sustuğu bir döneme girmiş ancak bu dönemde de siyasi krizlerin sarmalında henüz savaşın açtığı yaraları dahi silememiştir. Son yapılan seçimlerin ardından Dayton Anlaşması’nın dayattığı karmaşık yönetsel yapıya ilişkin reformlar gerçekleştirme ümitleri hükümet krizinin akabinde bu kez de Hırvat milliyetçilerinin ayrı devletçik talepleri ile yok olmaktadır. Bu süreçte Avrupa Birliği ve ABD gibi aktörler rol almak istemiş ve çözüme ulaşılması için münferit çabalar göstermiştir ancak herhangi bir sonuç alınamamıştır. Bosna – Hersek ile Sırbistan ve Hırvatistan arasındaki krizleri başarı ile yöneten ve çözüme kavuşturan Türkiye’nin ise son hükümet krizine ilişkin herhangi bir girişimde bulunmamış olması şaşırtıcıdır. Türk Dış Politikası açısından gerek Balkan coğrafyasında istikrar ve güvenliğin sağlanması gerekse Bosnalı Müslümanların Türkiye’den beklentileri açısından yüksek öneme sahip Bosna – Hersek’teki hükümet krizi konusunda bölge ve aktörlere dair tarihi bir derinliği ve yakınlığı da olan Türkiye’nin tüm aktörleri bir araya getirip krizi aşan politikalar geliştirmesi gerekecektir.
Burak YALIM
BİLGESAM TUİÇ Platformu Genel Koordinatörü
HABERLER
Az önceHABERLER
Az önceKÖŞE YAZARLARI
3 gün önceKÖŞE YAZARLARI
8 gün önceKÖŞE YAZARLARI
14 gün önce