Bosna – Hersek Üçlü Başkanlık Konseyi’ni belirleyen seçimler gerçekleştirildi. Seçim sonuçları beklenenin aksine Bosna – Hersek’te kader belirleyici bir anlam ifade etmiyor. Seçim sonuçları ile birlikte üçlü başkanlık konseyinde Hırvat ve Sırp liderliklerinde herhangi bir değişim yaşanmazken Boşnak liderliğine Demokrat Hareket Partisi’nden (SDA) aday olan, merhum Aliya İzzetbegoviç’in oğlu Bakir İzzetbegoviç seçilmiştir. Ilımlı ve uzlaşıcı görüşleriyle bilinen Bakir İzzetbegoviç’in Üçlü Başkanlık Konseyi’ne girmesi Bosna – Hersek için umut verici bir gelişme olarak değerlendirilse de Sırp Cumhuriyeti’ni temsilen Üçlü Başkanlık Konseyi’ne yeniden Radmanoviç’in seçilmesi bu umutları azaltıyor. Ayrılıkçı tutumları ile bilinen Radmanoviç, bu tutumlarını uygulama alanını sağlayan veto yetkisi (Üçlü Başkanlık Konseyi’nde her etnik grubu temsil eden liderliğin veto hakkı bulunmaktadır) neticesinde Bosna – Hersek için istikrarın önünde büyük engel olarak durmaktadır. Birleşik Bosna – Hersek için bir sembol haline gelen ve 1992–1995 savaşında Bosna Hersek Cumhuriyet Ordusu (ARBİH) tarafında savaşan Hırvat temsilci Komsiç’te yeni dönemde Üçlü Başkanlık Konseyi’ndeki görevini sürdürecek.
KARMAŞIK YÖNETSEL YAPI
Seçim sonuçlarının büyük bir değişiklik getirmediği Bosna – Hersek’te sorun karmaşık yönetsel sistem olarak karşımıza çıkıyor. 1995 yılında Dayton Barış Antlaşması ile belirlenen sisteme göre Bosna –Hersek, Sırp Cumhuriyeti ve Bosna Hersek Federasyonu olarak iki ayrı entite ve federasyona bağlı 10 Kantona bölünmüştür. Üçlü Başkanlık Konseyi’nde temsil edilen Sırp, Hırvat ve Boşnak temsilciler de sırasıyla 8 aylık rotasyonla Bosna – Hersek Devlet Başkanlığı görevini üstlenmekteler. Seçimlerde Sırp Cumhuriyeti kendi temsilcisini Sırp Cumhuriyeti içerisinde kurulan sandıklarda sadece Sırpların oy kullanması ile belirlerken diğer tarafta Boşnak ve Hırvat Başkanlık Konseyi temsilcilikleri karma oylarla belirleniyor. Yani bir Boşnak seçmen bir Hırvat adaya ve bir Hırvat seçmen de Boşnak adaya oy verebiliyor. Bu durum yapılan son seçimlerde Üçlü Başkanlık Konseyi Hırvat temsilciliğine seçilen Komsiç’in Boşnak oylarla seçildiği ve esasen Hırvatları temsil etmediği tartışmalarını gündeme getirdi. Kanton seçimlerinde 10 kantonun 5’inde başarılı olan milliyetçi Hırvatlar, Komsiç’in Hırvatları temsil edemediğini ve bunun sebebinin de Hırvat Komsiç’e oy veren Boşnaklar olduğunu ileri sürüyorlar.[1] Sonuç olarak böylesi karmaşık bir yönetsel yapının içerisinde seçim sisteminin de karmaşıklığı ile birlikte istikrarlı bir netice elde etmek ve yaşanacak etnik gerilimleri engellemek mümkün görünmüyor. Ülke genelinde yaklaşık olarak nüfusun yüzde 45’ini Boşnaklar, yüzde 37’sını Sırplar ve yüzde 14’ünü Hırvatlar oluşturuyor. Boşnak ve Hırvatların birleşik Bosna – Hersek’ten yana tavır sergilemelerine ve genel nüfusun yüzde 60’a yakınını oluşturmalarına rağmen Sırpların ayrılıkçı tutumları ve yönetsel yapının bir ürünü olan veto yetkileri neticesinde Bosna – Hersek’in istikrarlı bir yönetime ve Avrupa Birliği hedefiyle gerçekleştireceği reformlarda başarıya ulaşması imkânsız görünüyor.
NE YAPILMALI?
Bosna – Hersek’in seçimlerle birlikte yeni bir döneme girmesi zor gözüktüğü gibi etnik milliyetçi Sırpların da özellikle Uluslararası Adalet Divanı’nın Kosova ile ilgili aldığı karardan[2] sonra daha da yükselen Sırp Cumhuriyeti için bağımsızlık taleplerinin de normalleştirilmesi mümkün görünmüyor. Bosna – Hersek için 1995 tarihinde imzalanan Dayton Barış Antlaşması ve antlaşmanın getirdiği yönetsel yapı o günün şartlarında savaşı durdurmak için önemli bir adımdı ancak bugün görünen o ki bu yapı ile Bosna – Hersek’in normalleşmesi ve istikrarlı bir yapıya kavuşması mümkün değil. Bu noktada yapılması gereken Dayton’un getirdiği yapının Avrupa Birliği gözetiminde yeniden ele alınması ve Bosna – Hersek’in Avrupa Birliği hedefi de gözetilerek revize edilmesidir. Bunun mevcut Sırp Cumhuriyeti’nce kabul edilmeyeceği düşünüldüğünde Avrupa Birliği’nin hali hazırda üyelik için gerekli reformları yapma yolunda niyet beyan eden Sırbistan’a baskı yapmak kaydıyla Sırp Cumhuriyeti’nin tutumunda değişiklik oluşturması düşünülebilir. Diğer taraftan Hırvatistan’ın da Bosna – Hersek’in yeniden yapılandırılması konusunda Bosnalı Hırvatlar üzerinde yine Avrupa Birliği odaklarınca etki yapması beklenebilir. Bu durumda Müslüman Boşnakların makul bir yaklaşımları olduğu bilinmekle beraber oluşabilecek problemlerde Türkiye’nin Bosna – Hersek üzerindeki nüfuzu tıkanıklıkları aşmakta etkili olacaktır. Sonuç olarak Bosna – Hersek’te istikrar ve Bosna – Hersek’in bütünlüğü konusunda en önemli aktör olarak Avrupa Birliği karşımıza çıkmaktadır. Avrupa Birliği’nin de Bosna Savaşı’nda oynadığı etkisiz ve pasif rol düşünüldüğünde bugün sorumluluk almak konusunda daha istekli ve yapıcı olması Avrupa Değerler Sistemi açısından ve dünü unutturmasa bile bir bakıma affettirmek için gereklidir.
burakyalim@gmail.com
[1] http://haber.sol.org.tr/dunyadan/bosna-hersek-secimleri-degisen-bir-sey-yok-haberi-34125 (Erişim tarihi 13 Ekim 2010)
[2] Uluslararası Adalet Divanı Kosova’nın bağımsızlığının uluslararası hukuka aykırı olmadığına ilişkin tavsiye kararını 22 Temmuz 2010’da açıklamıştı. Kararın detaylı analizi için bknz. (http://www.usakgundem.com/haber/56282/usak-abam-bilgi-notu-kosova%E2%80%99n%C4%B1n-ba%C4%9F%C4%B1ms%C4%B1zl%C4%B1%C4%9F%C4%B1-yeniden-m%C3%BCzakereye-a%C3%A7%C4%B1labilir-mi-.html )
ARAŞTIRMA-İNCELEME
4 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
6 gün önceBALKAN YEMEKLERİ
6 gün önceHABERLER
9 gün önceHABERLER
13 gün önce